İtalya denince ne geliyor aklınıza?
Abone olBaşbakan Berlusconi adının karıştığı seks skandalı nedeniyle dünya basınını meşgul ederken, Robin Lustig, bu hafta cumhuriyetin 150'inci yıldönümünü kutlayan ülkeye gitti, modern İtalya'nın ruhunu araştırdı.
"Ünlü bir İtalyan siyasetçinin ismini söyleyin" desem, aklınıza ilk gelecek ismi biliyorum.
Peki, "bu siyasetçinin ismini duyunca aklınıza ilk gelen ne?" diye sorarsam vereceğiniz yanıtı da tahmin etmem zor değil.
Evet, şu an aklınızdan geçen politikacının adı, bence Silvio
Berlusconi... aklınıza düşen ilk kelimeler de seks, fahişeler ve
bunga bunga partileri... Berlusconi'ye geçen hafta 10 – 15 gün
içinde mahkemeye çıkarılacağı söylendi. 18 yaşından küçük bir kızla
para karşılığı cinsel ilişkiye girmekle ve sonra da kızın gözaltına
alınmasını engellemeye çalışarak görevini kötüye kullanmakla
suçlanıyor. Berlusconi'ye göre yaptığı hiçbir şey, yasalara aykırı
değil ve kendisi hala başbakan.
Bundan 30 yıl önce İtalya'da yaşadığım sıralarda insanların bu ülkeyle ilgili aklına ya mafya gelirdi, ya da spagetti. Fiat'ı bilirlerdi ya da Mikelanj'ı. Bu hafta döndüğümde ise karmakarışık, kederli ve belirsizliklerle dolu bir ülke buldum.
Eski güzelliğinden artık eser kalmamış, bir suç merkezi haline gelmiş güneydeki Napoli'den kuzeye, sanayi ve ticaretin kalbi Milano'ya oradan Torino'ya dek seyahat ettim. Her durağımda, insanlara sordum: "İtalya denince, ne geliyor aklınıza?"
Kutlamak mı anmak mı?
"Dolandırıcılar" diyor tarihi üniversite kenti Padova'da genç bir caz müzisyeni... Bir zamanlar Galile de öğrenciydi bu kentte.
"Anlaşılması zor" diyor bir sosyal hizmet görevlisi de. Napoli Körfezi'nden Vezüv yanardağına doğru bakarken birlikte...
İtalya, birleşik bir ülke haline gelişinin 150'inci yılını anıyor bu hafta - bilhassa "anıyor" dedim çünkü "kutluyor" demek abartılı kaçacak.
İtalya'nın güneyi, hala İspanyol Burbonların iktidarı altında geçen dönemin yasını tutuyor, kendilerine ait, gurur duydukları bir kültürlerinin olduğu çağın yani... Kuzeydekiler, aradan geçen bunca yıldan sonra ödedikleri vergilerin, neden hala tembel ve ahlaksız gördükleri Güneyde yaşayanlara harcandığını sorup duruyor kendilerine...
Bir kaç gün önce, sevimli bir liman kenti olan Gaeta'daydım. Roma ile Napoli'nin tam ortasında olan bu kent aynı zamanda, İtalya'nın birleşmesinden önce son savaşın da verildiği yerdir. Napoli'nin kuzey ordusunun eline geçmesinin ardından Burbon kraliyet ailesinin de sığınağı olmuştur.
Gaeta, korkunç bir kuşatmanın altında kalmış, onbinlerce insan hayatını kaybetmişti. Bu olayın yıldönümünü anmak üzere toplanan halk, sokaklarda yürüyüş düzenledi, pek çoğu dönem kostümlerine bürünmüştü. Fakat pek de birleşmenin kutlandığı söylenemez çünkü 150 yıl sonra bile, mağrur ve belirgin Güneyli kimliği varlığını koruyor.
Ortak dil televizyon
İtalya'yı "kafası karışık bir halde" bulduğumu söylemiştim.
Belki bunun sebebi kısmen de olsa, İtalya'nın "kafa karıştıran" bir yer olması. Bu yıldönümü bile göründüğü gibi değil. Evet, 1861 yılının Şubat ayı, o dönemde kuzey İtalya'nın büyük bir bölümünü yöneten Sardinya kralının, Sicilya Kralı'nı bozguna uğratarak birleşik bir İtalya Krallığı'nın ilk hükümdarı oluşunu simgeler. Ama Venedik ve çevresinin Avusturya'dan alınması beş yıl sonrasına; Roma'nın Papa'nın elinden alınabilmesi de 1870'e rastlar.
Bu sancılı tarihine rağmen, İtalya bugün artık tek bir devlet ve sahip olduğu birlik örneğin, Bask ve Katalanların olduğu İspanya; Korsikalıların ve Bretonların olduğu Fransa; İskoç, Galli ve Kuzey İrlandalıların olduğu Britanya gibi farklı etnik grupların bir arada yaşadığı diğer Avrupa ülkelerinden daha zayıf değil.
Bugünlerde İtalyanların tümü aynı televizyon programlarının müptelası - bu programların pek çoğu Berlusconi'nin sahibi olduğu ya da denetimini elinde tuttuğu kanallarda yayımlanıyor. Kısmen de olsa televizyonun da etkisiyle, hepsi aynı dili konuşuyorlar artık. Ama 50 – 60 yıl önce durum hiç de böyle değildi, bir çok İtalyan, kendi yörelerinin lehçesini konuşurdu...
Padova'da tanıştığım genç müzisyen, bana Napoli'ye her gittiğinde kendisini yabancı bir ülkede gibi hissettiğini anlattı. Bahsettiğim kişi, yıllarca New York'ta yaşamış üstelik. Napoli, darmadağınık bir kent ve kirli, bir de burada yaşayanlar deli gibi araba kullanıyor - dolayısıyla Berlin ya da Viyana gibi kentlerde kendisini çok rahat hissedecek Kuzey İtalyalı birinin Güneye gitmesi, kendisini Kahire ya da Beyrut'ta bulması gibi bir his yaratıyor.
Berlusconi'ye gelince, bugün her zamankinden daha da küstah. Nisan ayındaki mahkemesine kadar istifa etmeyeceğini söylüyor - ve tuhaf bir durum ama bu ülkede Berlusconi'nin, birleştirici bir nüfuzu olduğu muhakkak. Aslen Milanolu, ticari imparatorluğunun merkezi de orada, bunga bunga partilerini de orada düzenliyor... Ama iş kimden siyasi destek aldığına gelince, tüm oklar, sadece Kuzeyi değil, aynı oranda Güneyi de işaret ediyor.
Geçen haftasonu Berlusconi'ye muhalefetini göstermek isteyen yüz binlerce İtalyan sokaklara döküldü, onlarca kent ve kasabada meydanları doldurdular.
Ellerindeki pankartlarda "Basta" "yeter" yazıyordu. Başbakanlarının ve belki de ülkelerinin kaderi şimdi yargıçların elinde...