Kadın adetliyken Kur'an okuyup namaz kılabilir mi?
Abone olİlahiyat Profesörü Hayrettin Karaman adetli kadınların 'Kur'an okuma ve namaz kılma' ibadetlerini yerine getirip getiremeyeceği sorusuna yanıt verdi.
İlahiyat profesörü Hayrettin Karaman,
özellikle kadınlar tarafından merak edilen ve pek çok farklı yorum
alan 'adetliyken ibadet etme' konusunda kritik açıklamalar
yaptı.
Karaman, Yeni Şafak'taki köşesinden konuyla
ilgili “Kadın adetliyken, Kur’an okuyup, namaz
kılıp kılamayacağı hususunda ihtilaf vardır. İbn-i Hazm; kılabilir,
okuyabilir, der. Çünkü: ‘Rasulullah cünüplük dışında Kur’an okumayı
ihmal etmemiştir’ mealindeki haberi, sahabenin dilinden nakil,
doğru olan Peygamberin ifadesi olmadığından geçersizdir’ der.
Asırdaşı ve hemşehrisi İbn-i Rüşt ise bu tür delillere dayanarak;
aksi fetva vermiştir. Yani iki müctehid ihtilaf etmiştir. Öyleyse
kişi bunlardan tercih ettiği görüşe göre amel eder”
dedi. (Gerçek Hayat dergisi, Haziran 2002)
İşte o yazıdan çarpıcı satırlar:
(...)
Bu konuda fıkıhçılar farklı hükümlere vardılar. Çoğunluk cünüp ve
hayızlı olanın Kur’an’ı okumasını caiz görmezken bazıları caiz
gördüler. İhtilaf sebebi “Hz. Peygamber’in, Kur’an okumasını,
cünüplükten başka hiçbir şey engellemezdi” mealindeki rivayettir.
Caizdir diyenlere göre bu rivayet bir şey ifade etmez; Hz.
Peygamber “Cünüplük yüzünden okuyamıyorum” demedikçe rivayetten bu
sonuç çıkarılamaz; cünüp olduğunda okumamasının başka sebepleri de
olabilir. Caiz değildir diyenlere göre bu sözü rivayet eden sahâbî
kendiliğinden bunu söyleyemez, bir bilgisi olmalıdır.
HAYIZ İLE CÜNUPLUK HALİ BİRBİRİNDEN FARKLI
MIDIR?
Çoğunluk hayızlı kadın konusunda da iki gruba ayrılmışlardır. İmam
Malik, hayızın uzunca bir müddet sürdüğünü göz önüne alarak “az
miktarda okur” derken diğerleri hayızlı ile cünübü birbirinden
ayırmamışlardır (31-32).
İbn Hazm “Kur’an’ı okumak, tilavet secdesi, Mushaf’a dokunmak ve Allah’ı anmak; bunların hepsi abdestli olana ve olamayana, cünübe ve hayızlı olana caizdir” diye başlık attıktan sonra genel delilini şöyle açıklıyor: “Bunlar hayırlı işlerdir, teşvik edilmiş, sevap vadedilmiş fiillerdir; bunların bazı hallerde yapılamayacağını söyleyenlerin delil getirmesi (delil ile isbat etmeleri) gerekir.” İbn Hazm, karşı tarafın ileri sürdükleri delilleri ise ya sahih olmayan rivayetlerden ibaret oldukları veya hükme delalet etmedikleri gerekçesiyle reddetmekte, sahabe ve tabiûn müctehidlerinden kendi ictihadını destekleyen örneklere de yer vermektedir (77-81).
Fıkıhçıların ihtilaf ve ittifak ettikleri hükümleri açıklayan
iki kaynaktan konumuz ile ilgili ictihadları aktarmış olduk.
Görülüyor ki “kadınların özel hallerinde namaz kılamayacakları ve
oruç tutamayacakları” konularında ittifak (icmâ) var; “mescide
girme, Kur’an’a dokunma ve onu okuma, gerekli tavâfı yapma”
konularında ise ihtilaf edilmiş; çoğunluk bunları caiz görmemiş ama
bazı fıkıh alimleri caiz görmüşlerdir. Diyanet’in yaptığı İstişare
toplantısı kararlarında da söylenen bundan ibarettir.
"KİMSENİN ONLARI ENGELLEMEYE VEYA
KINAMAYA HAKLARI OLAMAZ"
Fıkıhta icmâ bağlayıcıdır, ama çoğunluğun görüşü bağlayıcı
değildir. Meşhur dört mezhepte de bazan biri, diğerlerinin tamamına
(bu mânada cumhura, çoğunluğa) muhalif olduğu halde mensupları
-çoğunluğun ictihadını değil- tek kalmış olan mezhebin ictihadını
uygulamaktadırlar.
Özel hallerinde kadınları kimse mescide girmeye, Kur’an okumaya.. zorlamıyor; ama onlar farklı (caiz diyen) ictihada uyar da bunları yaparlarsa yine kimsenin onları engellemeye veya kınamaya hakları olamaz.