Kadını köleleştiren yasa
Abone olYeni kanuna göre sokakta laf atmak yasak, ofiste taciz serbest. Evlilik dışı çocuğunu öldürene ise indirim geliyor.
AB yolundaki Türkiye, hala 1889 tarihli İtalyan Ceza Kanunu
temel alınarak 1926'da yürürlüğe giren ceza kanununu kullanıyor. 80
yılda Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 592 maddesinden sadece 54'ü
değişti. Kalan maddelerin çoğu çağdışı yaklaşımlarla dolu. Adalet
Bakanlığı'nın AB'ye uyum amacıyla ‘reform’ olarak sunduğu yeni TCK
yasa tasarısı da, kadınları ikinci sınıf gören ‘töre’lere prim
veriyor. Tasarı, kadına karşı değil topluma karşı suç saydığı
tecavüzü, ancak şikayet durumunda dikkate alıyor. Namus cinayeti
işleyenleri, kadınları kaçıranları, karısına tecavüz edenleri
koruyor, kolluyor. Çocukların tacizde ‘rıza’sı olur mu TCK'da
değişiklik önererek ve AB'ye uyum süreci nedeniyle ‘‘reform’’
niteliği taşıması beklenen TCK tasarısının çağdışı maddeleri
arasında, son haftalarda çok tartışılan 13 yaşındaki N.Ç. olayını
ilgilendiren madde de var. Tasarının 318. maddesi aynen şöyle
diyor: ‘‘On beş yaşını bitirmemiş olan bir çocuğun rızası ile
ırzına tasaddi eden kimseye 2-4 yıl arasında hapis cezası
verilir.’’ Yani tasarı, çocukların cinsel istismarında rızanın
sözkonusu olabileceğini varsayıyor! TCK Kadın Çalışma Grubu, henüz
psikolojik, cinsel ve zihinsel gelişimini tamamlamamış (N.Ç. gibi)
çocukların uğradığı cinsel saldırılarda rızanın sözkonusu
olamayacağını, burada fail ve mağdur arasındaki güç ve bağımlılık
ilişkisinin ayrı bir madde başlığı altında düzenlenmesi gerektiğini
söylüyorlar. Tecavüzde kadın mağdur değilmiş AB üyesi ülkelerin
hiçbirinin ceza yasasında olmayan bir durum da, cinsel suçların
bulunduğu yer! Onların yasalarında kadına karşı işlenen cinsel
suçlar, ‘topluma karşı işlenen suçlar’ başlığı altında yer almıyor.
Çünkü uluslararası hukuk, cinsel suçların, en başta buna maruz
kalan ‘birey’e zarar verdiğini kabul edeli 40 yıl oldu. Şimdi bizim
yasamıza bakalım: Kadına (tabii çocuklara da, artık erkeklere de)
karşı işlenen suçlar, ‘adab-ı umumiye’ ve ‘nizam-ı aile aleyhine’
işlenen suçlar içinde görülüyor. Reform olsun diye hazırlanan
tasarı da aynı çağdışı ve ayrımcı yaklaşımla, bu suçları, (315,
316, 317. 318) maddelerinde ‘topluma karşı işlenen suçlar’ kısmında
düzenliyor. Elinizi vicdanınıza koyun, bir kadın kaçırıldığında,
tecavüze uğradığında, bundan en fazla zarar gören kimdir? Kendisi,
bedeni ve ruhu mu, toplumun genel ahlakı mı, aile düzeni mi? Prof.
Aysel Çelikel bunu şöyle yorumluyor: ‘‘Bu suç kadının bedenine
karşı yapılmış ağır bir insan hakları ihlalidir. Yasa tasarısında
bu suçlar, bilişim, haberleşme, ekonomi ve ticarete ilişkin
suçların hemen ardından geliyor. Bu da kadının bu sayılanlar gibi
bir meta olarak görüldüğünü gösteriyor.’’ ‘Namus’ cinayetine
‘tahrik’ indirimi Tasarı, Türkiye'de kadınların en temel hakkı olan
yaşama hakkını tehdit eden namus cinayetlerini engelleme görevini
de yerine getirmiyor. Çünkü tasarının 31. maddesindeki ‘haksız
tahrik’ maddesi, cezayı dörtte üçüne kadar indirerek, suç
faillerine açık çek veriyor ve kadın katliamlarına neden olan
‘töre’leri adeta yasa eliyle meşru kılıyor. Kadın derneklerinin
oluşturduğu TCK Kadın Çalışma Grubu, namus saikiyle işlenen
suçların da ‘nitelikli insan öldürme’ bölümünde ele alınması
gerektiğini söylüyor. Evlilikte tecavüz hálá suç değil Batı
toplumlarında evlilik içi tecavüz suç olarak tanımlanalı çok oldu.
Yürürlükteki TCK ve ‘reform’ olarak sunulan tasarı ise ağır bir
insan hakkı ihlali olan evlilik içi tecavüz suçunu tanımıyor. Çünkü
AKP Kadın Komisyonu üyesi kadınlar bile ‘‘Aile mahremiyetine
karışılmaz’’ diyor. Yani kadın evliyse, kocası ona istediğini
yapabilir, yasalar da kadını korumaz! Prof. Aysel Çelikel, bu
maddenin tasarıdan, 1996'da verilen çağdışı bir Yargıtay kararına
dayanarak çıkarıldığını söylüyor. ‘‘Kocanın karısının rızası
hilafına ters cinsel ilişkide bulunması ırza geçme değil, aile
fertlerine kötü muameledir’’ deyip çok az bir ceza öngören Yargıtay
kararına, Sami Selçuk muhalefet şerhi koymuştu. Çelikel'e göre bu
açık bir tecavüz suçuydu ve kanıtlanmış tecavüzü kötü muamele
saymak, kocaya karısının bedeni üzerinde istediği tasarrufta
bulunma hakkını vermişti. Tecavüz ettiğiyle evlenene ceza yok Yeni
TCK tasarısına göre, bir kadını kaçıran ya da ona tecavüz eden
kişi, eğer onunla evlenirse cezadan kurtuluyor. Faili cezadan
kurtarmak için yapılan bu tür evliliklerde kadın, sanki suçlu
kendisiymiş gibi, tecavüzcüsüyle bir arada yaşamaya mahkum ediliyor
(Madde 325, 327). Aysel Çelikel'in bakanlığı döneminde bu maddeye
‘‘kızın serbest iradesinin olup olmadığının hakim tarafından
araştırılması’’ hükmü eklenmişti. Böylece serbest iradenin olmadığı
anlaşılırsa, ceza ertelenemeyecekti. Eğer kadın ve erkek kendi
istekleriyle kaçtılarsa da yolları açılacaktı. Ancak bu bölüm yeni
tasarıdan çıkarıldı. Irz ve hayasızlığı AB nasıl anlasın
Yürürlükteki kanun ve gündemdeki tasarıda cinsel suçlar hep ‘ırz’
kelimesiyle anlatılıyor. Oysa AB'ye girmeye çalışan 2003
Türkiyesi'nde ırz kavramı kişinin cinsel bütünlüğünü tanımlamaktan
artık çok uzak. Irz, ‘namus, iffet, şan, şeref’ demek. Tecavüz ise
kadının namusuna değil, fiziksel ve ruhsal bütünlüğüne bir saldırı.
Avrupa, ‘tecavüze uğradığı için namusuna halel gelen kadın’
yaklaşımını nasıl anlayacak? Sonra, yine tasarıda geçen ‘hayasızca
hareketler’ (Madde 320), ‘edep töreleri’ gibi, toplumlara ve zamana
göre değişen, yasal ya da hukuki hiçbir geçerliliği olmayan
terimlere ne anlam verecek? TCK Kadın Çalışma Grubu, tecavüz
suçunun tasarıda şikayete bağlı bırakılmasına da karşı çıkıyor.
Çünkü tecavüze uğrayan kadın genelde baskı görüp güçsüzleştirildiği
için şikayetçi olamıyor, bu da failleri cezasız bıraktığı gibi,
teşvik ediyor. Laf atmak yasak, ofiste taciz serbest Laf atma ve
sarkıntılık suçları, az bir cezayla da olsa Ceza Kanunu'nda var
(Madde 321). Ama ‘iş yerinde taciz’den hiç sözedilmiyor. Tasarı,
Türkiye'de sık sık meydana gelen zorla bekaret kontrolünü de suç
saymıyor. Çok yaygın olan çocukların aile içinde cinsel istismarına
ilişkin bir madde de yok. Mağdur bakire değilse ceza az Anayasa'nın
ve uluslararası hukukun eşitlik ilkesini ihlal eden bir TCK
yaklaşımı da, kadınları evli, bekar, bakire, bakire olmayan diye
ayırması. Kaçırılan ya da tecavüze uğrayan kadın evliyse, ceza daha
fazla (Herhalde kocası, yani bir sahibi olmasından (Madde 325/2).
Yani düşünülen yine kadın değil erkek ya da aile). Bekarsa daha az.
Ama bakire değilse daha da az! Evlilik dışı çocuğu öldürene indirim
TCK çocuklar arasında da ayrım yapıyor. Adeta yasa eliyle evlilik
dışı çocuk öldürmeyi teşvik ediyor. Evlilik dışı doğmuş bir çocuk,
annesi tarafından ‘şeref kurtarma’ amacıyla öldürülürse, bu
hafifletici bir neden (Madde 139). Yani yasa açıkça cinayete teşvik
ediyor. TCK Kadın Çalışma Grubu, ‘‘Bu madde, doğumdan kaynaklanan
psikolojik rahatsızlıklar, doğum sonrası bunalım ya da aile veya
toplum baskısından kaynaklanan öldürülme korkusu varsa
uygulanmalı’’ diyor. Kadınlara sormadan yasa hazırladılar TCK'da
reform çalışmaları aslında 10 yıldır hükümetlerin gündemine gelmeye
çalışıyor. Son tasarılardan biri, Prof. Aysel Çelikel'in Adalet
Bakanlığı sırasında, kadın kuruluşlarına da danışılarak
hazırlanmıştı. Tasarıda AB'ye uyum sürecine, Türkiye'nin imza
attığı uluslararası anlaşmalara uygun ve kadın hukukçuların
görüşlerini yansıtan maddeler vardı. Ancak AKP hükümeti, bu
tasarıyı gündemden kaldırarak, Hikmet Sami Türk'ün Adalet Bakanlığı
sırasında hazırlanan tasarıyı Adalet Komisyonu'nun önüne koydu.
Aysel Çelikel, ‘‘Bu tasarıyı hazırlayan komisyonda tek bir kadın
ceza hukukçusu bile yoktu’’ diyor. Herkesi memnun edemeyiz ki
Adalet Bakanı Cemil Çiçek, AB standartlarına uymaktan çok uzakta ve
Türkiye'nin altına imza koyduğu uluslararası sözleşmelere aykırı bu
tasarıyı savunurken, ‘‘Herkesi memnun edemeyiz ki’’ demişti.
Hürriyet yazarı Ferai Tınç da soruyor: ‘‘Herkes kim acaba? Kadınlar
olmasın?’’ Tınç, bu bakış açısıyla binlerce uyum paketi hayata
geçirilse bile ‘uyumsuzluğun’ sonsuza kadar devam edeceğini
belirtiyor. Kadın örgütleri harekete geçti kadınları ikinci sınıf
sayan ‘reform’, sivil toplum örgütlerini ayağa kaldırdı. Cumhuriyet
Kadınları Derneği'nden İstanbul Valiliği Kadının Statüsü Birimi'ne
kadar çok sayıda örgüt, bir araya gelerek Türk Ceza Kanunu Kadın
Çalışma Grubu'nu oluşturdu. Grup, hazırladığı ‘‘Değişiklik
Talepleri’’ başlıklı bir metni Adalet Bakanı Cemil Çiçek'e
gönderdi. Çünkü Bakan Çiçek, ‘‘Reform tasarısı, Alt Komisyon'da
eylüle kadar tartışılacak. Bütün görüşlere açığız. Sivil toplum
örgütleri, vatandaşlar görüşlerini, taleplerini Adalet Komisyonu
Başkanı'na ya da üyelere iletebilirler’’ demişti. Çiçek'in sözünü
tutup tutmadığını zaman gösterecek. Ve bir örnek türkiye AB'ye
girmek için bu kararı alırken, ABD ise hamile kadınlara şiddet
uygulayanların cezasında artışa gidiyor. Üzerinde görüşmeler süren
kanun yasalaşırsa, doğmamış çocuğuna ya da hamile bir kadına şiddet
kullananlar, idamla yargılanabilecek..