Bir kadın çorabı var yüzlerimizde.
Suretlerimiz onun ardına gizlenmiş.
“Kalk sofrayı topla”, "Bu çocuklar
senin yüzünden bu haldeler " diye söylendiğinde kocası...
Ya da 65 yaşındaki dedeye "Gelin olacak
kadın" niyetiyle vermişlerken o
masum umutlarını...
Gelinliıği de, kocası da bir kadın çorabı
giymişti.
Ensest bir ilişkinin amca yüzlü, baba yüzlü koynunda... Karanlık
bir tenin soluğu kadar uzağında ve kimseye itiraf edemezken kapalı
duvarlar arasına sıkışmış yüreğini; en sevdikleri de, yalnızlığı da
giymişti.
Mahallenin Neriman Teyzesi ve bakkal Rüstem'i, sırf dışarıda
biraz fazla gezip, mahallenin oğlanlarıyla az buçuk oynadı diye, o
daha çocukluğunu yaşarken ve daha çok çocukken, adını “bir
iffet narasıyla” etrafa sıçrattıklarında…
Çocukluğu da, o oyunlar da giymişti.
Bir kadın çorabı vardı. Korkulası bir rüyanın en günahkâr
parçası olmuştu.
Abisi kolundan tutup "Bizi el âleme rezil mi
edeceksin?" diye sürüdüğünde sokağın ortasında,
Ya da bir şehrin, köyün herhangi bir köşesinde sevdiği ve
sevildiği için, hissettiğinden o en insani duyguyu…
Ki aşk kanının akması kadar doğalken; bir töre kurşununa
kurban gittiğinde... O kurşun da, ağabeyleri de giymişti.
Fabrika köşelerinde kocasının içki parasını ödemek için çalışırken.
Yavrusunun umutlarını ve belki de okul masraflarını biriktirirken
bir ayyaşın şarap şişesinin içerisinde…
Dahası, sadece bedenini görüp yüreğini görmeyen patronların
ellerinde, iş arkadaşlarıyla savaşırken; "Bir et
parçası değilim", "Ben de sizin kadar
başarabilirim" diye kıvranırken,
Evde yediği her tokatta, sokakta aldığı her duygusuz ve kaba
iltifatta,
O iltifatlar da, patron da,
şarap şişesi de giymişti.
Erkeğin önünde el pençe durmanın hanımlık olduğu, vücudunu hunharca parçalayıp, gösterişli bir reklam şirketi
nazarıyla kullandıkları - metalaştırdıkları bir dünyada,
Edep ve ahlak da giymişti, sanat da...
Kimse ruhunu göremiyordu. O kadar kalındı ki retinaları
insanların; kaybolmuştu gözlerde. Ruhu kayıplar âlemindeydi.
Ne ben yanında olabiliyordum. Ne onlar. Ne de hiç kimse.
Hepimizin başında bir kadın çorap vardı.
Gizlemek için pisliğimizi. O utanmaz suratlarımızı...
Çünkü kimse kimseyi göremez,
Kimse kimseyi tanıyamazdı,
hayat hırsızı insanların dünyasında;
bir kadın çorabıyla.