Fransız yazar Victor Hugo’nun da dediği gibi, İyi olmak
kolaydır, zor olan adil olmaktır. En mükemmel adalet ise
vicdandır.
Düşmanlarının bile adaletinden zerre kadar şüphe duymadığı Ömer bin
Hattab, Peygamber Efendimizin ve ashabının baskılardan kurtulmak
için Mekke’den Medine’ye göç etmesinden kırk sene evvel Mekke’de
dünyaya geldi. Hz. Ebubekir’den sonra gelen, adaleti ile ön plana
çıkmış ikinci İslam halifesi.
Hz.Peygamberin ölüm emrini yerine getirmek için görevlendirilen ve
yolda karşılaştığı sahabenin asıl niyetini anlaması üzere,
Ömer Bin Hattab’a kız kardeşinin gizlice müslüman olduğunu
söyleyerek hedef şaşırtmak niyetiyle Ömer’i kız kardeşinin evine
yönlendirmiş. Kız kardeşinin evine geldiğinde pencereden Kur’an’ı
işiten Hz. Ömer “Göklerde ve yerde ne varsa Allah’ı tesbih
etmekte.” diye başlayan Kur’an ayetlerinin etkisi altında
kalarak Müslüman olmuştur.
İslam aleminde, Peygamber Efendimizden sonra kabiliyetli,
iradeli, güçlü ve hakkaniyetli olma konusunda akla gelen kişilerden
biri de şüphesiz Hz Ömer radıyallahu anh’dır. Halkın arzu ve
isteklerini yerine getirmiş, halkına sahip çıkmış, halkın sosyal ve
ekonomik sorunlarıyla ilgilenmiş, halkı ile bütünleşmiş ve tüm
bunları yaparken adalet ekseninden ayrılmamış. Bu yüzden Hz Ömer
çoğunluk tarafından sevilmiş ve takdir edilmiş.
Hz. Ömer, doğruluğu ve adil yönetim biçimi ile dünyanın dört bir
yanına ün salmış bir lider bir halifedir. Hz. Ömer hakkında
söylenen en değerli söylemlerden biri de; Ömer denince adalet,
adalet denince Allah hatırlanır söylemi.
Türkler ile Müslüman Arapların karşılaşması ilk kez Halife Ömer
zamanında gerçekleşir.
Gerçek manada ise ilk kontak, Müslümanlar ile Çin arasında
geçen Talas Savaşı sırasında vuku bulur. Buna karşın Türk’lerin
kitleler halinde müslüman olması 9.yüzyılın sonlarına denk
gelir.İslam dininin dünya dini olması Türk’lerin İslamiyeti
kabul etmeleri ile başlamıştır.Türklerin fetihleri ile de bir kaç
yüzyıl için de islamiyet tüm coğrafyalara yayılmış.
Türk milleti manevi motivasyonunu İslam’dan ve Hz Ömer’in
adaletinden alarak üç kıtaya yüzyıllarca hükmetmiş yüce bir
millettir.
Bir Asırdır Süregelen Yalan Rüzgarı ve New York
Mitingi
Batı dünyası Türk’lerin adaletli ve vicdan sahibi bir millet
olduğunu çok iyi bilir. Savaş sırasında bile esir alınan düşman
askerleri ile lokmasını paylaşan merhamet, vicdan sahibi milletiz.
Türk halkı örflerin, geleneklerin ve islam dininin izin vermediği
hiç bir işi onaylamadı yapmadı. Bizler yedi düvele adaleti ile
hükmetmis milletlerin torunları, evlatlarıyız.
Biz adalet üzere var olduk. Töresinde bulunan adalet motivasyonunu
islamlaşma süreciyle daha da perçinleştiren Türk milletinin,
soykırım ne genlerinde ne de manevi değerlerinde mevcuttur.
Arşivlerin de açılması ile birlikte tarihçilerin araştırarak karara
bağlaması gereken lakin başta Ermeni diasporasının ve batılı
siyasetçilerin öne sürdüğü sözde Ermeni soykırımı koca bir yalandan
ibaret. Batılıların kendi arzuları ve hırsları doğrultusunda
Türkiye Cumhuriyeti’ne baskı kurabilmek için önümüze temcit pilavı
gibi getirdikleri bu mesele kesinlikle siyasi bir çıkarın mahsülü.
Kimse bize soykırım çamurunu atamaz. Sonucu ne olursa olsun yüz
seneyi aşkındır üzerimize yapıştırılmaya çalışılan bu kirli lekeye
izin vermeyeceğiz.
Ermenilerin 1915 olaylarına ilişkin iddiaları Amerika’nın New York
şehrinde protesto edildi. 24 Nisan’da benim de aktif olarak katkı
sağladığım mitingde konuşan Türk Amerikan Dayanışma Platformu üyesi
ve TACS Yönetim Kurulu üyesi Çetin Güzel, amaçlarının
Ermenilere karşı bir etkinlik yapmak olmadığını belirtti.
Ermeni diasporasının Türklere ve Türkiye'ye karşı dünyaya
ekmek istedikleri nefret tohumlarını kurutmak için
toplandıklarını ifade eden Güzel, "buradan dünyaya soykırım
yalanlarına son diyoruz" diye konuştu. Ermeni diasporanın soykırım
iddialarını sektör haline getirdiğini söyleyen Güzel,
"Soykırım Türklerin işleyeceği bir suç değildir. Dinine
ters, inancına ters, ahlakına ters, anlayışına ters, ruhuna
ters. Bu yalanları ve iftiraları kabul etmiyoruz"
dedi. Bu vesile ile bu mitingde yardımlarından dolayı Murat Berk,
Gökbörü Gençosmanoğlu, Alp Zen, Yusuf Necati Özer, Bülent Kayabaş,
Cemil Şen, Haşim Şahin, Gökhan Yılmaz ve buradan isimlerini
sayamadığım emeği geçen tüm dostlara teşekkür ederim.