Kadrolu gizli tanık: Önce DHKP-C sonra PKK
Abone olBirçok operasyonda verdiği ifadelerle onlarca kişiyi tutuklatan gizli tanık, önce DHPK-C'ye ardından PKK'ya sokuldu. Kadrolu gizli tanık en sonunda tutuklandı.
Birçok örgüt operasyonunda verdiği ifadelerle onlarca
kişiyi tutuklatan gizli tanık A., koruma altındayken askere gitti
ve buradan firar etti. Suriye’ye geçen A., Türkiye’ye dönüşünde
PKK’yla bağlantısı nedeniyle tutuklandı...
Yakın dönemdeki tüm operasyonlarda etkin biçimde kullanılan ve verdikleri ifadelerle çok sayıda kişinin özgürlüğünü kaybetmesine yol açan gizli tanıklarla ilgili skandallara yenisi eklendi. Türkiye’nin farklı kentlerindeki örgüt operasyonlarında verdiği ifadelerle onlarca kişinin tutuklanmasına yol açan gizli tanığın, koruma altındayken askere gittiği, buradan firar ederek bilinmeyen kişilerce YPG ile irtibatlandırıldığı, Suriye’ye geçerek burada örgüt adına faaliyet yürüttüğü, Suriye dönüşünde ise PKK/KCK üyesi olduğu gerekçesiyle tutuklandığı ortaya çıktı.
POLİS RAPORUYLA GİZLİ TANIK
Milliyet'ten Gökçer Tahincioğlu'nun haberine göre, İstihbarat örgütlerince önce DHKP-C’nin, sonra PKK’nın içine sokulduğu değerlendirilen gizli tanıkla ilgili olarak 2013’te, polisin raporu doğrultusunda “gizli tanık” kararı çıkartıldığı anlaşıldı. Ancak polis, DHKP-C operasyonlarında kullandığı gizli tanıkla ilgili olarak PKK adına faaliyette bulunduğu gerekçesiyle mahkemeye başvurdu. Mahkeme de gizli tanıkla ilgili fiziki takip koruma tedbirlerini geçen ay kaldırdı. Karar, gizli tanığın beyanda bulunduğu diğer mahkemelere ise henüz yollanmadı.
HER YERDE TANIK OLDU
A. kod adı verilen kişiye, Konya Emniyet Müdürlüğü’nün raporu
doğrultusunda 2013’te gizli tanık statüsü verildi. A. kod adlı
gizli tanık, bu tarihten itibaren fiziki takip koruma tedbiri
altına da alındı.
A. bu tarihten itibaren özellikle DHKP-C örgütüne yönelik
soruşturmalarda ifade verdi. Avukatlardan memurlara, öğrencilerden
eylemlere katılan farklı kesimlerden insanlara kadar çok sayıda
kişiyi örgüt üyesi olmakla suçlayan tanığın ifadeleri yürütülen çok
sayıda operasyonda kullanıldı. KESK’li memurlar hakkında açılan
davada sendikanın toplantısının örgüt kampı, ÇHD’li avukatlar
davasında müvekkil temaslarının örgütsel temas olduğu yönünde ifade
veren gizli tanık A., Konya ve Antalya’daki davalarda da
kullanıldı.
TAKİBE RAĞMEN FİRAR ETTİ
Fiziki koruma takibi altında tutulan A., 2013’te yürütülen
operasyonlardan sonra askere gitti. Ancak ilginç bir biçimde
askerden firar etti ve emniyetin raporuna göre, PKK’lılarla
ilişkiye geçerek, Suriye’ye geçti. Kobani ve Rojava bölgesinde
olduğu bildirilen, Suriye’nin çeşitli bölgelerinde de PKK ve
YPG’lilerle faaliyet gösterdiği öne sürülen gizli tanık,
Türkiye’ye döndükten sonra, Kobani nedeniyle yaşanan
eylemlerden bir hafta sonra 14 Ekim 2014’te
tutuklandı.
Bu arada gizli tanıkla ilgili olarak Konya Emniyet Müdürlüğü’nce
bir rapor hazırlandı. Ancak rapor, İstanbul’da yürüyen ÇHD,
İstanbul ve Ankara’da görülen KESK davaları gibi A.’nın gizli
tanıklık yaptığı ana dosyalar yerine, çok daha az sanıklı olan bir
davaya bakan Antalya 1. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderildi. Mahkeme
de şubat ayında, Tanık Koruma Kanunu gereğince verilen “çağrı
üzerine fiziki koruma” kararını kaldırdı.
CEVAP BEKLEYEN SORULAR
Gizli tanık A. hakkındaki fiziki koruma kararının kaldırıldığı, henüz gizli tanığın ifadelerinin bulunduğu dosyalara bakan diğer mahkemelere iletilmediği öğrenildi. Gelişen durumun bu davaları nasıl etkileyeceği henüz belli olmazken, çok sayıda soru da yanıt bekliyor. Gizli tanığa, bu kadar kritik davalarda ifade vermesine rağmen neden sadece çağrılı koruma verildiği, fiziki takibinin neden yapılmadığı merak konusu oldu. Avukatlar, gizli tanığın kuşkulu ilişkilerinin neden araştırılmadığının, araştırma yapılmadan beyanlarının neden doğru sayıldığının açığa çıkartılmasını istiyor.
İSTİHBARATÇI KUŞKUSU
Gizli tanığın, bir örgüt davasında “gizli tanık” olmasına rağmen bir başka örgüte nasıl “sızdığı”, üstelik bunu askerlik görevini yaparken nasıl gerçekleştirdiği, bağlantılarının kimler olduğu, Suriye’de ne gibi faaliyetler yürüttüğü, bu faaliyetleri ile ilgili kimlere bilgi verdiği de hâlâ karanlıkta. Ancak dosyalara bakan avukatlar, farklı istihbarat yapılarının gizli tanığı kullanmış olabileceğine, polisin de bu nedenle ilk kez bir örgüt davasında tanık hakkındaki koruma tedbirlerinin kaldırılmasını bu yüzden istemiş olabileceğine dikkati çekiyor.
SORGULANMALI
ÇHD Başkan Yardımcısı Münip Ermiş: “Antalya Ağır Ceza’nın verdiği kararın hukuka aykırı olduğunu düşünüyorum. Gizli tanıklıkla ilgili kararı kim verdiyse onun kaldırılması lazım. İstanbul ve Ankara’da bu tanık ÇHD, Grup Yorum, Yürüyüş Dergisi, KESK davası gibi davalarda tanıklık yaptı. Gizli tanık ifadeleri bu davaların en önemli yanı. Ama oralardan bu kararı almayarak gizlemeye çalışıyorlar. Bilinçli olarak koruma kararının kaldırıldığı saklanıyor. Koruma kararı kaldırılınca gizli tanığın kimliğinin gizlenmesine ilişkin hükümlerin de kaldırılması gerekiyor. Yani kimliğinin açıklanması gerekiyor. Bu tanığı sorguya çekme hakkımız da var. Artık normal tanık durumunda ve gizli tanık olarak beyanları ele alınamaz. Bütün mahkemelerde açık biçimde tanık olarak dinlenmesi ve sorgulanması gerekir. Bir de ilginç yanı, askerdeyken ne zaman firar ettiği, ne zaman yakalandığı da belirtilmiyor kararda. İstihbarat örgütlerinin maşası olduğu açığa çıkıyor. Halen de kullanıldığı gözüküyor. Bu nedenle Tanık Koruma Kanunu’nun mutlaka kaldırılması gerekiyor. Biz bütün dosyalarda da ifadesinin geçersiz sayılmasını ve yeniden sorgulanmasını talep edeceğiz.”
Avukat Hüseyin Ersöz: “Türkiye’de gizli tanık müessesi, Avrupa’daki ve ABD’deki uygulamalara nazaran birçok eksiklik barındırıyor. Öyle ki gizli tanığın güvenilirliği sorgulanmaksızın birtakım koruma kararları alınmakta ve bu kişilerin suçlarında indirimlere gidilmektedir. Bu uygulamanın her yönüyle yanlış olduğu açıktır. Olması gereken prensip, gizli tanığın kimliğinin açık olarak beyanlarının alınması ve savunmanın bu gizli tanığın güvenilirliği konusunda bir değerlendirmede bulunulmasına imkan tanınmasıdır. Aksi halde, bu kişinin kimliği bilinmeksizin birçok kişiye suç ithamında bulunmasının önü açılır ki bu durumun hukuk güvenliği ilkesine aykırıdır. Bu olayda da gizli tanığın beyanlarının başka davalarda delil olarak kabulü fakat sonrasında bu kişinin suç işlemesi, koruma tedbirinin kaldırılmasının yanında bu davalarda verdiği beyanların da geçerliliği ve samimiyetinin de sorgulanması sonucunu doğuracaktır.”