İyi ki İmam Hatip'e gitmişim
Abone olAhmet Hakan, İmam Hatip'ten başlayan ve bu noktaya varan yıllardaki değişimini anlattı.
"İki kardeşim var, ben ortancayım. Küçük olan sinema yönetmeni,
büyük olan ise reklamcı. Yozgat'ta doğdum ama oraları hiç
hatırlamıyorum. Rahmetli babam müftüydü, annem ev hanımı." diye
söze başlayan Ahmet Hakan,'ya konuştu.
İşte o röportajdan çarpıcı başlıklar:
İmam Hatip'e kendi isteğinle mi gittin yoksa aile baskısı
mı?
- İlkokulu bitirince bir okul seçmen gerekiyor, çevrendeki pek çok
çocuk İmam Hatip'e gidiyor, sen de haliyle kendini oraya ait
hissediyorsun, onun için hazırlanıyorsun, orada olmak istiyorsun.
Kültürel çevrenin etkisi büyüktür bu konuda.
* Yönlendirme söz konusu değil yani...
- O yaştaki bir çocuğu koşullayan ailesi ve çevresindeki kültürel
havzadır. Çocuk, koşullamaya fark etmeden uyar. Ben de uydum. Ama
hiç pişman değilim.
"İyi ki de İmam Hatip'e
gitmişim"
* Pek çok kimsenin aklına İmam Hatip deyince “medreseler”
geliyor.
- Bizde İmam Hatipler bilinmiyor. Şunca zamandır Türkiye'yi İmam
Hatip mezunu kişiler yönetmesine rağmen, hâlâ bazı çevrelerde İmam
Hatip denilince akıllara Taliban tipi mektepler geliyor. Halbuki
İmam Hatiplerin memleketteki düz liselerden hiçbir farkı yoktur.
Aynı Milli Eğitim'e bağlıdırlar, aynı öğretmenler gelir, aynı
dersler verilir. Mesela Muharrem İnce, İmam Hatip liselerinde fizik
öğretmenliği yapmıştır. Bizim ateist felsefe hocamız bile
vardı.
* Her şey aynıysa niye İmam Hatip deniyor?
- Tek farkı İmam Hatiplerde meslek dersleri adı altında din temalı
derslerin bulunması... Bu dersler müfredatın yüzde 30'unu, en fazla
yüzde 40'ını teşkil ediyor. Bir de tabii bu okullardaki dini
atmosferi de vurgulamak gerekir. Bence İmam Hatipleri farklı kılan
o atmosferdir.
* Ya o atmosferin dışına çıkmak istersen?
- Pek çıkılamaz o atmosferden... Bence İmam Hatiplerin asıl sorunu
işte budur. Fakat işin bu kısmı bizde hiç ki! Bir taraf “irtica
yuvası” dedi, bir taraf da “şanlı okul”. Böylece asıl meseleye
gelinemedi... İmam Hatiplerin yeniden canlandırıldığı şu günlerde
de durum pek değişmiş değil.
* İmam Hatip yıllarında “büyümüş de küçülmüş” Ahmet
nasıldı?
- Her zaman okumaya çok düşkündüm. İlk dönem doğal olarak din
temalı metinlerdi elimdekiler. Hidayet romanları okudum. Ahmet
Günbay Yıldız'lar, Hüseyin Karatay'lar, Şule Yüksel'ler...
* “Yoldan” ne zaman çıktın?
- (Gülüyor) Çok geç olmadan... İmam Hatip'teyken... Önce
klasiklerle tanıştım. Türk, Batı ve Rus klasiklerini okumaya
başladım.
* Müfredatın dışına çıkıyorsun diye sana dudak büküldüğü
oluyor muydu?
- Normal liselerde müfredatın dışına çıkanlar ne kadar tepki
görüyorsa o kadar. Ne bir eksik, ne bir fazla... Ama yanlış
anlaşılmasın! Farklı okumalara yönlendiren bir ortam da vardı İmam
Hatiplerde... Mesela edebiyat öğretmenlerimiz Rus edebiyatı
okumamız için teşvik ederlerdi bizi... Zaten bir Dostoyevski, bir
Tolstoy okumak İmam Hatiplilere her zaman çok ilginç gelir.
* O niye?
- Çünkü bu kitaplarda suç, günah, Tanrı, öteki dünya temaları
vardır. Tanrı yoksa ne olacak, Tanrı varsa ne olacak türü
hesaplaşmalar... İmam Hatiplilerin çok tartıştığı ve yabancı
olmadığı temalardır bunlar. Hatta dini temalı derslere giren bir
hocamız camide vaaz verirken Dostoyevski'nin Suç ve Ceza'sındaki
Raskolnikov'un günah kavramıyla çektiği sancıları cemaate
anlatırdı. Hacı amcalar da dinlerdi bu vaazı.
* Gelelim zurnanın zırt dediği yere, Ahmet sen dönek
misin?
- “Dönek” kelimesi, biliyorsun, birini aşağılamak için kullanılıyor.
* Sana göre döneklik ne demek peki?
- Şöyle bir şey: Şimdi diyelim ki bir adam A partisi iktidardayken, o partinin borazanlığını yapıyor... Derken B partisi iktidara geliyor ve aynı adam bu sefer paldır küldür yeni iktidarın borazanı oluyor.
BAŞBAKAN'A HAKARET ETMİYORUM,
POLİTİKALARINI ELEŞTİRİYORUM
* Başbakan’ın yerinde olsan Ahmet Hakan’a gıcık olur musun?
- (Gülüyor) Olmam, niye olayım ki! Ben Başbakan’a hakaret etmiyorum, aşağılamıyorum, yadırgamıyorum, onun iktidar olmasına zerre kadar bozulmuyorum, buna içerleyip hazımsızlık yapmıyorum, onu halkın oyunu alıp seçilmiş bir başbakan olarak görüyorum, iktidar olma hakkını sonuna kadar savunuyorum. Neden rahatsız olsun ki benden? Ayrıca ben “ayaklar baş oldu” demiyorum, “bunlar geldi her şeyi mahvetti” demiyorum, böyle şeyler düşünmüyorum ve söylemiyorum.