İYİ Parti lideri Meral Akşener'den hükümete Kanal İstanbul ve müsilaj tepkisi
Abone olPartisinin grup toplantısında gündeme ilişkin açıklamalar yapan İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, hükümeti Kanal İstanbul ve Marmara Denizindeki müsilaj sorunu üzerinden eleştirdi. Akşener, Marmara ölürken, deprem tehdidi ortadayken o ihale kenelerinizin daha fazlası semirmesine müsaade etmeyeceğiz. O ucube kanala izin vermeyeceğiz' ifadelerini kullandı.
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener grup toplantısında konuştu. Akşener Marmara Denizindeki müsilaj sorununa değinerek, "Yapılan araştırmalara göre, Karadeniz’e ve Marmara’ya dökülen atıkları, yüzde 40 oranında azaltırsak, müsilaj sorunundan, ancak 6 yılda kurtulabileceğiz. İktidar farkında olmasa da müsilaj belası işte bu kadar ciddi bir sorundur. Ve her ciddi sorun gibi, bilimle, akılla ve ciddiyetle çözülmesi gerekir" dedi. Kanal İstanbul için tepkisini sürdüren Akşener, 'O ucube kanala izin vermeyeceğiz' şeklinde konuştu.
Akşener'in konuşmalarından öne çıkanlar şöyle:
Lafa geldiğinde milli ve yerli olduğunu söyleyen bu iktidarın işi gücü yabancılara kazandırmak. Kendi çiftçisi zor durumdayken elin çiftçisini zengin eden bunlar.
Kendi şeker fabrikalarını yok pahasına satıp ürünü gayri milli hale getirenler de bunlar, yeni ABD Başkanı’na şirin görünmek için şekerdeki zehir miktarını artıran da bunlar.
İsteniyor ki Türk’ün şeker pancarı değil, ABD’nin mısır şurubu kazansın. İsteniyor ki Türk çiftçisi kaybetsin, ABD çiftçisi kazansın. Önce şeker fabrikalarını yok pahasına sattılar şimdide NBŞ kotasını arttırarak çocuklarımızın sağlığını satıyorlar.
Sakın Erdoğan'ın yerlilik ve millilik nutuklarına aldanmayın. Milletimiz yetkiyi bize verdiğinde cenabı hak bize bu görevi nasip ettiğinde elbette çiftçimiz de esnafımız da işsiz gencimiz de ekonomide olduğu gibi yerel basının da dertlerini çözmek bize nasip olacak."
"Bir taraf aç bir taraf beş maaş. Şirketi fesih edersem ben nasıl geçineceğim diyor arkadaş. Oto sanayiine çağırdılar 84 yaşındaki Naci Abimiz anlattı. 'Biz çok zordayız.' Dükkânlarını oradan çıkarıp bir başka yere götürme kararı aldı belediye. Diyor ki 'Bizim dükkânların bulunduğu yer kupon arazi. Bize verilen bir rakam var bunu böyle sayıyorlar diyor, çok daha yeri kıymetli, biz diyelim ki yeni dükkânların orayı diyor, içini kendimiz yaptırmamız gerekiyor diyor, ayrıyeten de 100 bin lira para ödememiz gerekiyor' diyor. Böyle bir şey olabilir mi! Vatan toprağını kupon arazi gören bir zihniyetin oto sanayiinde evini geçindirmeye çalışan insanların ne yapacağına hiç bakmadan oradaki kupon araziyi değerlendirme mantığıdır. Böyle bir zihniyet olamaz. Sayın Erdoğan sen kafanı kuma gömmekte ısrar etsen de bunların hepsi gerçek. Allah'ın izniyle ilk sandıkta seni gönderip hepsiyle biz ilgileneceğiz, biz.
"Bu insanları daha ne kadar duymazlıktan geleceksin Sayın Erdoğan?"
Ama bu sırada sen sarayında sefa sürerken milletimizin feryadı her geçen gün artıyor. Zor şartlarda devletlerini yanlarında görmek istiyorlar. Türk milletinin anlayışı iktidarı devlet olarak gördüğü için iktidarın yaptığı tüm alengirli işleri, tüm o insanları perperişan yalnız bırakmaları devletin yalnız bıraktığı şeklinde görüyorlar, aynı anda devlet dediğimiz o anlayış da yerle bir oluyor. Ama bunların seslerini duyan yok. Bu insanları daha ne kadar duymazlıktan geleceksin Sayın Erdoğan? Milletimizin çilesine daha ne kadar seyirci kalacaksın?
"İBB'de geçmiş dönemde yaşanan AK parti için küçük milletimiz için ise oldukça büyük bir yolsuzluktan bahsetmek istiyorum . Vatan Caddesi'nde belediyeye ait olan bir yeşil alan bir firmaya 25 milyon liraya satılıyor. Ardından bir düzenleme ile bu alan imara açılıyor. böylece fiyatı katlanıyor. Bir süre sonra aynı arsayı aynı belediye 430 milyon liraya geri alıyor. Böyle bir şey, mantık, akıl, yürek neresi alır bunu! Bu rezaletle milletin belediyesi yani milletin bizzat kendisi 405 milyon lira zarara uğruyor. O para da o firmanın cebine giriyor. Aynı arsa yeni bir kararla yeniden yeşil alan oluyor ve bugünkü piyasa fiyatına göre fiyatı 90 milyon lira oluyor. Milletin hazinesine düşmüş şu arsızlığa bakar mısınız. Millet İttifakı'nın büyükşehir belediyesi suç duyurusunda bulundu. Şimdi söz yargının. Milletin hakkını hukukunu savunacak, bu yolsuzluğun hesabını soracak onurlu savcı ve hâkimleri göreve çağırıyoruz."
Müsilaj tepkisi
Seni oraya koltuk boş kalmasın diye mi oturttular. Seni oraya sağa sola git fotoğraf çektir bir de üstüne maaş al diye mi oturttular? Senin işin bu değil mi? 8 ay önce bambaşka açıklamalarla sorunu görmezden geldiniz bakanlık olarak bugün sırf Sayın Erdoğan parmağını şıklattı diye acil eylem planı hazırlama yarışına girdiniz. Bir de hala utanmadan işinizi yaptığınızı iddia ediyorsunuz. Böyle bir devlet yönetimi olur mu? Ayıptır günahtır.
Marmara için çözüm önerileri
"Marmara Denizi'ni kurutma ihtimali olan bu belaya karşı ne yapılması gerektiğine dair çalıştık. Öncelikle bu sorunun öncelikle yerel yönetimlerin yükü olmadığının bilinmesi gerekiyor. Bakanlık zor zahmet de olsa büyükşehir belediyelerimizi de dahil ettiği bir süreç başlattı. Bunun devamında atılacak adımlar için de iktidara buradan çağrıda bulunmak istiyorum; Marmara Denizi'ne dökülen atık suların bir kısmı değil tamamının ileri biyolojik arıtmadan geçmesi gerekiyor. Bunun için merkezi yönetim olarak yerel yönetimleri destekleyin. Mevcut arıtma tesislerini bir an önce ileri biyolojik arıtma tesislerine gidin, gerekirse kamulaştırmaya gidin. Gübre kimyasal ve ilaç kullanımının azaltılmasını sağlayın. Marmara Denizi'ne atık su döken nüfusu 5 binden fazla olan yerleşimlerde hızla biyolojik arıtma tesisleri kurun. "
"Aziz milletin sayın Erdoğan'ın ekonomi bizim işimiz dediğinde başımıza gelenler ortada. Yani bir konuda bu benim işim dediği anda ben titremeye başlıyorum. Tansiyonum düşüyor. Şimdi de çıktı çevre bizim işimiz dedi. Nasıl bir endişe duyuyorum, nasıl bir endişe duyuyorum anlatamam size. Şayet Erdoğan'ın çevreciliği de ekonomistliği gibiyse milletçe büyük bir tehlike ile karşı karşıyayız. Allah sonumuzu hayır eylesin."
"Salda Gölü'ne beton dökenlerin yol kenarın ağaç diktik ya diye kendilerini savunmalarını kabul edemeyiz. Kaz Dağları'nı yamalatanların bizi millet bahçeleriyle uyutmaya çalışmalarına sessiz aklamayız. çevre bizim işimiz diyen büyük Rizeli iflah olmaz rant sevdalısı için Rize'deki doğa kıyımına göz yummasına görmezden gelemeyiz. Sessiz kalmayacağız, kabul etmeyeceğiz. Memleketin cennet doğası için mücadeleye devam edeceğiz."
'O ucube kanala izin vermeyeceğiz'
Anadolu’nun irfanını, ferasetini gördük. Aslında bu sözlerin üzerine benim söz söylemem doğru değil ama su konusu ile ilgili, kuraklık ile ilgili arkadaşlarımız çalıştılar. Çözüm önerilerimizi anlatacağım. Biz Türkler için ağaç kutsaldır.
Ağaç kutsallığı genetiğimize, kültür kodlarımıza iliştirilmiş bir konu. Bugün ağacına, ormanına, denize sahip çıkmayan bir iktidar var. Türkiye’nin her bir noktası iktidar tarafından esir alınmış durumda.
Bu çürümenin ortasında milletimiz iş, can derdindeyken iktidar hala satmanın, o beş müteahhitin kasasını doldurmanın hâlâ Kanal İstanbul’un derdinde.
Bu ihanete geçit vermeyeceğiz. Fatih’in İstanbul’un boğazına o yağlı ilmeği geçirtmeyeceğiz. Marmara ölürken, deprem tehdidi ortadayken o ihale kenelerinizin daha fazlası semirmesine müsaade etmeyeceğiz. O ucube kanala izin vermeyeceğiz.