Kafatasından çıkan o bomba ne olacak?
Abone olHabertürk yazarı Ece Temelkuran, Sabahat Tuncel'in polise attığı tokattan hareketle geçmişte yaşanan bir olayı hatırlattı...
İNTERNETHABER.COM-BDP Milletvekili Sabahat Tuncel'in
polise attığı tokadın yankıları sürerken Habertürk yazarı Ece
Temelkuran'dan çok çarpıcı karşılaştırmalar geldi.
Tuncel'in polise attığı tokat kadar geçmişte yaşanan tüyler
ürpertici olayların manşetlerde yer bulamamasını sorgulayan
Temelkuran yazısına TÜSİAD'da yapılan bir konuşmadan alıntıyla
yazısına başladı:
- "ÇOK zor bir testi söylemek istiyorum: İnsanlarımızın
özgürlüğü, onuru, hakları ülkenin bölünmesinden daha önemlidir,
devletin kendisinden daha önemlidir. Devlet insanları mutlu etmek
için vardır. Anayasa da aramızdaki bir sözleşmedir.
Beğendiğin ülkenin sözleşmesine girersin, beğenmediğine
girmezsin, böyle bir hakkın var. Bunun için yaparsın bu sözleşmeyi,
devlet devam etsin diye yapmazsın. Devlet beni korusun, eğitsin,
düşmanlarıma karşı korusun, geleceğimi garanti altına alsın diye
yaşarsın bu ülkede"
TÜSİAD Yüksek İstişare Kurulu toplantısında, soru-cevap bölümünde
konuşan Boyner Holding Yönetim Kurulu Başkanı Cem Boyner bunları
söyledi. Toplantı, Prof. Dr. Ergun Özbudun ve Prof. Turgut
Tarhanlı'nın sürmekte olan anayasa çalışması hakkında bilgi vermesi
için düzenlenmişti. Bu veya benzeri cümleleri kurduğu için
öldürülen ya da süründürülen onca insanı anarak ve Boyner'in
zenginler kulübünde olduğu için muhtemelen (ve tüm kalbimizle ümit
ederiz ki) başına bir şey gelmeyeceği çelişkisini bir kenara
koyarak başlayayım.
UZUN BİR YOL
Habertürk yazarı bugüne kadar yaşanan iç burkucu tablolardan bu
hafta vizyona giren 'Pres' filmine gelerek yazısına şöyle devam
etti:
- Bugünlerde, ne uzun bir yol yürüdüğümüzü düşünüp duruyorum.
Birinci nedeni Diyarbakır'daki Nevruz kutlamaları. Bir milyona
yakın insana hitaben yapılan ve hepsi Kürtçe olan konuşmalara
bakınca görüş günlerinde çocuklarıyla konuşamadığı için sadece
sessizce ağlayan Kürt anneleri geldi aklıma. Döve döve Türkçe
öğretilmiş milyonlarca çocuğun hikâyesi ve en çok da Özgür Gündem
Gazetesi. Dün Sedat Yılmaz'ın yönetmenliğini yaptığı "Press"
filmini izledim. Şehrinizdeki sinemaya geldiyse muhakkak
izleyin.
90'lı yılların başında, Özgür Gündem Gazetesi'nin Diyarbakır
bürosunda geçiyor hikâye. Senaryo, o yıllarda o büroda çalışmış
olan Bayram Balâ'nın notlarından yola çıkılarak yazılmış. Yıllarca
bizlerden nelerin saklandığını ya da neleri bilmemize rağmen
sustuğumuzu görün bir kez daha. Cem Boyner'in söylediği sözler ne
ki? Bölgede olup bitenleri canını ortaya koyarak haber yapmaya
çalışan insanların nasıl sokak ortasında kafasına sıkıldığını
görün. Ne uzun bir yoldur bu... Ne zor.
Özel Timci Ayhan Çarkın'ın dün gazetelerde yer alan sözlerini
hatırlatan Temelkuran, alınan yola dikkat çekti:
'KÜRT HALKINA NELER YAPTIK'
- Ne uzun bir yol bu. Özel Timci Ayhan Çarkın önceki gün BDP'nin
Kazlıçeşme'deki Nevruz kutlamasına katılmış. Radikal'den Dinçer
Gökçe ve Enis Tayman, Çarkın ile tarihi bir röportaj yapmışlar.
Çarkın, muhabirlerin yazdığına göre röportaj sırasında ağlamış.
Kontrgerillanın 90'ların başında yaptıklarını anlatırken kendisine
"katil" demiş. 1993'teki ilk gidişimde Diyarbakır çarşısında
güpegündüz kar maskesiyle dolaşan, insanın tüylerini ürperten,
ellerinde Kalaşnikoflarıyla dükkânlara girip çıkan adamları
hatırladım Çarkın'ın açıklamalarını okurken.
"Ergenekon'dan kimse içeride değil" demiş Çarkın ve ağlayarak
eklemiş: "Biz Kürt halkına neler yaptık." Ne acayip bir yol aldık
biz.
Ve Temelkuran en can alıcı noktayı yazısının sonuna bıraktı:
TUNCEL'İN TOKADI
- Sebahat Tuncel, emniyet mensubuna tokat atmış. Savunacak değilim.
Tuncel'in de savunacağını sanmam. "Ani bir refleksti" demiş zaten.
Fakat muktedire yönelen en minimal şiddeti önemseyip öte yandan
üniversite öğrencilerine, çocuklara sıkılan göz yaşartıcı gazı,
atılan dayağı görmezden gelmek? Kız çocuklarının kafasını yere vura
vura eylem dağıtan polise çıt çıkarmamak? Diyarbakır'da 2003'te
yüzlerce çocuk, üstelik spor salonuna toplanıp işkenceden
geçirilirken, ölen çocukların birinin kafatasından gaz bombası
çıkarken bu kadar manşet olmamıştı gazetelerde.
Tuncel tokadı savunmuyor ama o zaman Başbakan, "Kadın veya çocuk,
ne gerekirse yapılacak" demişti. Sonra da özür dilediğini duymadım
ben.
Üniversiteliler attı diye yumurtaya nükleer silah muamelesi
yapanlar, sanırım bu tokadı da aynı çifte standartla
algılayacaklardır. Ne ise ne fakat sonuçta muhtemelen onlarca kez
polis dayağı yemiş Sebahat Tuncel, şimdi meydanda polislerle bir
milletvekili olarak karşılaşıyor. Ne uzun bir yoldu o
yürüdüğümüz.
O uzun yolları yürüdü bu ülke.
Cenazelerle, cenazesiz ölümlerle, firarilerle, cezaevleriyle, ölüm
oruçlarıyla, mezar taşlarına sarılan milyonlarca anneyle, linç
edilen Ahmet Kaya ile... Ve şimdi onca yoldan sonra, TÜSİAD'da,
zenginler kulübünde, yeni bir toplumsal sözleşme yapılmadan önce,
yani kavilleşmeden evvel böyle cümleler sarf ediliyor,
edilebiliyor. Bu da bana çok acayip geliyor arkadaş! Tuhafıma
gidiyor.