İnsan DNA’sından Leonardo da Vinci’nin tablosu Mona Lisa’ya, Mısır Piramitleri’nden insan bedenine sayısız varlıkta bulunan “altın oran”, Müslümanların kutsal mekanı Kabe’yi Dünya’nın merkezi yapıyor. Peki ama nasıl? İşte yazar, yönetmen, prodüktör ve araştırmacı Erdem Çetinkaya en çok satanlar arasına giren kitabı “Kabe’nin Sırları”nda bizlere bunu açıklıyor. Kısaca "altın oran"ın ne olduğunu bize açıklar mısınız? Altın Oran “pi” gibi matematikteki en ünlü sabit sayılardan birisidir. Estetiğin, güzelliğin, yüksek verimliliğin, tasarımın ve seçkinliğin ifadesi olarak çağlar boyunca bilim adamları ve sanatkarlar tarafından üzerinde hayranlıkla çalışılmış bir sayıdır altın oran. Bir şekli tanımlayan temel ölçülerin birbirine oranı 1,618... sayısını veriyorsa o şekil altın orana uygun olarak tanımlanabilir. Bir doğruyu altın oran noktası olarak tanımlanan 1,618 noktasından bölerseniz oluşan iki parçanın oranı bölünmüş uzun parçanın bölünmemiş parçaya oranı ile aynı olacaktır. Altın Oran, Fibonacci sayılarının birbirlerine oranında da görülebilir. “Altın oran” sayısı ilk kez ne zaman dile getirildi? Bunu açıklayan ilk bilim adamı kim? Mimari yapıların tasarımına bakıldığında binlerce yıldan beri bilindiği ya da farkına varılmadan hissel olarak kullanıldığı söylenebilir. Bu nedenle ilk kez ne zaman ortaya çıktığı bilinmiyor. Matematikçilerden ilk kez Pisagor'un altın oran hakkında bir açıklama getirdiği bilinmektedir. Müslüman bilim adamlarından eğitim alan ünlü matematikçi Fibonacci ise altın oranı ortaya çıkarak ardışık toplanarak yükselen ünlü sayı dizisini keşfetmişti. Güneş etrafındaki gezegenlerin yörüngelerinin eliptik yapısını keşfeden Johannes Kepler (1571-1630), Altın Oran'ı şu şekilde belirtmiştir: "Geometrinin iki büyük hazinesi vardır; biri Pythagoras'ın teoremi, diğeri, bir doğrunun Altın Oran'a göre bölünmesidir." Bu oranı göstermek için, Panthenon'un mimarı ve bu oranı resmen kullandığı bilinen ilk kişi olan Phidias'a ithafen, 1900'lerde Yunan alfabesindeki “Phi” harfini Amerikalı matematikçi Mark Barr kullanmıştır. İŞTE “ALTIN ORAN”I İLK KULLANANLAR Euclid (M.Ö. 365 – M.Ö. 300), "Elementler" adlı tezinde, bir doğruyu 0.6180399... noktasından ( oran olarak 1,618... ile aynı değere sahiptir ) bölmekten bahsetmiş ve bunu, bir doğruyu ekstrem ve önemli oranda bölmek diye adlandırmıştır. Mısırlılar, Keops Piramidi'nin tasarımında hem ‘pi’ hem de ‘phi’ oranını kullanmışlardır. Yunanlılar, Panthenon'un tüm tasarımını Altın Oran'a dayandırmışlardır. Bu oran, ünlü Yunanlı heykeltıraş Phidias tarafından da kullanılmıştır. Leonardo Fibonacci adındaki İtalyan matematikçi, adıyla anılan nümerik serinin olağanüstü özelliklerini keşfetmiştir. Leonardo da Vinci bu orana öyle tutku ile bağlıdır ki hem eserleri üzerinde uygulamak hem de araştırmalarını kolaylaştırmak için dünyanın bilinen ilk altın oran ölçer pergelini icat etmiştir. Leonardo da Vinci, 1509'da Luca Pacioli'nin yayımladığı “İlahi Oran” adlı bir çalışmasına resimler vermiştir. Bu dikdörtgeni, göz hizasında çizeceğiniz bir çizgiyle ikiye ayırdığınızda yine bir Altın Oran elde edersiniz. Resmin boyutları da Altın Oran oluşturmaktadır. Evren'deki kusursuzluğu bilimsel olarak nasıl açıklarsınız? Evrende hemen her canlı ve yapı simetriktir. İnsan yüzleri bedenleri, hayvanlar, gezegenler, moleküler yapılar, yıldızlar... En güzel ve estetik olan varlıklarda ve sistemlerde de altın oran bulunmaktadır. Canlılığın milyonlarca yıldır bir düzen içinde devam etmesi evrenin yüksek bir kontrol ve zeka ile var edildiğini ispatlar. Çünkü tesadüfler, kaos ve fırtınalar, evvelden bilinçli olarak tasarlanmış yapıları dahi mahveder, bozar. Onların ayakta tutulması için dahi bir bilinç ve akıllı güç gerekir. Yani tesadüf ve kaosa dayalı düzen sadece yıkım getirmektedir. Kabe'de böyle bir altın oran ne zaman bulundu? 2007 yılında ilk kez Altın Oran ve İslami Semboller arasında ki ilişkiler keşfedilmeye başlandı. Hala devam ediyor. Sizce altın oran güzellik için bir ölçüt müdür? Her insanda böyle bir oran bulunuyor mu? Sıradışı istisnalar, genetik hastalıklar hariç her insanda hemen hemen bu orana yakın ölçüler bulunur. Ancak en kusursuz şekilde en güzel insanlarda bulunduğu Dr. Steven Marquat tarafından ispatlanmıştır. Fakat insanlık bu oranı zaten içgüdüsel olarak biliyor ve bir insan yüzüne baktığında sahip olması gereken oranlar hakkında ortak bir yaklaşım sergiliyordu. Bir kimsenin burnu, ağzı, gözleri yüzü altın oran ölçüsüne göre önemli farklılık gösterirse bunu DNA'mıza işlenmiş altın oran şifresi ile hemen tespit edip ölçüm yapmadan söyleyebiliyorduk Kabe ve kutsal yerlerle ilgili kaç tane altın oran vardır? Dünyanın başka yerlerinde de böylesi gizemler var mıdır? Bize açıklar mısınız? Mekke ve Kabe ile ilgili gerek coğrafi yönüyle ilgili gerekse Kuran'da ki işaretleri ile ilgili sayısız altın oran bağıntısı bulunmaktadır. Ne Roma'da ne Mısır'da ne de başka bir kutsal sayılan yerde benzeri matematiksel üstünlükler bulunmamaktadır. Kabe ile aynı koordinatlarda bulunan diğer şehirlerde de altın oran söz konusu mu? Mekke şehrinin kuzey kutup noktasına olan uzaklığı ile güney kutup noktasına olan uzaklığının oranı tam olarak 1,618 yani altın orandır. Ayrıca Mekke şehrinin Güney kutup noktasına olan uzaklığı ile iki kutup arasındaki uzaklığın birbirine oranı yine 1,618'dir. Tüm harita sistemlerindeki bir kaç km olan küçük farklara rağmen Altın Oran noktası Mekke şehrinden asla dışarı çıkmaz. GÜN DÖNÜM ÇİZGİSİNE UZAKLIK, KADERİ İSPATLIYOR Gün dönümü çizgisi siyasi bir kararla 1844 yılında batılı devletlerce kabul edilmiş sonra tüm dünyanın ortak yer belirleme dili haline gelen enlem boylam ve GPS değerleri haline gelmiştir. Bu karar alış aşamasında kesinlikle İslam ülkelerinin ve Müslümanların sözü dinlenmemiş, ana meridyenin İngiltere'den geçmesine karar verilmiştir. Sadece ilk yaratılıştan gelen kutup noktalarına göre değil de siyasi bir çizgi olan gün dönüm çizgisine göre dahi Mekke'nin altın oran noktasına ev sahipliği yapması dünyanın siyasetine yön veren ilahi bir el olduğunu, Kuran'da yazdığı gibi kaderde Mekke'yi şehirlerin anası ve en seçkini olarak tayin ettiğini ispatlamaktadır. Kuran’da bu orana dair herhangi bir ipucu geçiyor mu? Siz herhangi bir sureden yola çıkarak mı böyle bir çalışma yaptınız? Kuran'ı Kerimde Mekke kelimesinin geçtiği ve orada tüm insanlığa iman verici açık delillerin varlığından bahseden Ali İmran Suresi 96. ayetinde Mekke şehri ile Altın Oran arasındaki bağıntı Evrenin Yaratıcısı tarafından açıkça nakşedilmiştir. Bu ayetin tüm harf sayısı 47’dir. Harf sayılarının altın oranını aldığımızda Mekke kelimesinin işaret edildiğini görürüz. 47 / 1,618 = 29,0. Ayet başından Mekke kelimesine kadar tam 29 harf vardır. Aynı dünya haritasındaki gibi. Eğer bir harf fazla ya da eksik olsa idi bu oran asla oluşmayacaktı. Hiç bir zorlama olmadan dünya üzerinde yaptığımız aynı işlemi yaptık ve harf sayılarının Mekke'yi ve altın oranı işaret eden muhteşem uyumuna şahit olduk. Altın Oran sayısının en büyük özelliği virgülden sonraki kısmın sonsuza dek uzayıp gitmesi ve önceden asla tahmin edilemez ve tam olarak sayılamaz oluşudur. Ayrıca 1,618033 şeklinde devam eden altın oran sayılarının Kuran’daki karşılığına bakarsak 16. surenin 18. ayetinde şöyle denmektedir: “Onu saymaya kalksanız sayamazsınız, Allah'ın nimetlerini ki O rahmandır rahimdir.” Yani hem sayı saymak kavramı, hem sayılamazlık durumu, hem de seçkin-güzel nimetlerin dikkat çekilmesi son derece şaşırtıcıdır. Dünya'nın bu noktasının (Kabe’nin olduğu nokta) nasıl bir enerjisi var? Bunu bilimsel yoldan anlamak için orada bir takım ölçümler yapmamız ve enerji alanları ile ilgili testler gerçekleştirmek için bir grup bilim adamı ve aygıtlarla gitmemiz gerekiyor. Suudi hükümetinden araştırma için izin istedik ancak henüz izin talebimize bir cevap gelmedi. Kabe’deki Hacer'ül Esved taşının göktaşı olduğuna dair söylentiler var. Bu konuda ne düşünüyorsunuz? Hayır, onun göktaşı olması sıradışı bir durum sayılmaz. Çünkü dünyada pek çok göktaşı var. Onunla ilgili gizem Hz Adem tarafından Kabe'nin köşe taşı yapılarak tavaf sırasında her turun o taş ile sayılması ve ahirette o taşın oraya gelen her insan hakkında şahitlik yapıp kaydını tutması ile ortaya çıkacaktır. Kabe günümüzde Küp şeklinde bir görünüm arz etmektedir. Acaba pek çok altın oran bağıntısının bulunduğu bu kutsal yapının kendisi neden bu orana uymamaktadır? Hz İbrahim ve oğlu İsmail Kabe'nin ilk insandan bu yana var olan temellerini bulup Allah'ın emri ile yükseltmişti. Fakat bu temeller günümüzdekinden farklı büyüklükteydi. Hatim ismi verilen yarım daire şeklindeki kısım aslında Kabe'nin içindeydi; fakat Hz. Muhammed'e (As) peygamberlik gelmeden 5 yıl evvel yapılan tadilatında malzeme yetmediği için Hatim adı verilen kısım dışarıda bırakılmış ve Kabe küp şeklinde inşa edilmişti. Geçtiğimiz ay yayınlanan “Kutsal Gizemler” kitabınızda ve aynı adlı belgesel filminizde nelerden bahsediyorsunuz? Milyonların hayretle izlediği, 12 dile çevrilen, pek çok haber programında önemle duyurulan, fragmanıyla bile pek çok gayrimüslimin İslam'a geçmesine vesile olan “Kutsal Gizemler Serisi” asrın en büyük mucizelerini bilimsel kanıtlarıyla ortaya koyuyor. Belgesel film Kasım ayı civarında sinemalarda vizyona girecek. Bilim adamlarının onayları ve röportajları ile yüksek teknoloji animasyonlar ve kaliteli bir sunumla insanlara asrın en büyük mucizelerinden bahsetmek istiyoruz. kaynak: sabah.com.tr / Aygül GÜÇLÜ