Japonlara Türk başarısını anlattı
Abone olBaşbakan Erdoğan, “Türkiye ekonomisi 11 yıllık süreç içerisinde çok önemli imtihanlardan geçti. Tüm bu imtihanlardan başarıyla geçtik. Ulusa...
Başbakan Erdoğan, “Türkiye ekonomisi 11 yıllık süreç içerisinde
çok önemli imtihanlardan geçti. Tüm bu imtihanlardan başarıyla
geçtik. Ulusal ve küresel dalgalanmalara karşı dayanıklı dirençli
bir ekonomik yapımız var” dedi.
Başbakan Erdoğan, Japonya’da Nikkei Gazetesi’nin düzenlediği
konferansta konuştu. Erdoğan konuşmasında, “Sayın başkan Japon iş
dünyasının kıymetli temsilcileri, saygı değer basın mensupları
hanımefendiler beyefendiler sizleri sevgiyle saygıyla selamlıyor bu
güzel etkinliği düzenleyen ve siz katılımcılara teşekkür ediyorum.
10 yıl aradan sonra tekrar Japonya’da bulunmaktan dolayı büyük
memnuniyet duyduğumu belirtiyor, imparator sayın Akihito’ya değerli
mevkidaşım sayın Şinzo Abe’ye ve tüm Japon halkına sıcak
misafirperverlikleri adına şahsım ve heyetim adına teşekkür
ediyorum. Japonya’ya bu ziyaretimizi oldukça geniş katılımlı bir
heyetle gerçekleştiriyoruz. Resmi heyetimizde bulunan bakan ve
milletvekili arkadaşlarımızın yanı sıra çok sayıda iş adamımızla da
birlikte 2 gün boyunca Japonya’da son derece önemli görüşmeler
gerçekleştireceğiz. Bu yıl 2014’te Türkiye ile Japonya arasında
diplomatik ilişkilerin başlamasının 90. yıl dönümünü idrak
ediyoruz. 2 ülke halklarının birbiriyle teması ve irtibatı 90
yıllık bir geçmişten ibaret değil. Öncelikle burada çok az bilinen
ama bu alanda çalışan tüm akademisyenlerin kabul ettiği bir gerçeği
hatırlatmak isterim. Türk ve Japon halkları dillerinin aynı
aileden, dil kökünden gelmesi hasebiyle birbiriyle akraba 2
halktır. Aslında 2 ülke halklarının birbirine sıcak ilgisinin
altında tarihin çok eski dönemlerine giden bu akrabalığın
bulunduğuna inanıyorum. Türkiye ile Japonya’nın yakın tarihte
oldukça önemli kesişmeleri de olmuştur. 124 yıl önce bir Türk
firkateyni olan Ertuğrul’un Japonya açıklarında batması Japonyalı
dostlarımızın da yardımları kadim dostluğumuza güç kazandırdı.
Türkiye ile Japonya’nın şiddetli depremlere maruz kalan ülkeler
olması da yine bizi birbirimize yakınlaştıran dayanışmamızı
arttıran bir etmen oldu. Türkiye’mizde Van şehrimizde yaşanan
deprem sonrasında Japonya’nın desteklerine minnettar olduğumuzu
tekrar hatırlatmak isterim. Ayrıca Van’daki depremde hayatını
kaybeden Japon dostumuz Atsuszi Miyazaki’yi de anavatanında tekrar
minnetle yad ediyorum. Geçtiğimiz yıl yani 2013 yılı Türkiye
Japonya ilişkileri açısından önemli bir yıl oldu. Başbakan sayın
Abi’yi yıl içerisinde 2 kez ülkemizde ağırladık. Mayıs ayındaki ilk
ziyaretinde sayın Abe’yle ilişkilerimizi stratejik ortaklık
düzeyinde özellikle içeriği zengin bir çalışmayla bu adımları
attık, bölgesel ve küresel sorunları etraflıca gerekçelendirdik, en
önemlisi de Türkiye’de kurulacak olan nükleer santrali Japonya’nın
inşa etmesi için tarihi nitelikteki imzaları attık. Yine ekim
ayında 29 Ekim tarihinde değerli dostum Abe’yi bir kez daha
ülkemizde ağırladık. 29 Ekim Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun
90. yıl dönümünde İstanbul’da yapımını tamamladığımız asrın projesi
olarak nitelendirdiğimiz Marmaray’ın açılışını sayın Abe ile
birlikte yaptık. Burada Japonya Türkiye işbirliği söz konusuydu.
Bundan 153 yıl önce başta Sultan Abdülhamit olmak üzere Osmanlı
sultanları İstanbul Boğazı’nın altına bir tüp geçit inşa etmeyi
hayal etmiş ve bunun çizimlerini dahi yapmışlardı. 153 yıllık bu
büyük rüyayı Japon dostlarımızın desteği ile gerçeğe dönüştürdük. 2
ayı geçkin bir süredir Marmaray adını verdiğimiz bu raylı tüp geçit
başarıyla hizmet veriyor ve milyonlarca İstanbullu bu büyük
hizmetten istifade ediyor. Bu vesileyle bir kez daha sayın başbakan
Abe’ye ve Marmaray’ın inşasına katkıda bulunan değerli Japon
dostlarımıza teşekkür ediyorum. Türkiye’deki ulaşım altyapısının
geliştirilmesi kapsamında en az Marmaray kadar önem taşıyan ve yine
Japon firmaları tarafından inşa edilen dünyanın 4. uzun asma
köprüsü olacak İzmit Köprü Geçiş projesini de burada zikretmek
istiyorum. Japon firmalarıyla ortaklaşa yürüttüğümüz Türksat uydu
projemize de büyük önem veriyoruz. Proje kapsamında inşa edilmekte
olan 2 uydumuzdan ilkinin üretimi tamamlandı. Fırlatma mahalline
sevk edilmeden hemen önce yarın sabah uydumuzu bizzat görme fırsatı
bulacağım. Benzeri büyük küresel projelerde Japonya ile çalışmaya
devam ediyoruz. Umuyorum ki daha büyük projeleri de hep birlikte
gerçekleştireceğiz. Türkiye Japonya Ekonomik Ortaklık Anlaşması
süreci kuşkusuz bu süreçteki en temel bileşenlerden biri olacaktır.
Değerli dostlar, çok değerli katılımcılar 10 yıl önce 2004 yılının
Nisan ayında Japonya’yı ziyaret ettiğimde hükümetimiz Türkiye’de
sadece 1 yılını doldurmuştu. 2001 yılında yaşanan ağır bir ekonomik
krizin yaralarını hızla sarıyor, Türkiye ekonomisini düze çıkarmak
ekonomide istikrarlı büyümeyi tesis etmek için yoğum bir gayret
sarf ediyorduk. 11 yıllık iktidarımız boyunca da ekonomide
gerçekten çok büyük dünyanın da çok yakından izlediği başarılar
elde ettik. Türkiye ekonomisi her yıl ortalama yüzde 5 oranında
büyüme kaydetti. Milli gelirimiz göreve geldiğimizde 230 milyar
dolardı. 2012 sonu itibariyle 786 milyar dolara ulaştı. Şu an
itibariyle 800 milyar doları aşmış vaziyetteyiz. 2013 yılının ilk 3
çeyreğinde Türkiye yüksek oranda büyümeye devam etti. Küresel
finans krizine rağmen Türkiye ekonomisinin ilk 9 aylık büyüme oranı
yüzde 4 oldu ve milli gelirimiz 800 milyar doların üzerine çıktı.
Ekonomi büyürken aynı anda enflasyonu aşağılara çekmek gibi önemli
bir başarıyı da elde ettik. İstikrarsız dönemlerde çift hanelerde
olan bizim devraldığımızda yüzde 30 seviyesinde olan enflasyonu
yüzde 7 oranına kadar indirdik. Enflasyonun kontrol altına alınması
sayesinde Türk lirasından 6 sıfırı attık” dedi.
“TÜRKİYE EKONOMİSİ 11 YILLIK SÜREÇ İÇERİSİNDE ÇOK ÖNEMLİ
İMTİHANLARDAN GEÇTİ”
Paradan 6 sıfır atma konusunda son derece başarılı olduklarını dile
getiren Erdoğan, “Son derece başarılı bir operasyon yaparak hiçbir
soruna yol açmadan paradan 6 sıfır atma işlemini gerçekleştirdik ve
halkımız yeni duruma çok hızlı şekilde uyum sağladı. Faizlerde aynı
şekilde önemli oranlarda düşüş gerçekleşti. Devletin borçlanma
faizi yüzde 63 iken yüzde 6 seviyelerine kadar çektik. Kamu borç
stokunun milli gelire oranı yüzde 74 iken bu oranı şu anda yüzde
35’e kadar çekmiş bulunuyoruz. İhracatımız yine bu dönemde çok
ciddi artış gösterdi. 36 milyar dolardan devraldığımız ihracatımız
şu anda 151 milyar doları aşmış durumda. Bu süreçte Türkiye’nin 130
milyar dolar uluslararası yatırım çektiğini de özellikle vurgulamak
isterim. Bizden önceki dönemde bazı istisnalar dışında 1 milyar
doları geçmeyen yıllık uluslararası yatırım bizim dönemimizde
yıllık ortalama 10 milyar doların üzerine çıktı. Tabii buraya nasıl
ulaştık, nasıl vardık dersek. Burada 2 önemli kavramdan bahsetmek
isterim. Bunun birisi istikrardır, birisi güvendir. Eğer bu
istikrar bu güven olmamış olsaydı buralara ulaşmış olmamız da
mümkün değildi. Ve uluslararası yatırımlar konusunda veren el olma
konumuna ulaştık. Bizden önce yıllık 45 milyon doları aşamayan
Türkiye, şu anda 2012 sonu itibariyle 2,5 milyar dolara ulaştı.
Şimdi 2013’te bunun da üzerine çıktık. Burada IMF’yle
ilişkilerimize özellikle değinmek isterim. 11 yıl önce göreve
geldiğimizde Türkiye’nin IMF’ye olan borcu 23,5 milyar dolardı. Bu
borcu 2013 14 Mayıs’ında tamamıyla ödedik ve kapadık” dedi.
“IMF’YE KREDİ AÇTIK”
Küresel krize rağmen ayakta kalmayı başardıklarını kaydeden
Erdoğan, “Küresel finans krizine rağmen IMF ile yeni bir stand by
anlaşması yapmadık. Ayrıca IMF’ye 5 milyar dolarlık bir kredi
açtık. Ve ihtiyaç olduğunda IMF ülkemizden borç alabilecek. Tabi
ekonomide rakamlar son derece önemli seyrederken bu kazanımları
kalıcı hale getirmek için de çok önemli reformlar gerçekleştirdik.
Bankacılık ve finans sektöründe önemli adımlar attık. Mali disiplin
ve para politikaları konusunda son derece hassas olduk. Geldiğimiz
noktada Türkiye dünyanın en hızlı ve istikrar içinde büyüyen
ülkelerinden biri oldu. 2023 yılı ülke ve millet olarak bizim için
son derece önemli. Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100. yıldönümü olan
günde milli gelirimizi 2 trilyon dolara ihracatımızı 500 milyar
dolara ve dış ticaret hacmini 1 trilyon dolara çıkarmayı
hedefliyoruz. Kişi başına milli gelirin 25 bin dolara yükseleceğini
şu anda tahmin ettiğimiz Türkiye sadece 9 yıl sonra inşallah
dünyanın en büyük 10 ülkesinden biri konumuna yükselecektir. Biz bu
hedefi ulaşılabilir görüyor, şimdiden bu büyük hedef doğrultusunda
tasarımlarımızı yapıyoruz. Açıkçası Japon dostlarımızı, Japon
yatırımcıların da bu büyük vizyonda yer almalarını çok önemsiyoruz.
Gerek doğrudan yatırımlarda Japon firmalarının Türkiye’nin sunduğu
fırsatlardan istifade etmelerini bekliyoruz. Türkiye hem
Ortadoğu’ya hem Balkanlar ve Avrupa’ya hem de Afrika’ya olan
yakınlığı nedeniyle son derece cazip bir yatırım konumuna sahip”
dedi.
“DİRENÇLİ BİR EKONOMİK YAPIMIZ VAR”
Japon firmalarını desteklemeye her zaman hazır olduklarını da
belirten Erdoğan, “Teşviklerimizle sağlayacağımız yatırım
kolaylıklarıyla Türkiye’de yatırım yapacak Japon firmalarını her
aşamada desteklemeye hazırız. Ekonomi Bakanlığımız ve Türkiye
Yatırım Destek Ajans’ımız Türkiye’de yatırım yapmak isteyen her
firma için her aşamada yardımcı olmaya hazırdır. Değerli dostlar
ekonomik büyüme ve refah için az önce ifade ettiğim istikrar ve
güven ortamının son derece önemli olduğunu biliyoruz. Ve bu 2 sır
kavram konusunda çok büyük bir hassasiyet içerisindeyiz. Türkiye
ekonomisi 11 yıllık süreç içerisinde çok önemli imtihanlardan
geçti. Tüm bu imtihanlardan başarıyla geçtik. Disiplin sayesinde,
aldığımız ciddi tedbirler sayesinde özellikle de
gerçekleştirdiğimiz yapısal reformlar sayesinde ekonomiyi çok
sağlam temellere oturttuk ve onlarla buluşturduk. Ulusal ve küresel
dalgalanmalara karşı dayanıklı dirençli bir ekonomik yapımız var.
Göreve geldiğimizde Merkez Bankamızın döviz rezervi 27,5 milyar
dolardı. Ama şu anda Merkez Bankamızın döviz rezervi son
gelişmelerde 136 milyar dolarlara kadar çıkmıştı şu anda 136 milyar
dolar. Ülke içinde ve dışında istikrar, huzur ve güven ortamını
muhafaza ederek, bunu daha da güçlendirerek ekonominin zeminini
daha da güçlendiriyoruz. Ekonomi kadar demokratikleşme alanında
attığımız adımların da Türkiye’yi farklı bir boyuta taşıdığını
burada özellikle vurgulamak isterim. Şu anda Türkiye çalkantılı bir
coğrafyada istikrar ve güven adası olarak yükselişini sürdürüyor.
Demokratik standartlarımız her gün daha ileri seviyelere ilerliyor.
Demokratikleşmenin önündeki engelleri cesaretle kaldırıyor, bu
alanda da reformlarımızı kararlılıkla yapıyoruz. Halkının yüzde
99’u Müslüman bir ülke olarak bölgede çok önemli bir deneyimi
gerçekleştiriyor, çok önemli bir sınavı başarıyla geçiyoruz. Bu
noktada dış politikanın da çok önemli olduğunu biliyoruz. Gerek
demokratikleşme için gerek güçlü bir ekonomi için aktif bir dış
politikanın gerekli olduğuna, önemli olduğuna inanıyor, içerde
olduğu kadar bölgemizde ve dünyada da istikrar ve güveni en güçlü
şekilde savunuyoruz. Dış politikada temel ilkemiz her zaman küresel
vicdan ve adalet olmuştur. Bu ilkeleri en zor şartlarda dahi
savunmayı sürdürüyoruz. Yakın coğrafyamızda ya da dünyada hiçbir
krize çıkar odaklı bakmıyoruz” dedi.
“TERÖR ÖRGÜTÜ BİRÇOK BAŞKA ÜLKEDEN DE DESTEK BULDU”
Ortadoğu’da yaşanan çatışmalar ve huzursuzluk ortamına da değinen
Erdoğan, “Türkiye tarihi mirasının bir gereği olarak bölgesel ve
küresel her meseleye insani gözlükle, vicdani sorumlulukla
yaklaşıyor. Afganistan, Irak, Filistin, Suriye gibi ülkelerdeki
krizlere bakışımız tamamen barış amaçlı. İnsani duygulardan hareket
etmekteyiz. Öte yandan Somali gibi yoksulluğun artık dayanılmaz
durumlara ulaştığı ülkelere de farklı kriterlerle buralardan ne
fayda sağlayacağız gibi gayri insani bir yaklaşımla değil adaleti
tesis etme yaklaşımıyla eğiliyor ve çözüm arayışlarını
sürdürüyoruz. Değerli dostlarım bu noktada uluslararası terör
meselesine özellikle değinmek isterim. Türkiye uzun yıllardır terör
sorunuyla meşgul oldu. Ne yazık ki terör nedeniyle çok sayıda
insanını önemli miktarda kaynağını kaybetti. Terörün bildiğiniz
gibi dini yoktur, milleti yoktur. Terör her şeyden önce bir defa
katliamlarla beslenen anlayışın ta kendisidir. Özellikle insanların
vicdanında ve adalet anlayışında ne büyük yaralar açtığını acı
tecrübelerle öğrendik. Ülkemizin maruz kaldığı terör sorunu içerden
ziyade dışarıdan ülkemize yöneltildi. Yani uluslararası bir boyuta
sahipti. Şu anda da halen böyle. Terör örgütü komşu bir ülkede
Irak’ta oradaki istikrarsızlık ortamından istifade etti. Ne yazık
ki batılı dostlarda buna çanak tuttular. Bunu da çok açıkça ifade
etmek durumundayım. Bunun ötesinde üzülerek ifade ediyorum terör
örgütü birçok başka ülkeden de destek buldu. Müsamaha gördü.
Kendisine elverişli faaliyet zeminler elde etti. Defalarca
uyarmamıza rağmen, defalarca belgeleriyle ispat etmemize rağmen
maalesef ülkemize yönelik teröre karşı uluslararası anlamda tatmin
edici bir tepki göremedik” dedi.
Terörde uluslararası dayanışma olması gerektiğini de dile getiren
Erdoğan, “ABD’de, İspanya’da Londra’da meydana gelen terör
eylemleri terörün korkunç yüzünü ortaya koydu. Terör karşısında
uluslararası dayanışmanın kaçınılmaz olduğunu ispat etti. Bakın biz
sadece Türkiye’de değil, bölgemizdeki ülkelerde de terörün yıkıcı
etkisini gördük. Terörün bir ülkeyi nasıl tükettiğini, nasıl
çürüttüğünü bizzat oralarda müşahede ettik. Terör şu anda
dünyamızın en önemli ve en acil şekilde çözüm bekleyen
sorunlarından bir tanesidir. Terör dediğimiz zaman olayı sadece
bireysel yahut küçük grupların terörü olarak ele alırsak bu yanlış
bir tespit olur. Artık dünyada devlet terörünün de hakim olduğunu
çok açık net görüyoruz. Ki bunun bir tanesi şu anda yanı başımızda
Suriye’dir. Suriye’de devlet terörü esmektedir. İşte 3 yıla yakın
bir zamandır adeta bir soykırım olarak devam eden 130 bin insanın
konvansiyonel silahlarla öldürüldüğü Suriye’ye artık dünyanın bu
kadar duyarsız kalmasını anlamak mümkün değildir” şeklinde
konuştu.
(İHA)