Kadın cinayetlerinde medya sorumlu
Abone olBM Nüfus Fonu'nun araştırmasına göre, namus/töre cinayetlerinde medya sorumsuz davranıyor; reyting kaygısıyla hareket ediyor. İşte haberin ayrıntıları...
Kadına karşı şiddet ile medyanın bu konuyu haberleştirişine
ilişkin araştırmalar, şiddete uğrayan kadının medyanın da mağduru
olduğunu gösteren sonuçlar veriyor.
BM Nüfus Fonu (UNFP) namus/töre cinayetleri üzerine yaptığı
araştırmalarda, medyanın sorumsuz davrandığını ve reyting
kaygısıyla hareket ettiğini belirtiyor. Fonun İstanbul Bürosu'nun
vardığı sonuç: "Medya cinayetleri derinlemesine incelemiyor, teşhir
ediyor."
Diyarbakır Kadın Merkezi (KA-MER) de, Acil Yardım Hattı'na
başvuranların yüzde 84'ünün ekonomik bağımsızlığı olmadığını
söylüyor.
Yeni TCK'nin yürürlüğe girdiği ilk gün, kadına yönelik şiddetle
ilgili bir haber Güneydoğu'dan geldi. Şırnak'ta, 14 yaşındaki R.B.,
evlilik dışı ilişkiye girip hamile kaldığı için, 16 yaşındaki
ablası R.B.'yi öldürmüştü.
İnsan Hakları Derneği'nin yıllık raporunda, 2003'te aile üyeleri
tarafından öldürülen 77 kadından 40'ının "namus cinayeti"ne kurban
gittiği düşünülüyor.
BM Nüfus Fonu: Sadece teşhir edici bir araç
Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu Türkiye Bürosu'nun İstanbul'da
yürüttüğü "Sessizliği Kırmak" başlıklı araştırmaya göre namus
cinayetlerinin ana nedenleri beş kategoride toplanıyor:
* Toplumsal ve ekonomik
* Ataerkil toplumsal yapı
* Ailenin toplumdaki rolü
* Erkekler üzerindeki toplumsal baskı
* Kişisel nedenler ve cinnet anı
Araştırma medyanın namus cinayetlerindeki olumsuz rolüne dikkat
çekiyor:
"Namus cinayetlerinin nedenleri ortaya koyulurken, kendileri ile
görüşme yapılan kişilerin medyanın rolünü negatif, provokatif,
ayrımcı olarak tanımladığı ortaya çıkmaktadır. Görüşmeciler,
medyanın konuyu derinlemesine inceleyen ve soruna çözüm önerileri
getiren bir mekanizma olmasından çok sadece teşhir edici bir araç
olduğunu belirmektedirler."
Diyarbakır'da Acil Yardım Hattı
Bir başka araştırma sonucu da Diyarbakır'dan. Töre ve namus
cinayetlerinin en çok görüldüğü Güneydoğu'da, kadına yönelik
şiddetle ilgili 1997'de bir "Acil Yardım Hattı" kuran Diyarbakır
Kadın Merkezi (KA-MER), aile içi şiddet ve töre nedeniyle
kendilerine 2 bin 120 başvuru yapıldığını söylüyor.
Başvuruların yüzde 100'ünün psikolojik, yüzde 75'inin (1,590)
sözel, yüzde 73,6'sının (1560) ekonomik, yüzde 49,7'sinin (1053)
cinsel, yüzde 16,3'ünün (346) ensest ve yüzde 13,6'sının tecavüze
ilişkin olduğunu açıklıyor.
Başvuruların yüzde 59,1'inin (1252) resmi nikahlı olduğuna dikkat
çekilirken, kadınların yüzde 57'sinin (1208) görücü usulüyle
evlendiklerinin altı çiziliyor.
1997'yle 2005'in nisan ayına kadar, KA-MER Acil Yardım Hattı'na
yapılan başvuruların çoğunluğunun Diyarbakır'dan olduğu, dillerinin
Kürtçe olduğu, okur-yazarlık oranının düşük olduğu görülüyor.
Yüzde 84 kadınların "cezalandırılmasını" istiyor
Uçan Süpürge'nin hazırladığı CEDAW Gölge Raporu'nda, 2000-2004
yılları arasında basına yansıyan namus cinayetlerindeki kurban
kadın sayısı 54 olarak açıklanıyor.
KA-MER'in, Dicle Üniversitesi'yle yaptığı ortak çalışmada, "töre ve
namus" olgularının yöredeki cinayetlerin nedeni olduğu görülüyor.
Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Aytekin
Sır'ın araştırmasında, yöre halkının yüzde 84'ünün kadınların
cezalandırılmasını istediği ortaya çıkıyor.
Araştırmada yüzde 37.4 "öldürülmeli" derken, cezalandırma
yöntemleri arasında zehirlemek, burun ve kulak kesmek ya da saç
kazımak var.
STK'ler: Koşullar sağlanmazsa, TCK'deki önlemler etkili olmaz
Dünyada, yılda 5 bin civarında kız çocuğu ve kadın öldürülüyor.
Aralarında Pakistan, Ürdün ve Türkiye'nin de olduğu 14 ülkede,
namus cinayetlerine rastlanıyor. Kadın Kuruluşu Terre des Femmes 'a
göre namus için suç işleme, dini bir dayatma olmamakla birlikte,
sadece İslam ülkelerinde değil, aynı zamanda Brezilya, Ekvador ve
İtalya gibi ülkelerle, Avrupa'da göçmen aileler arasında
görülüyor.
"Namus ve töre" cinayetleri üzerine görüş belirten sivil toplum
örgütlerinin ortak kanısı, TCK'de yapılan değişikliklerin caydırıcı
olabileceği yönünde. STK'lara göre, gerekli toplumsal ve ekonomik
önlemler alınmaz, işsizlik azalmaz, yaşam koşulları iyileşmez,
insanlar arasında bir güven ortamı yaratılmaz, kadınlara toplumsal
ve psikolojik destek veren kuruluşlar geliştirilmez, tehdit altında
ve şiddete uğramış kadınlar için güvenli barınma koşulları
sağlanmaz, eğitim ve sosyal hizmet alanında çalışanlar için
toplumsal cinsiyet konularını da içeren özel eğitimler
düzenlenmezse, alınan önlemlerin etkili olmayacak.
Haber: Ayşe Durukan
Kaynak: www.bianet.org