Sen Çal Kapımı dizisinde Serkan Bolat ve Aynen Aynen dizisinde Deniz karakteri canlandırarak gönüllerde taht kuran başarılı oyuncu Kerem Bürsin Hürriyet gazetesinden Hakan Gence'ye çarpıcı açıklamalarda bulundu.Kısa süre önce 34 yaşına bastın. Yeni yaşın için ne diledin?Şükretmeyi seviyor ve önemli olduğunu düşünüyorum. Ama bu aralar dünyanın hali beni çok üzüyor. Uyanalım artık, dileğim buydu. Dünyayı korumamız gerektiğine inanıyorum. Yaptığımız çoğu şey ona büyük zarar veriyor.Hayata bakışında değişen şeyler oldu mu yaş aldıkça?30 yaşından sonra yıllar çok hızlı akıyormuş. Sanki daha geçen gün 22 yaşındaydım. Ama en önemlisi iç huzuru bulmakmış, onu anladım.Bulabildin mi?Evet, aslında zor değilmiş. Bunu zorlaştıran, yaşadığımız hayat ve bizlere dayatılan sistem. Ama hayatta senin için neyin önemli, neyin önemsiz olduğunu anlarsan değişmeye de başlıyorsun. Ya istemediğim şekilde hayatımı yaşayacağım ya da istediğim ve olduğum şekilde... Bunu seçmek lazım.Şimdiye kadar daha cool görünen karakterleri canlandırmışken bu sene karşımıza komedi ağırlıklı işlerde çıktın. Birçok oyuncunun aksine, kasmayan ve komik bir adama dönüştün. Bunların sebebi bu anlattıkların mıydı?Kendime ‘Ne yapıyorum ben? Artık farklı şeyler deneme zamanı’ dedim. Ben aslında böyle bir adamım. Ama hep bir kalıbın içinde olma baskısı hissettim.Neden? Sektör dayatması mı?Bir sürü şey dayatılıyor. Bir şey yapıyorsun, “Bu yanlış” diyorlar. Kime göre? Biraz daha özgürleşmemiz lazım. Bir de aktivist konularla ilgiliyim. Ataerkil toplumun hakkında okuyunca sistem ve sistemin kabul etmediklerini de görüyorsun. Ben buna destek olmak istemiyorum. Kendim olmak, inandığım şeylerin arkasında durmak istiyorum.Sosyal medya hesaplarında çok doğalsın, “Çirkin görünür müyüm” kaygın yok. Oysa günümüzde birçok oyuncu filtrelerle birbirine benziyor. Oyuncuların tektipleşmesine ne diyorsun?Benim felsefeme göre yanlış. Bir de kim kime göre güzel, kim kime göre çirkin? Önemli olan doğal olmak. Doğal olan çekicidir, samimidir. Mükemmel diye bir şey yok, olmamalı da. İnsan defolarıyla güzel.Doğal olmak iyi ama ülkenin en seksi adamlarından da birisin. Bu kadar kişinin beğendiği biri olmak nasıl bir ego yaratıyor?Ona takılıp odaklanırsan ego yaratır. Beğenilmek güzel ama benim hedeflerim için odak noktam o değil. Ayrıca ben seksi olduğumu da düşünmüyorum, gerçekten. Kendimi öyle görmüyor, öyle görmek de istemiyorum. Saçma!Yıllardır âşık veya ona âşık olunan karakterleri canlandırdın. Bu sırada kadın-erkek ilişkilerini çözebildin mi?İlişkilerde ve hayatta denge önemli, onu anladım.Aşkı çözdün mü?Bilmem. Aşk çözülmesin ya!Seninle son konuştuğumuzda üstüne basa basa “Aşk yok” demiştin. Sonra Hande Erçel’le ilişkini duyduk. Ne oldu?Bazen hayatı akışına bırakmak lazım.‘Sen Çal Kapımı’ dizisinde birlikte rol alıyorsunuz. Aynı işte rol almanın ilişkiye ve oyunculuğa etkisi ne oluyor?İkimiz de işimize profesyonellikle yaklaşıyoruz. Ben, Hande ve bu mesleği yapan herkese göre bu işte profesyonellik devreye giriyor. Özel hayatımı işe taşımıyorum. O Eda karakteri, ben Serkan... İşle alakalı bir şey değişti mi?Değişmedi.Romantik misin yoksa mantık adamı mı?Romantiğim ama alıştığımız kalıplarda bir romantik değilim.Neden?Çünkü feminist politikayı savunan biriyim. O kalıplaşmış romantizm bazen çok ataerkil bir yerden ilerliyor.Küçük yaşta Amerika’ya gidiyor, orada oyunculuğa başlıyorsun. Gitmesen ne olurdu, hiç düşündün mü?Oyunculuk yapma fırsatım olur muydu, yapar mıydım? Merak ediyorum.Herkesin yurtdışına açılmak için çabaladığı bir dönemde sen oradan Türkiye’ye geldin. Hiç pişmanlık duydun mu?Olmadım. Hatta şükrediyorum. Aslında yaşadığım kötü bir olay buraya gelmeme sebep oldu. En yakın arkadaşımı bir kazada kaybettim. Nasıl ve ne zaman gideceğiz; bilmediğimiz bir şey. O olay bunu daha iyi fark etmemi sağladı. Ben Türk’üm ve Türkiye’de neredeyse hiç yaşamadım. Bu bana kimliğim ve insanlığım açısından biraz eksik hissettiriyordu. Hem bu eksiği tamamlamak hem arkadaşımın kaybı sonrası biraz oradan uzaklaşmak için geldim.İlk zamanlar Türkçen yüzünden eleştirildin. Hiç şevkin kırıldı mı?Hayır, bazıları doğru eleştirilerdi. “Bunu toparlamam lazım” dedim, çalıştım. Ama bir gün bir şey yaşadım. Daha hiçbir proje yapmamıştım. Bir görüşmeye gittim. Bir cümle kurdum, içlerinden biri “Sen bu Türkçenle burada hiçbir şey yapamazsın” dedi. Oysa “Bu rolü yapamazsın” dese anlardım. O yorum garipti. Siyah beyaz sinemadan başlayıp daha ses yokken insanlar film izliyor ve duyguyu alıyordu. Oyunculuk benim için duygu paylaşımı.O kişi sonra pişman oldu mu acaba?Yıllar sonra karşılaştık ve özür diledi. Benim kin tutma gibi bir yanım yok. Zaten oyuncu olacağıma inanıyordum.Hayatı planlı mı yoksa akışında mı yaşamayı seversin?Plan yapmayı severim ama her şeyi planlamam. İstediğim bir şey istediğim gibi olmadıysa da evrene güvenirim. Türkçede “Hayırlısı” kelimesi o kadar güzel ki... O düşünce yapısı beni rahatlatıyor. Bazı şeyler senin kontrolünde değil, olmuyor. Önemli olan kendini sevmek ve devam etmek.Senin kırmızı çizgin nedir?Saygısızlık. Her şey saygı ve empatiyle başlıyor.Reklam filminde pembe takım giyiyorsun, ‘Aynen Aynen’ dizisinde gelinlik giydin. Bunlar konuşuldu...Anlamıyorum, nasıl bir renk ya da bir kıyafet bu kadar konuşulur? Mesela şu an pembe çorap giyiyorum. Tozpembe rengi seviyorum.Toplumda belli kodlar var ya...Saçmalık! Bu kodlar yüzünden sevdiğim şeyi neden giymeyeyim? Kafayı mı yedik? Artık bunlardan kurtulmak zorundayız. Mesela Brad Pitt ‘Fight Club’ın ardından ilk dergi çekiminde elbise giydi. Ne olacak yani? Benim kimliğimi belirleyen şeyler kalbim, beynim, düşüncelerim... Bu kodlar yanlış.Peki son dönemde kadın oyuncular yakın çevrelerinden maruz kaldıkları taciz ve şiddet olaylarını itiraf ediyor. Bu haberler sana ne hissettiriyor?Çok üzülüyorum. Çünkü çok yaygın. Senede 16 milyon kadın bu ülkede şiddete maruz kalıyor. Neden bu tarz şeyler devam ediyor? Niye önüne engel konulamıyor, anlamıyorum. İnsanlar neden daha fazla sesini çıkaramıyor, onu da anlamıyorum. Evet, biliyorum ataerkil bir baskı var ama...Feminist misin?Evet, feminist politikayı savunan bir insanım.Bu yaz hem dizilerin hem reklam filmlerinle her yerdesin. Adeta senin yazın...Bu yaz çalışarak geçiyor. Türkiye’de soğuk çay kategorisini yaratan Lipton Ice Tea ile çok güzel bir işbirliğimiz oldu. Bodrum’da reklam filmleri çektik. Merak edenler olabilir, reklam filmlerindeki her kare gerçekti. Buz dolu jakuziye de girdim, papağanla gerçekten karpuzumu da paylaştım ama tabii ilk reklamda o havuza öyle dalan ben değildim. Reklam serimiz ilerleyen dönemlerde devam edecek. ‘Aynen Aynen’ dizisinin yeni sezonu da yayımlanmaya başladı. ‘Sen Çal Kapımı’ zaten devam ediyor.‘Sen Çal Kapımı’ sevildi, yeni sezonu başladı. Romantik komedi oynamanın senin için farkı ne oldu? Mesela bazıları romantik işleri çok kolay buluyor ya da oyunculuktan saymıyor...Bence her türün kendine göre zorlukları var. Bu, senaryo ve karakterlerin derinlikleriyle de ilgili. Komediyi biraz gizli silah görüyorum. Tiyatro tarihinde de bunu görüyorsun; komediyle halkı bilinçlendirip sistemi eleştiriyorsun.Kendi yapım şirketini kurmuştun, Braveborn. Ne oldu? Yapımcılık rafa mı kalktı?Hayır, o üniversiteden beri hayalimdi. Hatta logomuz üniversitede deftere çizdiğim bir logoydu. Altan Dönmez çok değer verdiğim bir yönetmen, o da yapım tarafına dahil oldu. İnanılmaz bir sinerjimiz var. Martin Scorsese nasıl Robert De Niro ve Leonardo Di Caprio’yla bir sürü film çekti, Altan Abi’ye de ben hep “Sen benim Scorsese’msin” diyordum. Şirketlerimiz birleşti. Hedefimiz güzel şeyler yapmak. Çok iş biriktirdik ve başlıyoruz.