''Biyoloji yazgıdır" der Freud, yaklaşık yüz
yıl kadar öncesinde kadın psikolojisi üzerine niçin imtina ettiğine
söz ararken. Zamanlar eskimedi ne yazik ki...
Zaman eskimiyor, sorunlar eskimiyor...
Kadın hep benzer sorunlarla uğraşıyor...
Aşık olma hakkı, bebeğini emzirme hakkı, istenmeyen gebeliğe son
verme hakkı, cinselliğine sahip çıkma hakkı, kariyer hakkı, sosyo
ekonomik alanda var olma hakkı...
Ve !
Şiddete ''HAYIR" diyebilme hakkı.
Şiddet bir yazgı mıdır kadın için ?
Kadın mı şiddeti seçer ?
Kadının yapısında Mazohizm mi vardır ?
Elbette hayır !
Hiç bir kadın, acı çekmek için aşık olmadı. Hiç bir kadının eşinden
boşanma isteği, şiddet görmek için değildi. Hiç bir kadın,
çocuklarının annesiz büyümesini istemedi...
********
Kadına yönelik şiddet ve artan cinayetleri önlemek için, şiddet
uygulayan erkeklere elektronik kelepçe takılması önerisi
tartışılırken, sivil toplum örgütlerinden farklı yeni öneriler
gelmiş.
''Şiddet uygulayan ve tehdit eden erkekler tutuklu
yargılansın, eğer bu yapılamıyorsa en azından şiddet uygulayan
erkekleri başka şehre göndermek için yasal düzenleme
yapın." Önerisi gelmiş.
Şiddet uygulayan erkeklerin tutuklu yargılanması nereye kadar ?
Mesela kaç ay tutuklu yargılansınlar?
Dışarı çıktıktan sonra, sinirli kocadan kadını kim koruyacak ?
Devlet kadına koruma mı sağlayacak ?
Şiddet uygulayan erkekleri başka şehre göndermek bir çözüm mü ?
Eger adam kafaya takmışsa şehirden şehire geçiş çok mu zor ?
Bu önerileri ben günlük tedbirler olarak algıladım...
Pisliği yatağın altına süpürmek gibi...
6 Ayda 105 kadın öldürülmüş, bu ciddi bir rakamdır.
Şiddetin arttığı gerçeği vardır. Bunun sebepleri araştırılmalıdır,
cinayetler arasındaki benzerlikler ortaya çıkarılmalıdır, neden
cinayet işlenmistir, bu sona hazırlayan sebepler bilinmeli, ve buna
göre önlemler ama kalıcı önlemler alınmalıdır.
Psikologlar diyorlar ki;
Şiddeti öğreten en önemli kaynak, şiddeti uygulayan kimsenin kendi
aile yapısıdır. Araştırmalar gösteriyor ki; çocukluk ve gençlik
dönemlerinde aile içi şiddet ortamında yetisen bireylerin ilerki
yıllarda kendi ailelerinde şiddet gösterme eğilimi
yükselmektedir.
İletişim becerilerinin yetersizliği
Duygu ve düsüncelerin baskıcı yollarla ifade edilmesi
Hatalı Namus ve Ahlak anlayışı... Başlıca tetikleyicilermiş...
Ben Hatalı Namus ve Ahlak anlayışında kaldım...
İşte ! Günümüzde sorun bana göre tam da burada !
Hatalı Namus ve Ahlak anlayışı!
Türkiye'de namus ve ahlak anlayışı irdelenmeli demiştim, bir önceki
yazımda...
*********
Diğer taraftan;
Hayat şartları gitgide zorlaşmaktadır, kadın iş hayatında yerini
uzun zamandır almıştır.
Hatta erkekten daha fazla kazanır durumdadır, bu kadının kendine
olan güveninin destekleyicisidir, tek başına ayaktadır ve kimseye
ihtiyacı yoktur.
Artık ekonomik şartlar aileleri zorlamaktadır, kadında iş hayatında
var olmak zorundadır. Aslında kadının çalışmaya başlaması ile
sorunların yaşanmaya başlaması aynı zamana denk düşmektedir.
Çalışan kadın, kendini daha iyi ifade etmektedir, güveni artar,
yalnızda yaşanabileceğini kanıksar, baskıyı reddeder,
''hayır" demeyi öğrenir, iş arkadaşları/çevresi
oluşur, sosyal hayatı gelişir...
Yüksek okul okumuş, eşini çalıstırmayan erkekler, günümüzde bunu ne
kadar gerçekleştirebileceklerdir?
Aslında ortada sorun yoktur...
Bir UYANIŞ vardır
Kadınların UYANIŞI...
Bu bir geçiş dönemidir ve geçiş dönemi elbette sancılı
olacaktır.
Kadınlar uyanmıştır ama erkekler hala uyumaktadır...
Türk erkeğinin, bu yeni Türk kadını profiline alışması zaman
alacaktır.
Onlar da haklıdır...
Erkek egemen zihniyetine inandırılmışlardır, Öyle
yetiştirilmişlerdir, pohpohlanmışlardır...
Erkeğin elinin kiridir, erkek çapkındır, son söz ona aittir, vs.
vs...
Günümüz kadın cinayetlerine karşı elbette ciddi önlemler alınmalı
ve bu vahşete artık dur denilmelidir ama uzun vadede alınacak
önlemler çok önemlidir.
Buna çekirdekten başlanmalıdır. Aileler , bu konuda
bilinçlenmelidir.
Aile, erkek çocuğunun sevgilisine sevinirken, kız çocuğu bunu
yaşadığında, tepki göstermemelidir.
Bunlar önemli ayrıntılardır.
Kökten değişimler için adımlar atılmalıdır...
Aksi halde, post-modern zamanların, ilkel bir davranış biçimi
olarak sıradan hale gelen şiddet, yazik ki, çocuklarımıza
bırakmakta olduğumuz tehlikeli bir miras haline gelecektir.