İzmirdeki cinayetin sır perdesi
Abone olİzmir'de, ‘Sinemacılar Kralı’ olarak bilinen Yavuz Çamlıca ile kardeşi Bülent Çamlıca'nın ölümündeki sır perdesi aralanmak üzere.
İzmir'de, ‘Sinemacılar Kralı’ olarak bilinen Yavuz
Çamlıca ile kardeşi Bülent Çamlıca'yı öldürdükleri gerekçesiyle
üyeleri cezaevinde bulunan Beşok Çetesi'nin yerine silahlı
faaliyette bulundukları, 4 kişiyi çiftlik evinde öldürdükleri iddia
edilen 12 kişi, polisin operasyonuyla yakalanıp
tutuklandı.
Çete üyelerinin çiftlikte üzerine ‘mahkum odası’
yazdıkları ahırda, kurbanlarını Filistin askısına alıp
işkence yaptıkları ortaya çıktı. Sanıklardan H.K.
ifadesinde, kurbanların atıldıkları varilde iki gün boyunca yakılıp
nasıl öldürüldüklerini anlattı.
İNSAN KEMİKLERİ BULUNDU
Zanlıların ifadeleri doğrultusunda Altındağ Semti'ndeki çiftlikte
arama kurtarma köpeklerinin belirledikleri yerlerde iş
makineleriyle yapılan aramalarda insan kemikleri bulundu.
Kemiklerin Mehmet Özer ve Fevzi Aluç'a ait olup olmadığının
belirlenmesi için Adli Tıp Kurumu'nda DNA testi yapılmasına karar
verildi.
FİLİSTİN ASKISI VE İŞKENCE
Çete elemanlarının çiftlikte, üzerine ‘mahkum odası’ yazdıkları
ahırda, kurbanlarını Filistin askısına alıp işkence yaptıkları
saptandı. Dinç ve Çelik'i öldüren zanlıların, bir gün sonrada
Mehmet Özer ile Fevzi Aluç'u öldürdükleri ardından ahıra gömdükleri
belirlendi. Son iki yılda 4 cinayet, 2 yaralama, 2 işyeri ele
geçirme, adam kaçırıp alıkoyma, işkence yapma, haraç alma, zorla
belge imzalatma, tehdit ve darp olaylarına karıştıkları tespit
edilen biri kadın 16 zanlı, işlemlerinin ardından adliyeye
sevkedildi. Zanlılardan 12'si tutuklandı, diğerleri ise tutuksuz
yargılanmak üzere serbest bırakıldı.
‘GÖZLERİ KAPALI İKİ KİŞİ GETİRDİLER’
Tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılan zanlılardan çiftlikte
çalışan 6 çocuk annesi H.K.'nın savcılıkta ve poliste verdiği
ifadede, çetenin kurbanlarını ne şekilde öldürdüğünü tüm
ayrıntılarıyla tek tek anlattığı görüldü. Uzun yıllardır çiftlikte
çalıştığını ve burada kaldığını söyleyen H.K., “Çiftlik
sahibi Galip Özkahraman, sağken paramı alırdım. O öldükten sonra
maaşımı alamaz oldum. Burada kendi baktığım hayvanlardan
elde ettiğim gelirle geçinmeye başladım. Ölenlerin hiçbirini
tanımıyorum. Çiftlikte kaldığım sürece herhangi bir silah sesi
duymuş değilim. Ancak olay tarihinde çiftlik evinde
uyuyordum, birden dışarıdan gürültüler gelmeye başladı.
Gece geç saatti. Dışarı çıkıp kimlerin olduğunu merak ettim.
Gözleri bağlı iki kişiyi gördüm. İskender Özkahraman ve
yanındakiler iki kişiyi tutuyordu. İskender beni görünce,
‘Sen içeri gir, elinin hamuruyla erkek işine
karışma’ dedi. Ben de korkumdan içeri girdim. Eve girerken
İskender Özkahraman'ın bu iki kişiyi soğuk hava deposuna
götürdüklerini gördüm. Evin penceresinden bir ara baktım. Esat
Beşok'un da olduğu kalabalık bir grup geldi.
Erdi Erdem depodan çıkıp, dışarıdan sopa alıp tekrar içeri girdi”
dedi. H.K. duyduklarını şöyle anlattı:
“Soğukhava deposunun içinden ‘Neden yaptın, neden yaptın.
Hayır yapma yapma diye’ bağırış sesleri gelmeye başladı.
Daha sonra sesler kesildi. İki saat sonra İskender'le birlikte
birçok kişi buradan ayrıldı. Bir tek Erdi Erdem kaldı. Bir gece
sonra İskender, İlker Yusuf Yenice ile tekrar geldi. Soğuk hava
deposundaki iki kişi dışarı çıkartıldı. Yine gözleri bağlıydı.
Kendi başlarına yürüyebilecek durumdaydılar. Arabaya bindirip
ayrıldılar. Gözleri bağlı olanlardan biri kilolu, diğeri zayıftı.
Kilolu olanın üzerinde gri eşofman vardı. Bu kişileri bir daha
görmedim. Korkumdan İskender Özkahraman'a da kim olduklarını
sormadım. Korktuğumdan polise gidip söylemedim. Bu olay dışında
çiftliğe elleri gözleri bağlı kimsenin gütürüldüğünü görmedim. On
ay sonra İskender, İlker Yusuf Yenice ve Erdi Erdem, minibüsle
geldi. Yanlarında büyük bir demir varil vardı. Çiftlik damının
köşesine koydular. İskender, el arabasıyla iki çuval getirdi.
Çuvalları varilin içine attılar. İskender, beni yine görünce
tersleyip, eve girmemi söyledi. Ben pencereden yapılanları izlemeye
devam ettim. Bidonun içine gazyağı döktüler. Bidonun içindeki
çuvallar yanmaya başladı. Ateş hiç sönmüyordu.
Sürekli içerisine gazyağı döküyorlardı. Bu yakma işi iki gün sürdü.
İlker Yusuf Yenice ve Erdi Erdem, iki gün boyunca varilin başında
bekledi. Ateşin sönmesini engelliyorlardı. İskender de arasıra
gelip gidiyordu. Çuvalların varile atıldığında bir koku
hissetmedim. Yanmaya başladıktan sonra gazyağı ile değişik bir koku
etrafa yayıldı. Yanma işlemi bittikten sonra üç kişi varildeki
külleri el arabasına boşalttıp, çiftlik damının arkasındaki dereye
döktüler. Ben daha sonra merak edip küllerin döküldüğü yere gittim,
çubukla külleri karıştırdım. Ancak ne olduğunu anlamadım. Bu
olaydan sonra İskender ve diğerleri hiç çiftliğe gelmedi. Ben
kimsenin ölüdürüldüğünü görmedim.”
Olayı soruşturan Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısının sanıklar
hakkında yürüttüğü soruşturmanın devam ettiği belirtildi.