Kafayı çeken gazeteci

Abone ol

Hadi Özışık ilginç bir soru getiriyor gündeme: "Kim kimi azarladı? Gazeteci mi azarladı yoksa Erdoğan mı?"

Tercüman yazarı Hadi Özışık, 04 Ocak 2004 tarihli "Kafayı çeken gazeteci" yazısıyla, ilginç bir yaklaşım sergiliyor Safranbolu'daki Erdoğan-gazeteci polemiğine.

Hadi Özışık, Erdoğan'ı eleştirenlere de şu çağrıda bulunuyor:

"Gelin hadiseye tersinden bakalım. Ve vicdanımızın sesini dinleyelim."

İşte Hadi Özışık'ın yazısının tamamı:

"Başbakan Erdoğan'ın çıkışını elbette tasvip etmiyorum. Gülüp geçebilirdi Erdoğan; "kötü niyetli" olduğuna inandığı o gazeteciyi kendi haline bırakabilirdi.

Sinirlerine hâkim olamadı Erdoğan. Buna rağmen, hiçbir şey, "kafayı çekip" görevini kötüye kullanan o gazeteciyi haklı göstermez. Hem kim kimi azarladı? Azarlayan taraf gazeteci mi yoksa Erdoğan mı? Bu sorunun cevabını önce vicdanlarımıza, sonra kamuoyuna verelim dürüstçe.

Vatan'ın muhabiri Nuri Sefa Erdem, bir Parlamento muhabiri olarak, huzurevi ziyaretinin yapıldığı saatte, tüm dünyanın ayakta olduğunu bilmiyor muydu?
Bal gibi biliyordu!
Eh, şişede durduğu gibi durmuyor meret.
Nuri Sefa Erdem, sorudan çok muhatabını azarlıyordu:
-Milleti niye rahatsız ediyorsun?
Başbakan da ağzının payını verdi Nuri'nin. Bunda kızılacak, darılacak bir şey yok! Gazetecinin hakkıdır soru sormak. Nuri Sefa Erdem de bu hakkını kullandığını söylüyor yaptığı yazılı açıklamada. Vali'nin yaşlıları ve çocukları yataklarından nasıl kaldırdığına tanık olmuş Nuri Sefa Erdem!
Gecenin bir vaktinde, yaşlılar yatağından kaldırılmış, çocuklar uykudan uyandırılmış madem, niye tek bir kare resim yok? Yaşlıya bu kadar eziyet eden, körpe bedenleri gecenin o saatinde sıcacık yatağından uzaklaştıran Vali Cemalettin Sevim ile Yaşlıları Koruma Derneği Başkanı Fazilet Demirezen'e niye tepki göstermemiş Nuri?
Vatan bile muhabirinin sarhoş kafayla sorduğu sorudan hoşnut olmayınca, "haber değeri yok" deyip yaşananları görmedi. Bir gün sonra birkaç cılız ses yükselince, Vatan'ın en tepesinde yer alan Güngör Mengi, Erdoğan'a yüklendi.

Gelin hadiseye biraz tersinden bakalım. Erdoğan değil de, Zafer Mutlu olsaydı Safranbolu'da. "Ağzı leş gibi kokan" bir polis memuru dikiliverseydi Mutlu'nun karşısına.

Hesap sorsaydı Mutlu'dan...
Ne olurdu?
Ne olmaz dı ki...
Kıyamet kopardı herhalde. Görevini kötüye kullanan, ağzı leş gibi kokan bir polis memuru, Türkiye'nin en saygın ve de en ünlü medya patronuna böyle bir soruyu sorma cüreti nasıl gösterebilirdi?
Canını okurlardı o polisin!
Peki...
Gazeteci yapınca niye tepki yok?"


Günün Önemli Haberleri