Jaguar mühendislerinin devrimi
Abone olJaguar, XK120S serisinin LeMans’ta kazandığı başarının ardından çıtanın yükseltilmesi için çalışmalara başladı. Bu çalışmaların ürünü ise dev bir yenilik oldu.
LeMans yarışlarında XK 120C ile zafere ulaşan Jaguar
mühendislerini zirvede tutacak otomobil belirlenmişti: D-Type
Jaguar, XK120S serisinin LeMans’ta kazandığı başarılarla
üstünlüğünü kanıtlamasının ardından bu çıtayı daha da yükseltmek
adına çalışmalara başladı. Ortaya çıkarılan ürünün ismi XK 120C
olarak belirlenmişti. Araç daha ilk müsabakasında (1951 yılı 24
saat Le Mans yarışları) birincilik elde etti. Ardından otomobile,
Grand Turismo yarışları açısından bir ilk olan ‘disk fren’ler
entegre edildi. Bu son haliyle XK120C, 1953 yılındaki yarışlarda da
birinciliği kimseye kaptırmadı. Bunca başarıya rağmen Jaguar’ın
Ferrari, Alfa Romeo, Aston Martin ve Maserati gibi markalarla baş
edebilmesi için daha gelişkin ve yeni bir otomobile ihtiyaç duyduğu
ortadaydı. Firmanın kurucusu olan Sir Williams Lyons, yeni D-Type
serisinin geliştirmesi için Malcom Sayer önderliğinde bir
geliştirme ekibi kurdu ve ekip çalışmalarına başladı... 18 ay süren
geliştirme sürecinin sonunda ortaya dünyanın ilk tek parçalı
şasisini (monokok) taşıyan otomobili çıktı. Tek parçalı şasi
Tasarıma yönelik fikirlerin geliştirilmesi esnasında D-Type’ın
selefinden daha alçak ve kısa olması gerektiği belirlendi. Bu yeni
dizayn ile aracın daha yüksek maksimum hıza ve virajlarda mutlak
bir üstünlüğe sahip olması amaçlanmıştı. Malcom Sayer aracın
tasarım özelliklerini içeren bir çok ayrıntıyı tamamen matematiksel
hesaplar doğrultusunda belirledi. “Şasi 401” diye adlandırılan
boyasız prototip üzerinde yapılan ilk testlerde C-Type’a 49
km/s’lik bir fark atılarak 287 km/s gibi bir maksimum hız elde
edildi. D-Type’ın temelini yenilikçi bir şasi yapısı oluşturuyordu.
Alüminyum panellerden üretilen kaporta şasiye perçinlenerek oldukça
rijit bir yapı elde edildi. Bu tasarım anlayışıyla D-Type, şasisi
tek parçadan oluşan ilk araç ünvanını kazandı. C-Type’da da olduğu
gibi otomobilin ön ve arka panelleri çok stabildi ve bakım-onarım
ihtiyacı duyulduğunda kolaylıkla sökülüp takılabiliyordu. D-Type’ın
şasi, kafes ve amortisörlerinde magnezyum bazlı bir alaşım
kullanıldı. Bu durum otomobilin ağırlığını azaltmasına rağmen
oldukça yüklü üretim ve onarım masraflarını da beraberinde getirdi.
Bu sebeple bir sonraki yıl içerisinde bu malzemeler alüminyum ve
çelik olanlarıyla değiştirildi. D-Type’a hayat veren XK temelli
motor otomobilin rekor hızlara imza atmasındaki en önemli
etkenlerden birisiydi. Kuru yağlama sistemine sahip olan motor
seleflerine nazaran oldukça güçlüydü. Yenilenen motor bloğu,
genişletilen valfler ve üç boğazlı Webber karbüratör ile motor tamı
tamına 245 HP’lik bir güç sunuyordu. D-Type’ın dört tekerleği de
Dunlop disk frenleriyle desteklendi. Süspansiyonları ise ön kısımda
çift lades kemiği formunda tasarlanmıştı. Arka kısımda bulunan
dingil ile bu yapı, dönemin Jaguar modellerinin gerçek bir
temsilcisiydi. D-Type, 1953 yılında gerçekleştirilen Le Mans
yarışlarından önce yaratılmasına rağmen, kendisini ancak ’54
yarışlarında gösterebildi. Araç, geliştirilen prototipin üzerine
tasarlanan 402, 403 ve 404 kodlu üç şasi ile yarışlara katıldı.
Otomobillerden ikisi şanzıman ve frenaj sistemindeki problemler
yüzünden yarış dışı kalırken, Duncan Hamilton ve Tony Rold’in
kullandığı araç 4.9 litrelik motoruyla pistte fırtına estiren bir
Ferrari’den sadece iki dakika sonra çizgiyi geçti. Bu sonuç Jaguar
için bir hayal kırıklığı olmakla beraber o zaman kadarki en iyi
zamanlamalardan birisiydi... D-Type Jaguar’ın ürettiği nadide
otomobillerden birisi oldu. Prömiyeriyle birlikte yüksek başarılara
imza atamamış olsa da, gelecek sezonlar için firmaya müthiş bir
motivasyon gücü ve yeni fikirler verdi. Akıcı hatları, üst düzey
aerodinamiği, disk frenleri ve yekpare şasisiyle D-Type hala bir
efsane... Haber:İlker Özmen Kaynak: www.arabam.milliyet.com.tr