Jeremy Bowen'ın kaleminden Marie Colvin
Abone olBBC Orta Doğu editörü Jeremy Bowen, yakın arkadaşı ve meslektaşı Marie Colvin'i ve savaş muhabirliğini yazdı.
BBC Orta Doğu editörü Jeremy Bowen, meslektaşı ve yakın arkadaşı
olan savaş muhabiri Marie Colvin’i The Observer
gazetesine yazdı.
Sunday Times muhabiri Marie Colvin, 22 Şubat’ta Suriye’nin Humus kentine düzenlenen saldırıda hayatını kaybetti.
Meslektaşı Jeremy Bowen, Marie Colvin'i kibar ve cesur bir savaş muhabiri olarak tanımlıyor...
Bowen'ın The Observer'daki yazısı:
Marie Colvin birçok kişinin hayatında derin bir boşluk bıraktı.
Kibar, eğlenceli, cesur ve yetenekliydi.
Özellikle savaş bölgelerinde çalışan muhabirler için hayati önemi olan empati duygusuna sahipti.
İyi bir savaş muhabiri yalnızca ne, neden ve ne zaman sorularına yanıt aramaz.
Savaş muhabirliği aynı zamanda, ‘bir kâbusun içine düşmenin yarattığı duyguyu’ da aktarmaktır.
O, göz ardı edilenlerin ve isimsiz kurbanların hikâyelerini anlattı.
Marie, Humus’taki son görevinde birçok kâbusla karşılaştı...
22 Şubat’ta ölmeden 24 saat önce bana bir email attı. İşine olan bağlılığını ve geleceğin umutsuz göründüğü bir zaman ve yerden çıkardığı ‘kara mizahı’ yansıtıyordu:
“Suriye’dekim, Baba Amr’da donuyorum… Dünkü haberin, bizi gazeteciliğe sürükleyen haberlerden biri olduğunu düşündüm. Burada fütursuzca öldürüyorlar… Bu çok iğrenç, çok öfkelendiriyor.
Buralara geliyor musun? Sınırdan kaçak geçmek zorunda kaldım, vize yok. Pis bir motosikletle yeşilliklerin arasında sürat yapmak, yakşaık 180 metre mesafede solunda kalan sınır kontrol noktasına bakmadığın sürece eğlenceliydi.
Umarım yakında görüşürüz. Mx”
'Ölümü sürpriz değildi'
Marie’nin öldürüldüğüne dair haberlerin gelmesi çok üzücüydü ama bana göre bu büyük bir sürpriz değildi.
Onunla ilk tanıştığım 1991’de, Bağdat’ın bombalandığı Körfez Savaşı’nda, önemli olduğu haberler için büyük riskler almaya hazırdı.
Dünden hazır bir hali yoktu, yalnızca çok kararlıydı.
Sri Lanka’da 2001’de bir gözünü kaybettiğinde daha az zahmet gerektiren gazeteciliğe yönelmek isteyebileceğini düşündüm.
Ama Marie, kısa bir süre sonra tek gözündeki siyah bandanasıyla Kudüs’teki American Colony otelinin bahçesindeki barda birkaç kadeh eşliğinde, travma sonrası stres bozukluğu tedavisi için hastanede geçirdiği zamanı ve yelkenciliğin onu nasıl işine geri döndürdüğünü anlatıyordu.
Marie, tavsiye ve yardım isteyen genç gazetecilere çok zaman ayırırdı. Arkadaşlarına da zaman konusunda aynı cömertliği gösterirdi.
Kaddafi röportajı
Libya’da Şubat 2011’de Kaddafi rejimine karşı ayaklanma sonrası Libyalılar gazetecileri Trablus’a soktuklarında, büyük ödül Albay Kaddafi ile röportaj yapmaktı.
Herkes içeri girebilmek için tüm bağlantılarını kullanıyordu. Sonunda, röportajı tüm gazeteciler arasında rejimle en sağlam bağlantıları olan Marie’ye sundular.
Libyalılar, Amerikan televizyonlarının ve uluslararası yayın kuruluşlarının da orada olmasını istiyordu ve kimlerin gireceğinin kararını Marie’ye bıraktılar.
O da iki arkadaşının ismini verdi, ABD News televizyonundan Christiane Amanpour ve ben.
Yaklaşık bir yıl sonra, Albay Kaddafi ile röportaj yaptık. Bu onun son büyük röportajı olmuştu. Marie de hayatını kaybetmişti.
Orta Doğu’daki herhangi bir otele girdiğimde Marie’yle karşılaşmayı, diz üstü bilgisayarının önünde habere ve hayata olan iştahını özlüyorum.
Dünyanın en zalim bölgelerindeki kahkahasını ve ‘gösterişi nazikçe söndürme’ yolunu özlüyorum.
Dünyanın en zalim bölgelerinde çalıştı, sonunda da o zulüm Marie’nin canını aldı…