Daha dün gibi.
Demek ki 2000 yılı
baharıymış.
Rahmetli Ufuk
Güldemir, sevgili kardeşim, bir gün heyecanla
aramıştı.
Beni transfer etmek istiyordu.
Nereye diye
sordum.
İnternet sitesi kuruyordu,
Türkiye’de bir ilke imza atıyordu.
O tarihte
Milliyet’te yazmaktan olan benden fazla bir
ilgi hasıl olmadığını hissedince, sesini
yükseltmişti.
Her zamanki heyecanıyla,
“Bak Hasan abi” diye derhal didiklemeye başlamıştı
beni telefonda, “Şimdi dudak kıvırıyorsun, ama bu
gazetecilik, internet gazeteciliği geleceğin gazeteciliği, sen de
göreceksin bir gün...”
Aradan 13 yıl
geçmiş.
Ufuk’un dediği
çıktı, internet gerçeğini gecikmeli de olsa, 45 yıllık bir
yazılı basın serüveninden sonra yetmişine merdiven dayarken
ben de görmüş oldum.
Şimdi benim Milliyet
sonrasındaki hallerimi ve Doğan Akın’ın T24’ündeki yeni
gazetecilik hayatımı görmüş olsaydı, eminim, ince ince
dalgasını geçerdi benimle...
Ufuk Güldemir’le eşzamanlı olarak
2000 yılı Mayıs ayında ‘internet medyası’na ilk
kez adım atan ve onunla bir ilke imza atan biri daha vardı:
Hadi Özışık.
Ufuk’un Habertürk’üyle birlikte
5 Mayıs 2000 tarihinde İnternethaber’i yayın
hayatına başlıyordu.
Kars’tan İstabul’a gelen
alaylı bir gazeteci Hadi Özışık. Gazetelerde ve televizyon
kanallarından çalıştıktan sonra, 28 Şubat
sürecinde bir süre bu ülkede çoğu gazetecinin başına geldiği bir
süre işsiz kalıyor. Gazetecilik dışında başka işi olmuyor.
Bir gün
interneti keşfediyor.
Cebindeki 340 dolarıyla bir
domain alıp İnternethaber’in temeline harç atmaya başlıyor.
13 yıl önce iki kişiyle başladığı yolculuğuna
bugün 60 kişiyle 8 internet sitesinde birden devam
ediyor.
Geçen gün kendisiyle sohbet
ederken, “İnternet gazeteciliği yaparak kendimi Türkiye’nin en
özgür gazetecisi sayıyorum” dedi Hadi Özışık ve ekledi:
“Yıllardır
sürüncemede kalmış olan İnternet Medyası Yasası’nın bir an önce
çıkmasını diliyorum.”
İnternethaber’in
13. kuruluş yıldönümünü kutlarken ben de, 45
yıllık bir basın emekçisi olarak, “İyi ki internet medyası varmış!”
diyorum kendi kendime...