Dün ülkemin dört bir tarafında kadınımıza
verilen seçme ve seçilme hakkının verilişinin 74. Yılı kutlandı.
Yıllardır birçok gelişmiş ülkeden önce kadınlara seçme ve seçilme
hakkını vermiş ülke olma ile gururlanır dururuz.
Ancak nedense kimse uygulamada ne durumdayız diye bakmaz
nedense. Türk kadını, TBMM’de yüzde 9.1, belediye
meclislerinde yüzde 2.42, il genel meclislerinde 1.82, belediye
başkanlıklarında ise 0.56 oranında temsil ediliyor.
Diğer ülkelerde kadınların parlamentodaki temsil oranı, İsveç’te
yüzde 47, Norveç ve Danimarka’da yüzde 38, İspanya’da yüzde 36,
Belçika’da yüzde 35, Almanya ve Yeni Zelanda’da yüzde 32,
Avustralya ve Litvanya’da yüzde 25, Bulgaristan’da yüzde 22,
Amerika’da yüzde 16.
İlk olarak Türk kadınının sahip olduğu seçme ve seçilme hakkı
yarışında maalesef diğer ülkelerin oldukça gerisinde kaldık. Siyasi
hayatta kadına seçilen rol vitrinden öteye maalesef gitmedi ve
gitmeyecek gibi gözüküyor.
Bütün siyasi partilerin kadın örgütlenmeleri var ve sahada
beklide erkeklerden daha çok onları görüyoruz. Ancak iş temsile
gelince bu durum tersine dönüyor. Kadına toplumda biçilen evinin
kadını rolü siyasi yaşamda da biçiliyor. Kadınlar siyasi
partilerin mutfağına hapsediliyor ve oradan dışarı
çıkarılmıyorlar. Vitrine birkaç kadın aday koyuluyor ve
kendilerine biçilen rolü oynuyorlar o kadar.
Parlamentolar ülkeyi yansıtan bir örneklemdir. Ancak bizim
parlamentomuz hem nicelik hem de nitelik bakımından ülkeyi
yansıtmıyor.
TBMM’ ine baktığınız zaman sokakların döpiyes giyen kadınlar ile
dolu olduğunu düşünürsünüz. Ancak, gerçek bundan çok ama çok
uzak.
Mecliste 74 yıldır başörtülü bir vekil olmaması bunun beklide en
büyük örneğidir. Ülkenin yarısını kadınlar oluşturur iken bunu
sadece 9.1 ‘inin meclise yansıması, buna karşılık ülkedeki
kadınlarının yarısının başörtülü olmasına rağmen mecliste bu 9.1’
in bile içinde temsil edilmemesi gerçeğini nedence herkes görmezden
geliyor.
Bundan 12 yıl önce meclise giren ilk başörtülü vekili tam
anlamıyla derdest edip meclisten dışarı attılar. Halk tarafından
seçilmiş bir vekil, milletin meclisinden resmen kovuldu. Bununla da
yetinilmedi, vatandaşlık hakları elinden alındı. Ardından gelen 28
Şubat post modern darbesinin de günah keçi ilan edildi.
Türk kadınına yıllardır, kendilerini rejimin kurucusu ve sahibi
sanan erkeklerin biçtiği kadarıyla seçme ve seçilme hakkı
veriliyor.
11 yıldır iktidarda olan Ak Parti’ ye bel bağlayan başörtülü
kadınlar, ondanda arzuladığını bulmadılar. Eğitim ve öğretimde
başörtüsü serbestîsi bir şekilde uygulanmaya başladı. Ancak
memuriyette ve temsilde başörtüsüne dair engellerin kalkması
yönünde hükümetin kayda değer bir girişimi yok.
Başbakan Erdoğan, Evelallah meclise başörtülü vekil kapısı
açılacak demişti. Ne hikmetse o kapı bir türlü açılmadı! Hatta
başörtülü vekillik konusunda ısrar eden MKYK üyesi, geçtiğimiz
kongrede listeden çıkarıldı.
Benim anlamadığım, bundan önceki siyasal iktidarlar döneminde
sokaklara dökülen haklarını isteyen başörtülü kadınlarımızın neden
mevcut iktidar karşısında sessiz kaldığı. Neden omuzlarında
yükselen iktidarın karşısına geçip haklarını istemiyorlar? Onları
engelleyen ne merak ediyorum.
Evet, Türk kadını bundan 74 yıl önce seçme ve seçilme hakkını
kazandı ama bu hakkın kullanımında bir arpa boyu yol almadı. Bizden
sonra bu yolculuğa başlayanlar bizi çoktan geçtiler.
Şimdi kimse çıkıp bana Türk Kadınına seçme ve seçilme hakkı
diğer ülkelerden önce verildi, duygusal zırvalaması yapmasın.
Bu ülkede kadınlar erkeklerin verdiği kadarı ile yetiniyor,
gerçek bu.