Pelvik Konjesyon Sendromu (PKS), hastaların fizik muayene bulgularında belirgin olarak ortaya çıkmıyor. Bir takım belirtilerle kendini hissettiren PKS, çoğu zaman başka hastalıklarla karıştırılabiliyor. Hastalarda alt karın bölgesine bastırmakla ağrı oluşabiliyor veya dolgunluk hissedilebiliyor. Hastaların bir kısmında kasık, genital bölge, uyluk iç kısım ve kalça gibi normalde olağan olarak görülmeyen bölgelerde varisleşmiş damarlar dikkat çekiyor. Kadınların gizli hastalığı olarak adlandırılan Pelvik Konjesyon Sendromu (PKS), tedavi edilmediği takdirde şiddetli ağrılarla yaşam kalitesini düşürüyor. PKS’nin tedavi edilmediği takdirde giderek artan şiddetli ağrılarla yaşam konforunu önemli ölçüde düşürdüğünün altını çizen Acıbadem Fulya Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Cem Arıtürk, “Tedavide kullanılabilecek bir takım ilaçlar mevcuttur. Hormon dengesini kuracak bir takım ilaçlar hastalığın ilerleme hızını azaltabilir ve bazen ilerlemeyi durdurabilirler. Bununla birlikte pelvik ağrının geçirilmesi için çeşitli ağrı kesiciler kullanılabilmektedir. Cerrahi tedavi, özellikle eski dönemlerde kullanılmakta olan bir tedavi yöntemi idi. Açık ameliyat ile sorunlu genişlemiş pelvik damarların bağlanması, komplikasyon olasılığı yüksek ve ciddi bir ameliyat olduğu için günümüzde neredeyse hiç kullanılmamaktadır” dedi. Günümüzdeki teknolojik ilerleme ve olanaklarla birlikte, hastalığın tedavi yöntemlerinde büyük bir aşama kaydedildiğini belirten Dr. Cem Arıtürk sözlerine şöyle devam etti: “Girişimsel teknikler ile sorunlu pelvik toplardamarların kapatılması en sık kullanılan tedavi yöntemleri arasında yer almaktadır. Kasık veya boyun toplardamarı aracılığı ile ameliyatsız yapılan bu girişimlerde pelvik bölgede yer alan genişlemiş, yapısal olarak bozulmuş toplardamarlar saptanır. Sorunlu olan bu damarlara önce büzüştürücü bir ilaç verilir ve sonrasında içine özel tıkaçlar yerleştirilir. Bu işlemin teknik başarısı %99, tekrarlama oranı ise %5’in altındadır. İşlemler yılın her mevsiminde yapılabilir. İşlem zamanlamasının adet dönemi ile ilgisi bulunmamaktadır. İşlem sonrası doğurganlık ve adet düzeninde herhangi bir değişiklik meydana gelmez.”