Kabataş devrine döndük
Abone olEski çağlarda kültürü ve iletişimi olmayan insanların dili, şiddet diliydi. Peki şu an fark ne?
Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve
Edebiyatı Bölümü Yeni Türk Dili Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr.
Mehmet Özmen, gençlerdeki şiddet eğiliminin ana kaynağının
''sağlıklı iletişim kuramama'' olduğunu bildirdi.
Prof. Dr. Özmen, gençlerin, grupları arasında, bir okulda ya da
şehirde, kendi aralarında geliştirdikleri günlük konuşma diliyle
iletişim kurmaya çalıştıklarını söyledi.
Bu dilin oluşmasında, yabancı kaynaklı kelimelerin kullanımının,
bilgisayarda ve cep telefonunda mesajlaşırken kelimelerin
kısaltılarak ve ünlü harfler olmadan kullanılmasının etkisi
bulunduğunu ifade eden Prof. Dr. Özmen, şunları kaydetti:
''Bu tür kullanımlar, birbirinden görerek, giderek yaygınlaşıyor.
Bunun bir moda olduğunu ve kalıcı olmayacağını umuyorum. Kalıcı
olursa Türkçe'ye zarar verebilir. Benzeri durumlar geçmişte de
örneğin belli eğitim düzeyindeki gençler arasında da yaşanmıştı,
ancak bugünkü durumun özelliği, günlük hayatın daha içinde olması
ve yaygın olması.''
Prof. Dr. Özmen, gençlerin farklılık ve muziplik olsun diye
kelimeleri değiştirdiklerini ifade ederek, şöyle konuştu: ''Hatta
mizahçılar bile, yabancı kelime kullanımını ve Türkçe'nin yanlış
kullanımını eleştirmek için söyledikleriyle ve yaptıkları
karikatürlerle bile bu yanlış kullanıma katkıda bulunuyorlar.
Mizahçıların yaptıkları espriler, gençlerce alınıp, günlük
dilde
kullanılmaya başlanıyor.''
-''OKUMUYOR, SÖZLÜK KULLANMIYORLAR''
Gençlerin dili düzgün kullanmamaları sonucu, birbirlerini
anlayamadıklarını savunan Prof. Dr. Mehmet Özmen, şunları söyledi:
''Okumayan ve belli bir kültür ve dil birikimine sahip olmayan
gençler, birbirleriyle konuşarak değil, şiddet yoluyla sorunlarını
çözmeye çalışıyorlar. Dili düzgün kullanmak için iyi bir okuyucu
olmak gerek. Dilin zenginliği günlük konuşmada değil, metinlerde ve
edebi yazılarda ortaya çıkar. Gençlere okuma alışkanlığının
kazandırılması konusunda eğitim kurumlarına çok iş düşüyor.
Gençler, anlamını tam
bilmedikleri kelimeleri kullanıyorlar. Çünkü sözlüğe bakmıyorlar.
Sözlüğe bakma alışkanlığı da kazandırılmalı.''
Dilin düzeltilmesi kadar, gençlere birbirini dinlemeyi öğretmek de
gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Özmen, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Trafikte karşısındakine tahammül edemeyen babası kadar, dizilerde
iletişim yöntemi olarak şiddeti gösteren medya da gençlerin şiddete
yöneliminden sorumlu. Herkesin öfkesi burnunda ve karşı tarafı
dinlemiyor ve kendi çözümünü dayatıyorsa sağlıklı iletişim olmaz.
Bu nedenle toplumun her kesimine ve her kuruma büyük görevler
düşüyor.''