Kalbim Gülen'le aklım Erdoğan'la
Abone olBir dönem JP Morgan'da yöneticilik yapmış olan Amerikalı Arthur Sculley, Anadolu kaplanları üzerine çarpıcı tespitlerde bulundu.
Sculley'e göre, 'Anadolu Kaplanları'nın yaşamında
bussiness'ı etkileyecek hiçbir şeye yer yok. Dindarlık hayatlarının
farklı bir köşesinde duruyor.
Radikal si yazarı , Financial Times’ın çarşamba günü düzenlediği Türkiye toplantısı için İstanbul'a gelen Amerikalı Arthur Sculley ile konuştu.
Anadolu’dan çıkan küçük ve orta ölçekli işletmelerin muhafazakâr, dindar patronlar hükümet cemaat kavgasında hangi safta yer aldı?
Seçim döneminde Anadolu kentlerini gezen ve Anadolu kaplanları üzerine ciddi araştırmalar yapan Sculley ile görüşen Başaran sohbetin ayrıntılarını köşesine taşıdı.
ANADOLU KAPLANLARININ ÖZELLİKLERİ
Peki Anadolu Kaplanları denilince hangi temel özellikler aklına
geliyor Sculley’nin… Şöyle yanıtladı: "Erdoğan hükümeti tam bir
business hükümeti ve Anadolu Kaplanları için sadece business var. O
yüzden çok iyi anlaşıyorlar. Dindarlık, muhafazakârlık ayrı
konular. Business’ı etkileyecek hiçbir şeye hayatlarında yer yok.
Yani dini, hayatlarının farklı bir köşesinde yaşıyorlar.
Tırnaklarıyla kazıyarak bulundukları yere gelmişler. Yüksek
teknoloji değil günlük hayatımızın temel endüstri ürünlerini
üretirler. Hiçbiri işletme okumamıştır ama bir işletmeyi
sezgileriyle yönetmeyi en iyi onlar bilir. İstanbul’daki
işadamlarına imtiyazlar tanındığına inanırlar. Bu nedenle
kendilerini kabul ettirme ve şehirlerini öne çıkarma hırsları
vardır."
Sculley’ye göre "Anadolu Kaplanları, yeni pazarlara açılmak
konusunda hükümetin gözü kulağı oldu. Afrika’da, Asya’da her
yerdeler. Daha kolay risk alabiliyorlar çünkü İstanbul’daki köklü
işletmeler gibi bir işe girmeden önce uzun fizibilite süreçleri
geçirmiyorlar." Peki ne yapıyorlar?… "Komşum şu ülkeden döndü,
orada bir sürü iş fırsatı varmış, ben de gireyim diyorlar ve
giriyorlar. Ya da örneğin Başbakan’ın işadamlarını götürdüğü
yurtdışı seyahatlerine katılıyorlar. Örneğin bir Afrika ülkesi ise
bu, oradaki Türkiye konsolosluğu bir ticaret ofisi gibi çalışıyor
ve gelen işadamlarına yardımcı oluyor. Onları gerekli kişilerle
tanıştırıyor, tecüman sağlıyor. Anadolu Kaplanları hükümet
yetkililerinin bu seyahatlerinden çok fayda görüyorlar."
İSTİKRAR BENİM VE İŞİM İÇİN ÖNEMLİ
Söz elbette toplantının ilk bölümüne hâkim olan cemaat-hükümet
kavgasına geliyor. Sculley çok önemli bir gözlemini bu noktada
paylaşıyor: "Anadolu Kaplanları denildiğinde birçok kişinin Gülen
Hareketi mensuplarından söz edildiğini düşünüyor. Ben bir yabancı
olarak tanıştığım Anadolu Kaplanları’na ‘Siz Gülenci misiniz’ diye
sormadım, soramazdım da. Fakat bir noktadan sonra yani sohbetin
içinde kendileri anlattılar. Mart ayındaki yerel seçimlerden önce
Antep’te çeşitli işadamlarıyla görüşme fırsatı buldum. ‘Seçimler
hakkında ne düşünüyorsun? Başbakan’a oy verecek misin’ diye sordum.
Hepsi şöyle cevap verdi: ‘Kalbim Gülen’le ama aklım Erdoğan’la. Ben
bir işadamıyım ve işimin selametini düşünmek zorundayım. İstikrar
benim ve işim için önemli. O nedenle aklım Başbakan’la. Yani ona oy
vereceğim.’ Anadolu’daki birçok Gülenci işadamının böyle düşünerek
AK Parti’ye oy verdiğini düşünüyorum. Birkaç AK Parti mitinginde
neye şahit oldum biliyor musunuz? Herkes birbirine el sallıyor,
selam vermek için büyük efor sarf ediyordu. Aslında amaçları selam
vermek değil, o mitingde kendilerini göstermekti. Böylece
kendilerini sağlama alıyorlardı."
İşte bu. "Cemaat’in hiç oy gücü yok mu, bu kavga nereye gider" gibi
soruların cevabı bu: "Kalbim Gülen’le, aklım Erdoğan’la."