Kadın gözüyle dağcılık
Abone olEverest'e tırmanan ilk Türk kadın dağcı Burçak Özoğlu Poçan, izlenimlerini anlattı.
Everest'e tırmanan ilk Türk kadın dağcı Burçak Özoğlu Poçan, kadınların inatçılığının, kararlılığının, düzenli ve planlı olmasının ve yüksek irtifalara daha kolay uyum sağlamasının, dağcılık sporu için bir avantaj olduğunu söyledi.
Dünyanın en yüksek tepesi Everest'e tırmanan 4 Türk kadın dağcı, Kırık Örük Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Kooperatifi'nin düzenlediği seminere katıldı. Eylem Elif Maviş, Meltem Özmine, Suna Yılmaz ve Burçak Özoğlu Poçan tırmanış sırasında yaşadıklarını hemcinsleriyle paylaştı. Burçak Özoğlu Poçan, ODTÜ Spor Kulübü olarak 11 kişilik ekiple 27 Martta yola çıktıklarını ve Mayıs sonunda da zirveye ulaştıklarını belirtti. Tırmanışa karar verdiklerinde kendileri için önemli olanın, zirveye ulaşmaktan çok organizasyonda yer almak olduğunu ifade eden Poçan, ''Ancak zirveye ulaştık. Böylece Türkiye'den 4 kadın, ilk defa dünyanın en yüksek noktasına tırmandı'' dedi.
Tırmanışı ekip olarak gerçekleştirmenin kendileri için önemine değinen ve dağcılığın kolektif bir spor olduğunu vurgulamaya çalıştıklarını anlatan Poçan, şöyle konuştu: ''Dağ ve dağcılık genellikle insanüstü bir güç gerektiren, erkeklerin yapacağı bir spor olarak görülüyor. Ama kadınların inatçılığı, kararlılığı, düzenli ve planlı olması ve yüksek irtifalara daha kolay uyum sağlaması dağcılık sporu için bir avantaj. Dağ ve dağcılıkla kadın çok da tezat değil. Aslında biz dağcılığı cinsiyetsiz bir spor olarak görüyoruz. Kadın erkek bir takımda birlikte bu sporu yapabilir görüşündeyiz.'' Dağda kadın erkek ayrımı yapmadıklarını, kadınlar belli erkekler belli işleri yapacak diye düşünmediklerini ifade eden Poçan, ''Tırmanış ekibinde eşim de vardı. Ancak ikili ilişkileri şehirde bırakma kararı aldık. Takım olarak davranacağız diye bir kural koyduk ve bunu da başardık'' diye konuştu.
''SİZ Mİ DAĞA ÇIKACAKSINIZ?''
Meltem Özmine de yaklaşık 15 yıldır dağcılık sporuyla uğraşmalarının başarılarında önemli bir payı olduğunu söyledi. Böyle bir tırmanışı gerçekleştirmeden önce sıkı antrenmanlar yapmak, dağcılık tekniklerini çok iyi öğrenmek gerektiğini anlatan Özmine, fiziksel hazırlık kadar konsantrasyonun da çok önemli olduğunu vurguladı. Tırmanışa karar verdikten sonra uzun süre sponsor aradıklarını belirten Özmine, gittikleri birçok yerde zayıf ve ufak tefek olmaları nedeniyle ''siz mi dağa çıkacaksınız'' sorusuyla karşılaştıklarını kaydetti.
''YÜKSEK İRTİFAYA ALIŞMA SÜRECİ HAMİLELİK GİBİ''
Eylem Elif Maviş ise vücudun yüksek irtifaya alışması için birçok kez ana kamptan yüksek kamplara gidip geldiklerini anlattı. Bu sürecin oldukça zorlu olduğunu ve hamileliğe benzediğini ifade eden Maviş, mide bulantısı, iştahsızlık, halsizlik gibi sorunlar yaşadıklarını söyledi. Deneyimli dağcılar olmalarının, hayatta kalmalarını sağladığını vurgulayan Maviş, ''Susamasanız da su içiyor, acıkmasanız da yemek yiyorsunuz. Çünkü yaşamak için görev bilinciyle hareket ediyorsunuz'' dedi.
''AYAKKABILARIMIZ BİLE 2,5-3 KİLOYDU''
Suna Yılmaz da soğuktan korunmak için özel üretim giysiler kullandıklarını, irtifa dağcılığı için yapılmış kaz tüyünden kıyafetlerle, çift katlı ayakkabılar giydiklerini anlattı. Ayakkabıların yaklaşık 2,5-3 kilo olduğunu belirten Yılmaz, her etapta farklı olmak üzere tırmanış sırasında yaklaşık 10 kiloluk ağırlık taşıdıklarını kaydetti. Tırmanış için Everest'in kuzey tarafını tercih ettiklerini dile getiren Yılmaz, ''Aslında güney tarafı daha popüler, ama kuzey tarafı dağcı kimliği taşıyan kişilerce tercih ediliyor. Kuzey'de güney tarafına göre çığ tehlikesi ve buzul çatlağı riski daha az, ancak teknik gerektiren bir rota'' diye konuştu. Daha sonra tırmanış sırasında çekilen fotoğraflardan oluşan slayt gösterisi yapıldı.