Kadın yönetici Iraklı şoförün tacizini böyle anlattı
Abone olDünyaca ünlü içecek firmasının ortadoğu pazarlama müdürü Aylin Tut, Irak'ta bindiği takside yaşadığı taciz olayını anlattı
Bir taksiye binerek başlayan dehşet anlarında taksicinin
farklı yola girmesi ve tacize yeltenmesiyle korkudan ne yapacağını
şaşıran Aylin Tut’u ise annesinin hazırladığı vişne reçeli
kurtardı.
Ünlü içecek firmasında kariyerinin zirvesindeyken, kadın
olmanın verdiği zorluğu yaşayan Aylin Tut, yaşadığı korkunç olaydan
sonra çok sevdiği işini ve kurumsal kariyerini bırakmak zorunda
kaldı.
Yaklaşık 1,5 yıl Irak’ta yaşayan genç kadın yaşadığı korku dolu anları şu sözlerle anlattı:
“Çok eski bir taksiydi. Modern bir Iraklı’nın giyim şekline uymayan bir şekilde şoförü olan bir araçtı. Arkadaşlarım beni daha önceden uyarmıştı. Çok eski olan taksilere binme demişlerdi. Gündüz vakti başıma ne gelebilir ki diye düşündüm. Bindim taksiye adam önce yarı Arapça yarı Kürtçe bana nereli olduğumu sordu. Müslüman olup olmadığımı sordu, ‘Müslümanım’ dedim. Ama kıyafetim onların anladığı Müslümanlık giyim kriterlerine uymuyordu. Ben Türkiye’nin herhangi bir şehrinde giyindiğim gibi normal eteğimi, tişörtümü giyip çıkmıştım. Bazı yiyeceklerimi İzmir’den taşıyordum. Yanımda da annemin bana hazırladığı ev yapımı reçel vardı. Arkadaşıma kahvaltıya giderken birlikte yeriz diye yanıma almıştım.
TATLISES'İN ŞARKILARINI AÇTI
Bir cam kavanozda vişne reçeliydi hiç unutmuyorum. Benimle sohbet
etmeye devam etti, İbrahim Tatlıses’in şarkılarını açtı. Ben
ilgilenmemeye çalıştım, dışarı baktım. Çat pat Kürtçemle gideceğim
yolu tarif etmiştim. Ancak farklı bir yola girdi, önce trafik
olabileceğini, alternatif bir yol bilebileceğini düşündüm.
Umursamadım önce ama yavaş yavaş tedirgin olmaya başladım.
Arkadaşımı aradım arkadaşım da tedirgin oldu. Arkadaşım da ‘Dikkat
et, telefonu bana ver nereden gittiğini anlamaya çalışayım’ dedi.
Çünkü arkadaşım çok iyi Kürtçe biliyordu. Arkadaşım irtibat
kuramadı, çünkü taksici Irak’ta yaşayan bir Iraklı değildi zaten,
belli ki Suriye taraflarından gelmiş bir Araptı.”
BACAKLARIMA DOKUNUNCA...
Taksicinin farklı yollara girmeye devam etmesiyle iyice tedirgin
olduğunu anlatan Aylin Tut, şöyle devam etti: “Ben iyice korkmaya
başladım. Çat pat ‘Beni nereye götürüyorsun’ dedim. Ve kendisi
yüksek sesle Arapça bir şeyler söylemeye başladı, haram maram diye
bir şeyler söyledi. Elini arka taraftan iki koltuğun arasından
uzatıp bacaklarıma dokundu. Ben o sırada ne yapacağımı şaşırdım.
Aklıma bir anda cam reçel kavanoz geldi ve çıkarıp kafasına
geçirdim. O can havliyle direksiyon hakimiyetini kaybetti ve
direksiyonu sola kırdı. Orada inşaat alanlarından birinin duvarına
çarptık. O sırada araç çok külüstür bir araç olduğu için otomatik
kilitleme sistemi de yok, can havliyle kendimi dışarı attım. Ama o
an aklımdan neler yapabilirim diye çok şey geçti. Hani boğazını
sıksam sıkamam o kadar gücüm yok. Adama bir şey saplasam saplayacak
bir şeyim yok. Tırnaklarım yok suratına geçireyim. Tırnaklarımı
yiyen bir insanım o bile yok.
AKLIMA DİREK CAM KAVANOZ GELDİ
Aklıma direk cam kavanoz geldi. Ölür mü ölmez mi, başına bir şey
gelir mi gelmez mi diye düşünmeden kafasına geçirdim hızlı bir
şekilde. Hızlıca koşmaya başladım ara sokaklardan ve o sırada
Kürtçe bağırmak aklınıza gelmiyor, Türkçe ‘imdat, yardım edin’ diye
bağırdım. Irak’ta inşaat yapan şirketlerin birinde çalışan
Türkler'e rastladım. Ne olduğunu sordu ve ben anlattım kendisine.
Hemen arabaya doğru koşturmaya başladılar, yakalayalım diye ama
çoktan uzaklaşmıştı.”
O an korkudan ellerinin ve ayaklarının titrediğini belirten genç kadın inşaatta çalışan Türklerin kendisine yardım ederek arkadaşının evine bıraktıklarını söyledi.
“ÜST DÜZEYE GELMEK HERKESİN HAYALİDİR, AMA
BIRAKTIM”
İlk defa böyle bir olay yaşadığını ve hayatının değiştiğini ifade
eden Aylin Tut, “Bu olayı atlatmak çok zor oldu. Ondan sonraki
süreçte hep rüyalarıma girdi, hep başıma bir şey geldiğini,
öldüğümü, kaçırıldığımı, tecavüze uğradığımı aklınıza her şey
gelebiliyor. Çünkü ne yapabileceğinizi bilmiyorsunuz. Kendi
ülkenizde değilsiniz. Derdinizi anlatabileceğiniz bir yer bile yok.
Polise gidip adamın robot resmini bile çizdiremezsiniz. Herkes
birbirine o kadar benziyor ki orada adamın yüzüne bile dikkat
etmemişim. Çiz deseler çizemem öyle bir imkan olsa. Daha sonra IŞİD
Musul’a girdi ve ilerleye ilerleye Erbil sınırına kadar geldi.
Ailem çok rahatsız oldu. Ve ben hem yaşamayı sevdiğim, en azından
bir süre daha kalmayı planladığım ülkeden ve sevdiğim şirketimden
ayrılmak durumunda kaldım. Çünkü benim psikolojimi çok etkiledi, iş
performansımı etkiledi, konsantre olamamaya başladım. Böyle bir
olayı atlatmak bir bayan olarak çok zor. Belki öyle bir şirkette
üst düzeylere kadar çıkmak her çalışanın hayali olabilir. Ama insan
başına bazı şeyler geldikten sonra hayatta başka şeylerin daha
önemli olduğunu hissediyor” ifadelerini kullandı.
“ÖZGECAN’IN İLK NASIL KORKU YAŞADIĞINI
HİSSEDEBİLİYORUM”
Başına gelen olayın Mersin’de vahşice katledilen Özgecan Aslan ile
kıyaslamak istemeyen ancak karşılaştığı kişinin aynı Özgecan’ın
katili gibi yol izlediğini belirten Aylin Tut, “Özgecan da kendini
savunmuş ama başarılı olamamış. O adam da farklı yola girmiş.
‘Farklı yollardan götüreceğim, otobandan gideceğim’ demiş. Özgecan
olayı ile kendi durumumu tabii ki kıyaslamak istemiyorum. Ben onun
yanında çok çok şanlıyım çünkü hayattayım, sağlıklıyım. Ama belki
de ben kapıyı açabildim, çıktım. Onun yaşadıklarına çok benzer
şeyler yaşadığım için o an en azından ilk etapta nasıl bir korku
hissettiğini çok derinden hissediyorum.
“ARTIK KENDİMİ KORUYABİLECEĞİM BİR ŞEY
TAŞIYORUM”
Başına bu olay gelene kadar kendini korumak için yanında hiçbir şey
taşımadığını fark ettiğini belirten Aylin Tut, o günden sonra
kendini koruyabileceği kadar bir cisim taşımaya başladığını
söyledi. Cezasının ne olursa olsun kendisini savunmaya ihtiyacı
olduğunu belirten genç kadın şöyle konuştu: “Ben bunu kullanmak
zorunda kalırsam bir gün, 4 aymış 6 aymış cezası olursa olsun, hiç
umurumda değil. Ben hayatta kalmak zorundaysam kendimi her şekilde
korumak zorundayım. Her an saplayabileceğim, bir şekilde ufak da
olsa zarar verebileceğim en azından engelleyebileceğim sivri bir
cisim taşıyorum. Ama umarım kimsenin başına gelmez kimse de
kullanmak zorunda kalmaz.”
“MARKETE GİDİYORSUNUZ, ERTESİ GÜN MARKET YERİNDE
YOK”
Yaşadığı olayın etkisinden çıkamayan genç kadın her an çatışma
sesleriyle uyuduğunu dile getirerek, “Geceleri yatıyorsunuz çatışma
sesleri duyuyorsunuz. Her şey normalmiş gibi davranmak zorunda
kalıyorsunuz. Bu insanı çok olumsuz etkiliyor. Çatışma sesleri
duyunca ‘aa yine çatışma çıktı’ deyip normal yemeğiniz yemeye devam
ediyorsunuz. Buna alışmak çok zor, yani hayatın olağan birşeyiymiş
gibi yağmur yağması gibi gök gürlemesi gibi.. Bir markete
gidiyorsunuz ertesi gün bakıyorsunuz market yerinde yok.
Bombalanmış, o sırada sizde o markette olabilirsiniz” şeklinde
konuştu.
Dünyada ve Türkiye’de kadın olmanın büyük zorlukları olduğunu dile
getiren genç kadın, en önemli işin erkek annelerine düştüğünü ve
evlatlarını eğitmeleri gerektiğini vurguladı.