Nazlı Ilıcak, Tercüman'da tepeme dikilip, "Ne yapıyorsunuz Hadi
Bey?" dediğinde, haber yazmadığımı, köşe yazımı sayfaya
yerleştirdiğimi hatırlatmıştım.
Güçlü ve kudretli Nazlı Ilıcak'a bir gün önce, yazıma müdahale
ettiği için kafa tutmuştum. Nazlı Hanım, denetim mekanizmasıyla
kafamı koparmayı kafasına koymuştu besbelli.
Ama ben özgürdüm!
2000 yılının 5 Mayıs'ında elime geçirdiğim özgürlüğümü bırakmaya
pek niyetli değildim. O yüzden sevgili patronum Mehmet Ali
Ilıcak'tan izin alarak uçup gittim Tercüman'dan.
Üstelik kırmadan, dökmeden, yaralamadan.
Hal böyle olunca; Mehmet Ali Ilıcak'la dost kaldık.
Allah bozmasın...
Hala dostuz...
***
Evet dostlar ben özgürüm.
Allah şahidimdir ki, bu sitede yazı yazan herkes ama herkes benim
kadar özgürdür. 8. yıla girmek üzereyiz, küfüre, hakarete, küçük
düşürücü ifadelere geçit vermedim. Otokontrol sistemini oturttum,
her yazara bir kullanıcı adı bir de şifre vererek, onları
vicdanlarıyla başbaşa bıraktım.
İşte orada; Nazım Alpman söylesin bir tek gün, en ufak bir müdahale
yapılmış mı kendisine?. Alpman bu sitede kimi zaman en ağır
yazıları kaleme alan bir gazeteci.
Hiç kimseye eyvallahı olmadı bugüne kadar.
Bana bile...
Behiç Kılıç...
Her tarafından muhalefet akıyor Behiç Bey'in. Kalemi kılıç gibi
hala, ona da müdahale olmadı, olmayacak. Ben ne kadar özgürsem,
Behiç Kılıç da o kadar özgürdür ve bunun tadını çıkarıyor.
***
Kemal Çapraz'ı söylememe gerek var mı? Ya Aytun Çıray'ı? Aynı
zamanda politik kimliği olan Ufuk Söylemez, şaşkınlığını
gizleyemedi, özgürlüğünün farkına varınca.
İnternethaber'in en tepesindeki Hacer Alkan'ın babasına eyvallahı
yok. Dost falan dinlemez, arkadaş hatırına bakmaz. Haberle yatıyor,
haberle kalkıyor.
Diyor ki:
-Haberime karışmayın ne yaparsanız yapın...
Laf aramızda biraz da dediğim dedik...
Yürek ister Hacer'in olduğu yerde, özgürlüğümüzden ödün istemek.
Baskı veya buna yakın kelimeler, yıllar önce omuz omuza muhabirlik
yaptığım arkadaşım, dostum Hacer ve bana göre değil. Çok şükür
bugüne kadar öyle bir baskı görmedik, görsek bile buna boyun
eğmeyeceğimizi bu kapıda ekmek yiyen herkes, çok daha iyi
biliyor.
Ama şerefsizlik parayla değil... Ruhunda varsa, iflahı mümkün değil
o şeref yoksunu kişilerin. Nemalandıkları yerde işleri
bitince, yedikleri sofraya bıçak saplamak onların
kişiliksizliğinin göstergesi.
Ne demişler...
Keskin sirke, küpüne zarar...
Anlayacağınız dostlar, bazen de it ürür, kervan yürür.
Ben de hep aynı şeyi tekrarlyorum:
-Ben özgürüm.
Bakalım bu sözleri daha kaç kişiye hatırlatma gereği duyacağım.