Kadın Sultanlar
Abone olOsmanlı'da "Harem" padişahların zevk yuvasımıydı?
'Kadın sultanlar' denilince akıllara bir elin parmağını
geçmeyecek kadar az isim gelir. Hürrem, Kösem ve Nurbanu sultanlar
hafızalara kazınmıştır ama ya diğerleri? Tarihçi Necdet
Sakaoğlu'nun yeni kitabı ' işte bu soruya cevap veriyor.
Fehime Sultan, uzun yıllar göz hapsinde tutulmuş bir hanedan
mensubu. Babası 5. Murat'la birlikte neredeyse hiç rahat yüzü
görmemiş. Çırağan Sarayı'nda adeta bir zindan hayatı yaşamış.
Hanedanlık kaldırılınca Osmanlı topraklarını terk etmek zorunda
kalmış ve Nice'e yerleşmiş. Fehime Sultan'ın sürgün yıllarına
'sefalet' damgasını vurmuş. Kocası tarafından terk edilmiş. Narin
bedeni gurbette çektiği sıkıntılara daha fazla dayanamamış. Vereme
yakalanmış. Yanından hiç ayrılmayan dadısı, ilaç almak için
geceleri Nice sokaklarında dilenirmiş. Dört yıl boyunca hastalıkla
boğuşan Sultan, öldüğünde bilinmeyen bir yere gömülmüş.
'Kadın sultanlar' denilince akıllara bir elin parmağını geçmeyecek
kadar az isim gelir. Hürrem, Kösem ve Nurbanu sultanlar hafızalara
kazınmıştır ama ya diğerleri? Tarihçi Necdet Sakaoğlu'nun yeni
kitabı "Bu Mülkün Kadın Sultanları" işte bu soruya
cevap veriyor. Kitap, bu alanda yapılmış en kapsamlı çalışmalardan
biri. Oğlak Yayınları'ndan çıkan eser, Osmanlı hanedanında ismi
geçen 564 kadın sultan, valide sultan, kadınefendi ve
sultanefendinin hayatını konu alıyor.
Sakaoğlu için bu kitabın ayrı bir de değeri var. Çünkü yaklaşık kırk yıl önce böyle bir eser yazma kararı almış. Geçen bu süre içerisinde çok titiz bir şekilde çalışmış, belge toplamış. Kitabın hikâyesini, "Çok zahmetli oldu." diyerek özetliyor. Sakaoğlu'na göre Osmanlı Devleti'ne bakış açımız seferler, yenilgiler, aziller ve idamlarla sınırlı. Padişahların anneleri, hanımları ve kızlarıyla ilgili yeterli bilgiye sahip değiliz. İsimleri sıkça anılan kadın sultanlar da maalesef önyargıların kurbanı.
Necdet Sakaoğlu, "Hürrem Sultan'ı ne kadar tanıyoruz? Onun İstanbul'a kazandırdığı medreseleri, hanları, ibadethaneleri biliyor muyuz? Hacca gidenler Mekke ve Medine'ye ilk suyolunu Hürrem Sultan'ın yaptırdığının farkında mı?" diye soruyor. Hürrem Sultan, çok modern bir hanımefendi, modayla, sanatla arası çok iyi. Nurbanu Sultan'ın sadece Yahudi sarraflarla olan ticaret ilişkilerini gündeme getiririz, ama Üsküdar'a kazandırdığı tarihi kimlikten hiç bahsetmeyiz.
Sakaoğlu, kitapta Osmanlı Devleti'ni 'hatasız' olarak gösterme
gibi bir kaygısının olmadığını söylüyor. Yazara göre her devletin
sevapları ve günahları var. Ancak 21. yüzyılın mantığıyla 16.
yüzyılı anlamaya çalışmanın büyük bir hata olduğunu ifade ediyor.
"Neslimiz, Kösem Sultan'ı, 'oğlunu öldüren bir cani' olarak
tanıyor. Bunda ders kitaplarının büyük etkisi var. Kimse o günün
atmosferini düşünmüyor. Devletin geleceği için Kösem Sultan'ın
yaptığı büyük fedakârlık göz ardı ediliyor." ifadelerini
kullanıyor.
Söz, 'Harem' konusuna gelince Necdet Sakaoğlu, çok
dikkatli konuşuyor. Çünkü yanlış bir şeyler söylemekten korkuyor ve
ekliyor: "Harem gizemli bir yer olduğu için bu konuda yorum
yaparken çok hassas olmak gerek. Oryantalist bir yaklaşımla bir
yere varılmaz.
" Harem'le ilgili çıkarılan asılsız söylentilerin temelinde
bilinçli bir yıpratma kampanyası yatıyor. "Şimdiye kadar bu
kurum için her şey söylendi. Romanlar yazıldı, iftiralar atıldı,
padişahın 'zevk' yuvası dendi. Ama orada eğitim,
ibadet, saray hizmetleri disiplinli bir şekilde yürütülüyordu. Bu
kurumda taşkınlık yapan padişahların olduğu da bir gerçek. Kitapta
bunlar da yazıyor." diyor. Sakaoğlu,
Osmanlı padişahlarının ve hanımlarının hüzün dolu bir hayat
sürdüklerini anlatıyor. "Hem padişahlar hem de kadın sultanlar
üzerlerine aldıkları maddi ve manevi sorumlulukların üzerinde
ezilmişler. Evlenme çağına gelmeden ölen yüzlerce padişah kızı var.
Verem, çiçek ve kızamık dönemin en yaygın hastalıkları. Doğum
sırasında ölen onlarca valide sultan var. Ölümler bütün sarayı
hüzne boğmuş." diyor.(Bünyamin Köseli)