Kadına şiddet: İngiltere nasıl mücadele ediyor?
Abone olÖzgecan Arslan, Tarsus’ta vahşice öldürüldü. Clare Wood ise 6 yıl önce Manchester’da. İngiltere kadına yönelik şiddetle mücadele konusunda nasıl bir yol izliyor. Şafak Timur’un haberi.
2009 yılı Şubat ayında, İngiltere'nin Manchester kentinde 36 yaşındaki Clare Wood isimli bir çocuk annesi kadın, evinde ölü bulundu, boğulmuş ve yakılmıştı.
Öldürülmesinden önceki aylarda, defalarca polise başvurmuş ve eski erkek arkadaşı George Appleton'un kendisini taciz ettiğini, tecavüz etmeye kalkıştığını ve ölümle tehdit ettiğini bildirmişti.
Appleton, 2002 yılında başka bir kadını taciz ettiği için üç yıl
hapse mahkum olmuş, bir yıl öncesinde ise eski bir kız arkadaşına
yaklaşmama emrini ihlal ettiği için altı ay hapis cezası
almıştı.
Clare Wood ise bunlardan habersizdi.
Clare'in vahşice öldürülmesinin ardından olay idari olarak da soruşturuldu ve bu cinayetin polis içerisindeki "bireysel ve sisteme dair hatalar" nedeniyle engellenemediğini söyledi.
Clare'in babası Michael Brown ise, eğer Appleton'un kadına karşı şiddet sabıkalarından haberdar olmuş olsaydı, kızının şimdi hayatta olacağını düşünüyor. Brown kızının ölümünün ardından, kadınların bu bilgiye sahip olabilmesi için bir kampanya başlattı ve geniş destek topladı.
Michael Brown'un istediği yasa, Clare Kanunu adıyla geçen sene 8 Mart'ta onaylanarak yürürlüğe girdi.
Refuge isimli kadın örgütü, Londra'da protestoda.
Artık İngiltere'de bir kadın şüphe duyarsa polise başvurup eşi veya partnerinin geçmiş sabıka kaydını isteyebiliyor. Emniyet uygun görürse bu bilgi kadına açıklanıyor.
Medyada yer alan haberlere göre bugüne dek 1300 civarında kişinin bilgisi açıklanmış durumda. Bunun için başvuran kadınla görüşen polis yetkilileri, kadının içinde bulunduğu durum hakkında risk değerlendirmesi de yapıyor.
İçişleri Bakanı Teresa May, bu kanunla edinilen bilginin bir kadına o ilişkide kalıp kalmama konusunda karar vermeye yardımcı olacağını söylüyor.
May'e göre 2013 yılında İngiltere'de eski ya da şimdiki eşleri ya da partnerleri tarafından öldürülen kadın sayısı 76.
Ülkede kadına karşı şiddet konusunda çalışan yardım kuruluşları ise resmi verilere dayanarak haftada 2 kadının eşleri tarafından öldürüldüğünü söylüyor.
Ancak bu oranın çok daha yüksek olduğunu düşününenler de var. Birleşik Krallık'ta faaliyet gösteren 220'den fazla kadın örgütünün çatı kuruluşu olan Women's Aid, bu oranın gerçekte yüzde 140 kadar daha fazla olduğu görüşünde.
Safe Lives (Güvenli Hayatlar) isimli kadın kuruluşunun politika ve iletişim direktörü Antonia Bance BBC Türkçe 'ye hali hazırda ülkede 100 bin kadının ölüm ve ciddi şekilde yaralanma riski taşıyan yüksek risk grubunda olduğunu, 130 bin çocuğun da bu nedenle tehlikede olduğunu söyledi.
Hükümetin eylem planları
Peki bu risk altındaki kadın ve çocuklar nasıl korunuyor? 2010 yılında İngiltere'deki koalisyon hükümeti kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddete karşı savaş açtığını ilan ederek her yıl eylem planları oluşturmaya başladı.
Geçtiğimiz yılı değerlendiren ve bir sonraki yıl için hedefler koyan yeni plan Nisan ayında açıklanacak.
Hükümetin özel aile içi şiddet ve cinsel şiddet hizmetlerine yönelik ayırdığı bütçe 40 milyon sterlin (160 milyon lira) civarında.
Tecavüz mağduru kadınlar için kurulan tecavüz kriz merkezlerinin sayısında ise son eylem planı raporunda artış olduğu belirtiliyor.
2015 yılı için devam etmesi hedeflenen projeler arasında, okullarda istismarın ne olduğunu ve cinsel anlamda karşılıklı iznin ne olduğunun anlatılmasına yönelik eğitim çalışmaları da var.
Eğitimin hedefi genç erkekler
2014 yılı eylem planında yer alan ve şiddeti oluşmadan önce önlemeye yönelik projelerden biri ise "This is Abuse" (İstismar budur) başlıklı kampanya.
13-18 yaş arasındaki gençlere ve yönelik bu kampanyanın amacı, istismarın her türünün ne olduğu hakkında gençleri eğitmek ve istismar ve şiddetin ne olduğuna dair fikirlerini gözden geçirmelerini sağlamak.
Ülkenin popüler gençlik dizisi Hollyoaks ile işbirliği yapan proje, bir web sitesi aracılığı ile gençlere ulaşmaya çalışıyor. Sitede Hollyoaks karakterleri ile çekilen skeçlerle istismarın ve şiddetin ne olduğu anlatılıyor, gençler deneyimlerini paylaşmaya da teşvik ediyor. Bu çerçevede sosyal medya etkin şekilde kullanılıyor.
Ergenlik çağındaki erkeklere ulaşabilmeyi özellikle hedefleyen proje, "In the Know" (Farkında olmak) adı ile ayrı bir web sitesi kurmuş. Burada genç erkeklere, tecavüz nedir, cinsellikte karşı tarafın onayı ve izni nedir, istismar nedir gibi soruların yanıtları anlatılıyor.
Anne babalar için çocuklarının istismarın olduğu bir ilişkide yer alıp almadıklarını anlamalarına yardımcı olacak bilgiler veren broşürler de var.
'İngiltere yeterince iyi değil'
Women’s Aid yetkilisi Bance, her ne kadar hükümetin şiddeti önlemeyi öncelikleri arasına almış olmasını takdir ettiğini söylese de, "Ülke olarak yeterince iyisini yapmıyoruz" diyor.
Öldürülen ve tehlike altında olan kadınlara dair sayısal verilere ek olarak, Bance, yetersiz mali kaynak nedeniyle bazı hizmet merkezlerinin kapandığından ve etnik ve dini azınlık grupları ile çocuklara yeterli yardımın ulaşmadığından şikayet ediyor.
Şiddet gören kadınlara toplumun bakışı ise, zaman zaman Türkiye'deki durumla benzeşiyor.
Bance geçen hafta Oxfordshire bölgesinde ağır şiddet görmüş genç bir kadını örnek göstererek "Bu olayın kökeninde, bir kısmında, bu genç kadına verilen zararın onun suçu olduğunu düşünen profesyoneller var" diyor.
Bance’e göre, kadına yönelik şiddetin önlenmesi konusunda İngiltere'de yapılması gereken en acil şey, kadına yönelik şiddet konusunda adım atmanın herkesin sorumluluğu olduğunu kabul etmek.
Safe Lives'in 2014 yılı değerlendirme raporuna göre, şiddet gören kadınların yüzde 85'i, onları şiddetten kurtaracak etkin yardımı almadan önceki bir yıl içinde ortalama olarak beş kez şiddeti fark edebilecek bir resmi makamla irtibata geçmiş oluyor.
Bance, bunun anlamı kadınların şiddeti dile getirmesine rağmen yardım almaması değil, temasta oldukları kişilerin şiddeti fark etmemesi, ya da fark etse dahi ne yapacağını bilmemesi olduğunu söylüyor.
Safe Lives şu anda bu soruna yönelik eğitimler de düzenliyor. Amaç, doktorlar, hemşireler ya da kadınlarla karşılaşabilecek başka meslek erbablarını şiddeti fark edecek ve bunu uygun bir şekilde kadına sorabilecek şekilde eğitmek.
Bance karşılaştıkları durumlardan örnekleri şu sözlerle anlatıyor:
"Kocası ile yaşadığı sorunların doğum sonrası depresyondan kaynaklandığı söylenerek, anti depresanlar verilen ama gördüğü şiddet için yardım almayan kurban gördüm. Yaralandığı için hastaneye giden, hemşirenin tedavi ettiği ama bu yaralar nasıl oldu diye sormadığı kurban gördüm. Polisin şiddet uygulayan yerine şiddet gören kadını gözaltına aldığı kurban gördüm."
Bance'e göre İngiltere için 10 yıla daha ihtiyaç var: "Umuyorum ki aile içi şiddeti önlemek için gerçekten etki etmeye önümüzdeki 10 yıl içinde başlayabileceğiz."
Sığınma evleri ve yardım mekanizması
Ülkede şiddet gören kadınların haftada yedi gün 24 saat arayabilecekleri bir yardım hattı var.
Hattın ucundaki görevliler İngilizce konuşmayan kadınlara da tercüman aracılığı ile danışmanlık veriyor.
Konuşmalar tamamen gizli ve verilen hizmetin içinde kadın istiyorsa ona ülkedeki 500'den fazla sığınma evinde yer bulmak da var.
Bu hat ilk kez 1987 yılında Women's Aid tarafından kurulmuş. Şu anda ise İngiltere ve dünyanın ilk sığınma evlerinden birini 1970'li yıllarda açmış olan Refuge isimli kuruluşla ortak yönetiliyor.
Sığınma evine evli ya da değil, çocuklu ya da çocuksuz her kadın başvurabiliyor. Ancak sığınma evlerine kadınlar kira ödemek durumunda. Kalma süresiyle ilgili bir kısıtlama bulunmuyor ama her arayan kapasite sorunu nedeni ile sığınma evine yerleşemeyebiliyor.
Sığınma evleri güvenlik gerekçesi ile kadınlara başka şehirlerde yerler önerebiliyor. Özellikle çocuklu ve çalışan kadınlar için ise bu zor bir seçim.
İngiltere'de kadına şiddeti önleme alanında çalışan sivil toplum kuruluş sayısı hayli çok. Sivil toplum ile resmi merciler işbirliği halinde de çalışıyor.
2003 yılında geliştirilen bir sistem, ölümle, ciddi şekilde yaralanma ile ve başka ağır sonuçları olabilecek şekilde şiddet tehdidi altında olan kadınların durumunun polis, sosyal hizmetler ve bölgedeki sivil toplum kuruluşlarının da katılımı ile değerlendirilerek bir hareket planı çıkarılmasını sağlamış.
Kısaca MARAC olarak adlandırılan bu toplantıların Türkçe adı "Birden fazla aktörün katıldığı risk değerlendirme toplantısı" (Multi Agency Risk Assesment Conference). Guardian gazetesine göre Birleşik Krallık'ta genelde aylık olarak toplanan 288 Marac var.