Kabir azabından koruyan ayet
Galerinin tamamı için tıklayınızDinde 'Farz' ne anlama gelir?
Sözlükte "bir şeyi kesinleştirmek, takdir etmek, pay ve parçalara
ayırmak, belirlenmiş şey ve pay" anlamlarına gelen farz, bir fıkıh
terimi olarak, Allâh ve Rasulü tarafından kat'î bir delille
emredilen fiil ve amel demektir. Fakihlerin çoğunluğuna göre, farz
ile vacip aynı manada kullanılmaktadır. Ancak Hanefîlere göre, farz
ile vacib birbirinden farklı olarak kabul edilmiştir. Buna göre
farz, Kur'ân âyeti veya mütevatir sünnet gibi kesin olarak sabit
olan bir nassla, açık bir şekilde yapılması emredilen fiil ve
amellerdir. Farzı yapan sevap kazanır, özürsüz olarak yapmayan
azabı hak eder, inkâr eden ise dinden çıkmış olur.
Farz, mükellefin ifa sorumluluğu açısından farz-ı ayın ve farz-ı
kifâye şeklinde ikiye ayrılır. Farz-ı ayın, beş vakit namaz, oruç
gibi, her mükellefin yapması gereken farz demektir. Farz-ı ayın,
bazılarının yapmasıyla diğer mükelleflerden düşmez. Farz-ı kifâye,
toplumsal, sosyal bir vazife mahiyetinde olup, bazı mükelleflerin
yapmasıyla diğerlerinin yapması gerekmeyen farz demektir. Cenâze
ile ilgili vazifeler ve cenâze namazı, bazı mesleklerin icrası
bunun örneğini teşkil eder. Farz-ı kifayenin sevabı, yalnız onu
işleyene aittir. Toplumda farz-ı kifayeyi ifa edecek ikinci bir
kişi bulunmazsa, artık bu farz, o kişi için farz-ı ayına dönüşür.
Meselâ, cenâzeyi yıkayabilecek tek kişinin bulunması halinde, bunun
yıkaması farz-ı ayın olur. (İ.P.)