Kalın'dan ABD'ye güvenli bölge uyarısı
Abone olCumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, güvenli bölge konusunda Türkiye'nin gerektiğinde bunu oluşturabilecek kabiliyete sahip olduğunu söyledi. Kalın, Münbiç'tekine benzer bir oyalama yönteminin kabul edilmeyeceğini kaydetti.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, güvenli bölge konusunda Münbiç'tekine benzer bir oyalama hedef saptırma yoluna müsaade edilmeyeceğini söyledi. Güvenli bölge konusunda ABD kaynaklarının verdiği bilgilerin teyide muhtaç olduğunu belirten Kalın, bu bilgilerin Türkiye kaynakları tarafından da teyit edileceğini kaydetti.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde yapılan Cumhurbaşkanlığı Kabine Toplantısı devam ederken açıklamalarda bulundu, gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.
Erdoğan'ın, Fırat'ın doğusunda yaşanan gelişmeleri yakından takip etmeyi sürdüreceklerini dile getirdiğini anlatan Kalın, İdlip'teki gelişmeleri bütün birimlerin yakın bir şekilde izlemeye devam ettiklerini söyledi.
Ankara'da üçlü zirve
Kalın, İdlip'te çok önemli bir görev icra ettiklerini belirterek, pazartesi günü Cumhurbaşkanı Erdoğan başkanlığında Ankara'da düzenlenecek Üçlü Zirve'de bu konuların ele alınacağını bildirdi.
"Terörle mücadele kararlı şekilde devam ediyor"
Toplantıda, Milli Savunma Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı ve MİT Başkanlığının, iç ve dış güvenlik konularıyla ilgili sunumlarının da yapıldığını kaydeden Kalın, şöyle devam etti:
"Özellikle güvenlik noktasında terörle mücadele, her yönüyle kararlı bir şekilde devam ediyor. Bizim güvenlik konseptimizin temelinde insanı ve vatanı korumak vardır. Terörü kaynağında kurutmayı hedefleyen tedbirler etkin bir şekilde hayata geçirilmiş bulunuyor. Güvenlik, bütüncül bir yaklaşımı esas alır. Bunu ekonomiden, siyasete, askeri tedbirlerden psikolojik, toplumsal tedbirlere kadar her alana yaydığımız ve bir bütünlük, insicam içinde gerçekleştirdiğimiz zaman neticeye ulaşmamız mümkün olacaktır. Bu manada terörün her türüne karşı, gerek silahla gerek propaganda yoluyla gerek finans yoluyla yapılan mücadele de etkin bir şekilde yürütülüyor. Türk Silahlı Kuvvetlerimiz, polisimiz, jandarmamız, istihbarat teşkilatımız özellikle son yıllarda büyük bir uyum içinde, eş güdüm halinde bu çalışmalarını yürütmekte ve hamdolsun çok ciddi neticeler de almaktayız.
Diyarbakırlı annelerin HDP eylemi
Bunlar toplumsal hafızamızda, bireysel hafızamızda kayıtlı olarak bulunuyor ama özellikle bir konuya dikkat çekmek istiyorum. Bakın yaklaşık 13-14 gündür devam eden bu son derece önemli hadiseye özellikle uluslararası basının ilgisiz kalması son derece dikkat çekici. Türkiye'de başka bir yerde çok daha küçük ölçekte hadiseler meydana geldiğinde bunları büyüten, adeta katlayarak, çarparak, büyüterek haber yapan uluslararası basın kuruluşlarının bu konuda bir tür sessizlik içerisinde, belki kasıtlı bir ihmal içerisinde olması da son derece dikkat çekici ama bu bizim tabii ki bu konudaki kararlılığımızı, duyarlılığımızı, ortak dayanışma ruhumuzu hiçbir şekilde etkilemeyecektir.
Bu konuda en ufak bir şüphemiz olursa tabii ki Türkiye Cumhuriyeti güvenli bölgeyi fiilen oluşturma imkan ve kabiliyetine sahiptir.
Türkiye'nin güvenli bölge talebi
Uluslararası toplum İdlib kaynaklı yeni bir göç dalgasının önlenmesini istiyorsa hem siyasi hem insani hem finansal alanlarda üzerine düşen sorumlulukları mutlaka yerine getirmek durumundadır. Aksi halde tek başına Türkiye'nin bu sorumluluğu taşımasını beklemek ne doğrudur ne hakkaniyetlidir ne de adil bir yaklaşım olacaktır.
Burada bir gecikme olursa, bir oyalama taktiğine döner, 'güvenli bölge' terör örgütüne, sınırın 10-20-30 kilometre aşağısında yeni bir güvenli bölge oluşturma haline dönüşürse, bu konuda en ufak bir şüphemiz olursa tabii ki Türkiye Cumhuriyeti güvenli bölgeyi fiilen oluşturma imkan ve kabiliyetine sahiptir.
Biz Amerikalıların verdiği bilgilerden hareketle sahanın tamamen güvenli hale geldiğini teyit edemeyiz. Bunu kendi kaynaklarımız üzerinden teyit etmek durumundayız.
"Türkiye F-35'in müşterisi değil, ortağıdır"
F-35'ten çıkarıldığımıza dair bir tebligat yok. Biz bu programdan vazgeçmiş değiliz. Türkiye'yi bu programdan çıkarmak o kadar kolay da değil. Bunun sonuçları da olur. Türkiye'ye bu konuda ulaşan resmi yazı, mektup yok. Kısmi adımlar atıldı, ‘pilotlarımızın eğitimine son verilmesi gibi’ fakat tamamen resmi olarak F-35 programından çıkarıldığımıza dair resmi bir tebligat söz konusu değil. Muhtemelen BM'de yapılan görüşmelerde bu konu gündeme gelecek. Türkiye F-35'in müşterisi değil, ortağıdır. Bu konuda tek taraflı olarak atılan adımların kongreyle ilişkilendirilerek 'yapacak bir şey yok' demek, çok inandırıcı değil. Daha yaratıcı formüller üretebiliriz. Sayın Trump'ın bu konuda bir iradesi olduğunu biliyoruz. Bizim teklifimiz hala geçerlidir. Bütün meseleyi teknik konuya indirgemek çok inandırıcı gelmiyor. Arkasında siyasi ve ekonomik değerlendirmelerin olduğu akla geliyor. Biz F-35 programından vazgeçmiş değiliz. Türkiye'yi çıkarmak o kadar kolay da değildir.
Arınç açıklamaları
Yüksek İstişare Kurulu Üyesi Bülent Arınç’ın, kayyum atamalarına yönelik açıklamalarının anımsatılması üzerine Kalın, "Sayın Bülent Arınç kendi şahsi görüşlerini açıklamıştır. Bu konuda alınmış kararlar hukuki olarak alınmış kararlardır. Devletin kanunları bellidir. Bunu hangi parti yaparsa yapsın fark etmez. Bir belediye başkanı yolsuzluğa bulaştığında bir kusur oluştuğunda bu süreç işlenir. Seçilmiş olmak kimseyi masum kılmaz.
Büyükşehir Belediye başkanlarına davet
Kalın, 30 büyükşehir belediye başkanının Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından Külliye’ye davet edilmesine ilişkin, "Cumhurbaşkanımız tüm belediye başkanları ile bir toplantı yapacak. İstanbul Belediye Başkanlığı yapmış biri olarak, ‘birlikte nasıl çalışırız ve vatandaşa daha iyi hizmet nasıl götürülür’ tüm bunlar görüşülecek."