İşte yeni hükümetin yol haritası
Abone olBaşbakan Ahmet Davutoğlu, hükümet programını TBMM Genel Kurulu’nda okudu. <br/>Başbakan Davutoğlu tarafından okunan hükümet programı ’İleri ...
Başbakan Ahmet Davutoğlu, hükümet programını TBMM Genel
Kurulu’nda okudu.
Başbakan Davutoğlu tarafından okunan hükümet programı ’İleri
demokrasi’, ’İnsani Kalkınma’, Yaşanabilir Mekanlar ve Çevre’,
’Güçlü Ekonomi’ ve ’Önce Ülkü’ başlıklarından oluşuyor. Toplam 185
sayfadan oluşan hükümet programı şöyle:
"Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, 10 Ağustos 2014 tarihi,
ülkemizin siyasi tarihinde iftiharla hatırlanacak son derece
anlamlı bir gün olmuştur. Cumhuriyet tarihimiz boyunca, halkımız,
Cumhurbaşkanlığı seçimi dolayısıyla ilk defa sandığa gitmiş, hür
iradesiyle, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin 12. Cumhurbaşkanını ilk
turda doğrudan belirlemiştir. Bu sayede, geçmişte krizlere konu
olan, vesayet odakları tarafından suistimal edilen Cumhurbaşkanlığı
makamı yepyeni bir anlam kazanmıştır. Seçimler, huzur içinde, özgür
ve adil bir şekilde, hiçbir vesayet tartışmasına konu olmadan
gerçekleşmiştir. 10 Ağustos’ta milletimizin iradesi hiçbir
tereddüde mahal vermeyecek bir netlikte tecelli etmiş, halkın
tercihi yönetime güçlü bir şekilde yansımış ve demokrasimiz ileri
bir aşamaya geçmiştir. Bu seçim ile yeni Türkiye’nin kapıları
ardına kadar açılmıştır. 10 Ağustos ile birlikte yeni Türkiye’yi
inşa süreci başlamıştır. Şüphesiz ki son 12 yılda atılan adımlar ve
yapılan reformlar olmasa bugün yeni Türkiye’den bahsedemezdik. Bu
vesileyle 21. yüzyılın başlarında ülkemizin bu atılımı yapmasına
katkı veren herkese ve her kesime şükranlarımı ifade etmek
istiyorum. Meyvelerini son dönemde aldığımız bu demokrasi ve
kalkınma mücadelesine tarih içinde omuz vermiş, destek olmuş,
bugünlere zemin hazırlamış tüm kişileri de huzurunuzda saygıyla
anıyorum. Halkın doğrudan seçtiği Cumhurbaşkanımız ile
hükümetimizin birlikte ve uyumlu çalışması, hiç şüphesiz, büyük bir
sinerji ortaya çıkaracaktır. Bu sinerji, milli gücün ve milli
iradenin daha da tahkim edilmesini sağlayacaktır. Yeni dönemde
seçilmiş ve güçlü bir Cumhurbaşkanı, seçilmiş ve güçlü bir başbakan
ve hükümet olarak halkımıza çok daha etkili bir şekilde hizmet
etmenin gayreti içinde olacağız. Şunu önemle belirtmek isterim;
bugüne kadar görev yapan AK Parti hükümetleri, sadece bir devleti,
bir siyaseti, bir otoriteyi tesis etmek üzere değil, yeni bir
medeniyet ihyası için ayağa kalkmış ve yeni bir yola koyulmuştur.
Bu çerçevede, 62. Hükümet de, önceki AK Parti hükümetleri gibi
ülkemizin kritik bir döneminde tarihi bir sorumluluk
üstlenmektedir. Hükümetimiz, üzerinde yükseldiği parlak geçmişi
önüne hedef olarak koyduğu parlak gelecek ile buluşturan güçlü bir
köprü olacaktır. Son 12 yılda yapılanları yeni bir atılım dönemi
ile taçlandırmak hükümetimizin temel misyonu olacaktır. İkinci bir
değişim ve dönüşüm dönemi ile ulaşmayı öngördüğümüz 2023 Vizyonu
artık uzak bir vizyon olmaktan çıkmıştır. Geçmişte elde edilmiş
olan başarılarımız dolayısıyla asla rehavete kapılmayacağız. Yeni
dönemde de ülkemizin hızlı, istikrarlı ve insan odaklı bir şekilde
kalkınması için bizden önce gelen dört AK Parti hükümetinin
tecrübesine yaslanarak aşkla, heyecanla çalışma azmindeyiz. Bizden
önce gelen hükümetlerin başarısı çıtamızı yükseltmekte, daha ileri
adımlar atma kararlılığımızı güçlendirmektedir. Amacımız çok daha
güçlü, müreffeh, saygın ve demokratik bir Türkiye’ye ulaşmak;
ekonomisi, bilim ve teknolojisi, siyaseti, sosyal ve kültürel
politikaları ile örnek alınan bir ülke olmaktır. Tüm
politikalarımızın temeli halkımızın bizlerden talep ve
beklentilerini karşılamak olacaktır. Sorumluluğumuzun büyüklüğünün
farkında olduğumuzu, omuzlarımıza yüklenen mukaddes emaneti
titizlikle ve onurlu bir şekilde taşıyacağımızı ifade etmek
istiyorum. Küresel kriz ortamında büyümeye devam eden ve
milyonlarca insanımıza yeni istihdam imkânları sunan ekonomimiz
temel önceliklerimiz arasında yer almaya devam edecektir. Yeni
Türkiye’nin güçlü ekonomisi, güven ve istikrar içinde çok daha
rekabetçi ve yenilikçi bir zeminde 2023 Hedeflerine emin adımlarla
yürüyecektir.
Çözüm süreci başta olmak üzere ülkemizin iç meselelerinin çözümüne
yönelik güçlü adımlar kararlılıkla atılacak, millet olarak
dünyadaki yarışta konumumuz güçlendirilecektir. Milletimiz,
odağında, çokluk içinde birlik ve kardeşlik olan büyük bir
medeniyetin mirasçısı ve taşıyıcısıdır. Biz de hükümet olarak
devletimizin tüm kurum ve kuruluşları ile bu medeniyet mirasına
sahip çıkacak, vatandaşlarımızın kadim medeniyet değerlerimize
aidiyetlerini güçlendirmek için var gücümüzle çalışacağız. Zira,
devletler ve milletler ancak ve ancak aidiyet bilinciyle ayakta
dururlar, eğer bir toplumda aidiyet bilinci zayıflamışsa, devlet
bir grup vatandaşını dışlamışsa, ötekileştirmişse, o andan itibaren
o devletin ayağa kalkması, o milletin felah ve sükun bulması mümkün
değildir. Dünyada hiçbir ülke medeniyet mirası bakımından bizim
ülkemiz kadar şanslı ve birikimli değildir. Eğer insanlık tarihi
kadim, modernite ve küreselleşme gibi evrelere ayrılırsa şunu çok
açık bir şekilde söyleyebiliriz ki, bu ülke, bu aziz topraklar,
jeostratejik önemi kadar jeokültürel önemi de haiz bu topraklar,
kadimin bütün renklerini bünyesinde barındırırlar. Şimdi büyük ve
yeni bir kültürel uyanışın arifesindeyiz. Bu yeni kültürel uyanış,
bütün insanlığa evrensel bir medeniyet çağrısıdır. Bu bakımdan,
içselleştirici ve bütünleştirici kültürü egemen kılacağız. Müstesna
bir coğrafyada genç ve dinamik nüfusu ile bu milletin sahip olduğu
muazzam enerjiyi iç çekişmelere değil, Cumhuriyetimizin 100.
yılında 2023 Vizyonu ile çerçevesi çizilen yeni hedeflere
yönlendireceğiz. Bir tek insanımızın bile kendisini kıyıda köşede
kalmış hissetmediği, fırsat eşitliğini ve sosyal adaleti en üst
düzeyde yaşayan bir ülkede, vatanımızın her karışını, milletimizin
bütün kesimlerini kucaklayan bir hükümet olma azmindeyiz. Bir
yandan ekonomik ve sosyal politikalarımızı etkili bir şekil¬de
uygularken, diğer yandan nereden gelirse gelsin, ülkemizin bu kutlu
yürüyüşünü akamete uğratmaya çalışan ve ulusal güvenliğimizi tehdit
eden eski ve yeni tüm vesayet unsurlarıyla mücadelemizi
kararlılıkla devam ettireceğiz. Süreklilik içinde değişim ve reform
irademizi hayata geçirerek, 21. yüzyıl dünyası şartlarında, yeni
Türkiye’yi inşa etmek ortak sorumluluğumuzdur. Köklü tarih ve
medeniyetimizi, insanlı¬ğın evrensel birikimi ile harmanlayarak,
bölgemizde ve dünya¬da barış ve istikrara aktif katkı sağlayan bir
ülke olarak yolumuza devam edeceğiz.
Dış politikada temel ilkemiz, politikamızın Ankara merkezli
olmasıdır. Hükümetlerimiz döneminde dış politikamız çok boyutlu
olmuştur, çok boyutlu olmaya devam edecektir; bu, aynı zamanda
coğrafyamızın bir zaruretidir. Türkiye belli bölge ve kıtalar
arasına sıkıştırılamaz. Bununla birlikte, Türkiye’nin Avrupa
Birliği hedefi stratejik bir hedeftir ve kararlılıkla
sürdürülecektir. Gündemi başkaları tarafından belirlenen bir ülke
olmayacağız. Bir yandan ülkemizin hızla yükselmesi için çalışırken,
diğer yandan daha müreffeh, adil ve barış içinde bir bölge ve dünya
için el birliği ile katkı sunmaya devam edeceğiz. Bugün eski
Türkiye’nin tüm vesayet kurumları ve vesayetçi zihniyeti kaybetmiş,
Yeni Türkiye kazanmıştır. Ülkemizin bütün sorunlarının özgürce
görüşülüp, farklı çözüm önerilerinin ortaya konduğu ve milli
iradenin tecellisiyle nihai kararların alındığı yegâne çatı Türkiye
Büyük Millet Meclisidir. Eski Türkiye’nin vesayetçi anlayışını ve
uygulamalarını değişik kılıklar altında yeniden canlandırmaya
çalışanlar karşılarında milleti ve temsilcilerini bulacaklardır.
Aziz milletimiz, demokrasi tarihimizde görülmemiş, dünyada da eşine
az rastlanır bir şekilde, sonuncusu 2011 Haziran ayında olmak üzere
birbiri peşi sıra üç dönem partimizin oylarını artırarak
iktidarımıza olan güvenini tazelemiştir. 30 Mart yerel seçimleri ve
10 Ağustos Cumhurbaşkanlığı seçimi halkımızın yönetimde istikrarı
güçlü bir şekilde sürdürme kararlılığını açıkça ortaya koymuştur.
Siyaset tarihimize silinmez harflerle yazılan tüm bu başarılar,
aynı zamanda sorumluluğumuzu ve aziz milletimize olan hizmet
aşkımızı artırmaktadır. Sahip olduğumuz kişisel ve kurumsal tecrübe
ile hiç eksilmeyen heyecanımızı birleştirerek, bu millete efendi
değil hizmetkâr olmaya devam edeceğiz. Milletimiz, Meclisimizi tüm
sorunların çözüm adresi olarak görmekte ve Meclisimize dair büyük
beklentiler içindedir. Bizlere düşen milletimizin bu beklentisi
doğrultusunda millet ile devleti kucaklaştırmak, iktidarı ve
muhalefeti ile yeni Türkiye’yi inşa etmektir.
Adalet ve Kalkınma Partisi başından beri yeni bir siyaset
anlayışını temsil etmiştir. Yıllarca hırpalanan, güven erozyonuna
uğrayan, milleti temsil etme yeteneğini yitiren siyaset, AK Parti
kadroları ile birlikte milletle olan bağlarını güçlü bir şekilde
kurmuş ve siyasi alanı yeniden inşa etmeye başlamıştır. Bu yeni
inşa sürecinin temelinde insanı, insan onurunu merkez kabul eden
bir anlayış yer almaktadır. İnsan onurunu korumak bizim asli
görevimizdir. Bu onurun esası da özgürlük ve güvenliğin teminidir.
Özgürlüğü garanti edilmemiş insanın onur duyması, güvenliği tehdit
altında olan birinin de özgürlüğü¬nü yaşaması mümkün değildir. Onun
için, daha ilk hükümet programlarında bugüne kadar hep özgürlük,
güvenlik dengesi dedik. Şimdi bir kez daha söylüyoruz, Türkiye’de
düşünce öz-gürlüğü, inanç özgürlüğü, ifade özgürlüğü, girişim
özgürlüğü AK Parti hükümetlerinin teminatı altındadır. Biz, köklü
tarihimizden ve medeniyetimizden aldığımız özgüvenle hareket ettik
ve insanımızın özgüvenini pekiştirdik. Ülkemizin sahip olduğu
muazzam potansiyeli harekete geçirmek üzere şeffaf, ülke gerçekleri
ile tutarlı ve güven verici politikalarla milletimizin huzuruna
çıkmayı en önemli ilke olarak benimsedik. Milleti esas alan bir
siyaseti hayata geçirdik. Siyaset kurumunu milletle, milleti
devletle kucaklaştıran bir anlayışla hareket ettik. Siyasetimizde
insanımızın değerlerini, talep ve beklentilerini esas aldık,
siyaset kurumuna güvenin ancak böyle sağlanacağına inandık.
Ülkeler arasında kıyasıya bir rekabetin yaşandığı dünyamızda
kaybedecek bir tek günümüz yoktur. Hükümetimiz 2023 perspektifi ile
2015 Haziran ayında yapılacak seçimlere kadar icraatını yoğun bir
şekilde gerçekleştirecek ve reformlara devam edecektir. Devamı
mahiyetinde olduğumuz 61. Hükümetin programı ülkemizin sorunlarına
gerçekçi ve son derece somut çözümler içermektedir. Dünyadaki
ekonomik kriz ve bölgemizin yaşadığı çeşitli siyasi çalkantılara
rağmen, bu çözümlerin büyük bir bölümünü hayata geçirmiş
durumdayız. İstikrar ve süreklilik içinde yenilenme ve daha ileri
hedeflere yürüme anlayışı ile hareket eden hükümetimiz, geçmiş
başarılar ile gelecek vizyonumuz arasında köprü olacak ve ülkemizi
2015 ve sonrasına hazırlayacaktır. Adalet ve Kalkınma Partisi
kurulduğu günden bugüne ezber bozan bir parti oldu, bundan sonra da
ezber bozmaya devam edecektir. 62. Hükümet de alışılageldik
kalıplarla değil, ülkemizin ve milletimizin ihtiyaçları
doğrultusunda hareket edecektir. Hükümetimiz değişimin gerektirdiği
cesaret ve dirayeti göstermeye devam edecektir.
AK Parti iktidarıyla birlikte devlet büyük bir restorasyondan, ihya
sürecinden geçti. AK Parti hükümetlerinin dirayeti devlette karar
alma yeteneğini geliştirdi. Fakat, şimdi o geçmiş vesayetler
bittikten sonra yeni vesayet türleri çıkmaya başladı. Ancak, kimden
kaynaklanırsa kaynaklansın ve hangi niyetle olursa olsun devlet
otoritesinin parçalanmasına yönelik hiçbir faaliyete asla izin
vermeyeceğiz. Hem kadim kültürümüzün siyaset felsefe metni olan
Nizamülmülk’ün Siyasetname’sindeki ehliyet esasları açısından, hem
de modern rasyonel bürokrasinin şartları açısından bürokraside
aranacak temel nitelikler ehliyet, liyakat ve dürüstlüktür.
İktidara geldiğimiz günden bugüne birçok iç ve dış badireyi
dirayetle atlattık. Milletin iradesine ve bizlere yüklediği emanete
sahip çıktık, milletimizin ekmeğinden de özgürlüğünden de taviz
vermedik. Çeşitli kılıflarda sergilenen ve demokratik siya¬set
kurumunu bir bütün olarak zayıflatmaya yönelik her türlü tahrik ve
tertibi aştık. Bundan sonra da milletimizle birlikte aşmaya
kararlıyız. Demokrasimize ve ulusal güvenliğimize kasteden
yapılanmalara karşı, hukuk içinde kararlılıkla mücadele etme görevi
halkımızın bizlere yüklediği bir sorumluluktur. İktidarımız hiçbir
dönemde sorunlardan kaçmadı, yapay gün-demlere takılıp kalmadı. 62.
Hükümet döneminde de sorunlardan değil, sorunları çözme iradesinden
beslenen ve büyüyen bir iktidar olacağız. Yaptığımız tüm
reformlarda, yaşadığımız sessiz devrimde milletimiz ve milli
iradenin tecelligâhı olan Meclisimiz en büyük desteğimiz oldu.
Bundan sonra da yeni Türkiye’nin inşa sürecinin adresi Türkiye
Büyük Millet Meclisi ve onun çok değerli üyeleri olacaktır. Anti
demokratik hiçbir baskıya boyun eğmeden, gerekli adım¬ları atacak,
meclisimizin çizdiği rotada ilerleyeceğiz. Önümüzdeki dönemde de
Meclisimiz içinde diyaloğa, uzlaşma arayışına ve işbirliğine önem
vermeye devam edeceğiz. Şu anda sizlere sunmakta olduğum hükümet
programımız, 2023 Vizyonuyla şekillendirdiğimiz son seçim
beyannamemizde yer alan hedeflerimizi, 61. Hükümet programımızı,
10. Kalkınma Planımızı ve kamuoyu ile paylaştığımız çeşitli
taahhütlerimizi ve politika belgelerimizi esas almaktadır. 2023
Vizyonumuz çerçevesinde bu dönemde atacağımız her adım bizi
Cumhuriyetimizin 100. yılı hedeflerine daha da yaklaştıracaktır.
2053 ve 2071 gibi çok daha uzun vadeli bir bakış açısından
hareketle istikrarlı bir şekilde hedeflerimize yürüyoruz.
Takdirinize sunduğumuz ve güveninizi beklediğimiz bu Program, Yeni
Türkiye’nin ikinci atılım dönemini açacaktır. 21. yüzyılın yükselen
ülkesi olarak, bölgemizde ve dünyada hak ettiğimiz konumu
pekiştirecektir.
Bu ikinci atılımın ana kaynağı, gücü, insanımız ve coğrafyamızdır.
Dünyada hiçbir güç ekonomik anlamda insan kaynağından daha önemli
değildir. Bu nedenle eğitim reformu en öncelikli alanlarımızdan
biri olacaktır. Rekabet gücümüzün artırılması, katma değeri yüksek
ürünlerin üretimi için ar-ge yatırımlarına da öncelik vereceğiz.
2023 Vizyonu ile Cumhuriyetimizin 100. yıldönümüne yürürken, her
alanda daha ileri bir ülke haline gelme ideali yeni Türkiye’nin
temelidir. Halkımızın temel değer ve beklentileri ile dünya
şartlarının bize getirdiği değişimler büyük oranda örtüşmektedir.
Bu büyük imkânı da kullanarak, en geniş toplumsal ve siyasi ittifak
zemininde yeni Türkiye’nin hızla netleşmesine ve derinleşmesine
katkıda bulunmak hepimizin ortak sorumluluğudur. Ekonomide, sosyal
hayatta, siyasette ve dış politikada devletin rolü yeniden
tanımlanmakta, milletin her alanda çok daha etkili olduğu bir dönem
şekillenmektedir. Devlet ile millet arasındaki mesafenin giderek
azaldığı bu yeni dönem devletin güç kaybetmesi anlamına
gelmemektedir. Tam aksine milli irade ve değerler üzerinde,
demokratik ilkelere ve hukuk normlarına dayalı devlet eskisinden de
güçlü bir konuma yükselmiştir. Meşruiyetin sağladığı bu güç,
devletin milleti yerine milletin devleti olmanın bir sonucudur.
Bizim için siyaset bir erdem ve ahlak vesilesidir. Siyaset, ahlak
ve erdeme dayandığı zaman anlam taşır, var oluşumuza cevap teşkil
eder. Onun için siyasetimizin ahlakı Şeyh Edebali’nin ahlakıdır;
‘İnsanı yaşat ki devlet yaşasın’ ahlakıdır.
Siyasetimizin odağında yer alan kavramlardan biri de adalettir.
“Adalet mülkün temelidir” dendiğinde sadece şahsi mülk kastedilmez,
aynı zamanda devlet kastedilir. Adaletin olmadığı yerde devletin
yaşaması mümkün değildir. Uzun tarihi ve kültürel tecrübemiz,
milletimizin temel değerleri, Cumhuriyetimizin kuruluş felsefesi ve
demokratik dönüşüm sürecimiz yeni Türkiye’nin temel parametrelerini
oluşturmaktadır. 21. yüzyılın evrensel standart ve normları ile
birleştiğinde bu temel parametreler çeşitli alanlarda atmamız
gereken ilave adımları ve yapılacak ileri reformları büyük oranda
ifade etmektedir.
Önümüzdeki dönemde yapacağımız temel tercih açıktır. Yeni
Türkiye’yi her alanda büyütmek ve güçlendirmek. 2015 genel
seçimlerine kadar ve sonrasında ortaya konacak politikalar ile
yapılacak reformlar bu temel tercihi tereddütlere yer bırakma-yacak
bir şekilde netleştirmiş olacaktır.
İLERİ DEMOKRASİ
Demokratikleşme, AK Parti iktidarlarının büyük reformlar
gerçekleştirdiği bir alandır. Hükümetlerimiz, demokrasiyi ve
demokratikleşmeyi dinamik bir süreç olarak görmekte, insanı ve
toplumu, siyasetin asli öznesi olarak kabul etmektedir. Bu
anlayışla, zamanın ruhunu, dönemin ihtiyaçlarını ve toplumsal
talepleri referans kabul ederek, geçmiş dört hükümetimiz döneminde
gerçekleştirdiğimiz demokrasi mücadelemizi 2023 vizyonumuz
çerçevesinde derinleştirerek devam ettirme kararlılığındayız.
Demokrasi yürüyüşümüzü, toplum-siyaset-devlet arasındaki engellerin
kaldırılması ve toplumsal talep ve eğilimlerin siyasette ve devlet
idaresinde esas alınması anlayışı üzerine bina ediyoruz. Toplumu
siyasetin öznesi kılmak için, bütün hükümetlerimiz döneminde
siyaseti ve toplumun iradesini rehin alan vesayet sistemine karşı
aktif bir mücadele yürüttük. Vesayet sistemine temel teşkil eden
sivil ve askeri bürokratik kurumları dönüştürme ve
demokratikleştirme mücadelesi verdik, siyasete siyaset dışı
yollardan müdahale etme ve onu etkileme dönemini sona erdirdik.
Bunun sonucu olarak, bugün artık ne bürokratik kurumlar siyasete
yön verebiliyor, ne de Meclisimiz, iradesini seçilmemiş kurumlara
devrediyor. Ortaya koyduğumuz 12 yıllık demokrasi mücadelemizle,
siyasete itibar, Meclis’e saygınlık kazandırdık. Millete güven
aşıladık; halkı hakem, demokratik süreç ve mekanizmaları yegâne yol
belirledik. Geçmiş AK Parti hükümetlerinin oluşturduğu bu
demokratik mirası derinleştirerek devam ettireceğiz. Bu mirası yeni
Türkiye’nin harcına katacağız.
Yeni Türkiye’de kurumlar ve aktörler ancak milletten aldıkları
yetki ve meşruiyet ölçüsünde siyasal güç sahibi olabilecektir.
Geniş halk kitlelerini dar kadrolara karşı güçlü kılan ve tüm
dünyada demokrasinin olmazsa olmazı kabul edilen sandığın onurunu
korumaya devam edecek, çoğunluğun yönetme haklarının gasp
edilmesine müsamaha göstermeyeceğiz.
Hükümetlerimiz, temsili demokrasiyi katılımcı demokrasinin bir
alternatifi değil, hazırlayıcısı olarak görmektedir. Katılımcı
demokrasinin hayata geçmesi için öncelikle temsili demokrasinin
kurumsallaşması, milli iradeyi örseleyen siyaset dışı odakların
etkinliklerinin sınırlandırılması, toplumsal eğilimlerin demokratik
süreçlerle siyasete yansımasının garanti altına alınması
gerektiğine inanıyoruz. Yeni dönemde demokrasimiz artık yeni bir
evreye geçiyor. Temsili demokrasimizi siyasi ve demokratik katılım
ile taçlandırmak bu dönemdeki ana hedefimiz olacaktır. Bu hedefe
yönelik olarak, hükümetimiz sivil toplum kuruluşlarının yönetime
daha aktif katılımı ile temsili demokrasinin katılımcı demokrasiye
doğru gelişmesine katkı sağlayacaktır. Türkiye’de demokrasi açığına
kaynaklık eden ana sebep, devleti yönetenlerin kimlik dayatan,
toplum mühendisliği yapan zihni-yeti olmuştur. Bu zihniyet ve
uygulama, siyasetimizi zayıf, demokrasimizi ayıplı, devlet-toplum
ilişkilerimizi sorunlu kılmıştır.
AK Parti hükümetleri, iktidara geldiği günden beri, devletin
topluma kimlik biçme, dikte etme hakkının olmadığını dile
getirerek, bu vesayetçi zihniyetle mücadele etmiş, siyaseti
demokratik meşruiyete kavuşturma hedefini öncelemiştir. İktidarımız
döneminde topluma kimlik dayatmadığımız gibi daha önce izlenen ret
ve inkâr siyasetini de sona erdirdik. Hiçbir insanımızın kendisini
dışlanmış veya ikinci sınıf hissetmediği, kapsayıcı ve evrensel
değerlere dayalı bir vatandaşlık anlayışı içerisinde birliğimizi ve
bütünlüğümüzü pekiştiriyoruz.
Hükümetlerimiz, temel hak ve özgürlüklerin doğumla elde edildiği ve
evrensel nitelikte olduğu; yani zamana, mekâna, kültüre veya inanca
bağlı olarak hak ve özgürlüklerde ayrımcılık yapılamayacağı
gerçeğine inanır. Hukuk devleti anlayışımız, vatandaşlarımızın hak
ve özgürlüklerini kullanırken devlet merkezli herhangi bir
engellemeye takılmamalarını öngörmektedir. Bu nedenle, hukuk
devletinin hedefi vatandaşın temel hak ve özgürlüklerini garanti
altına almak, bunların kullanımını kısıtlayan engelleri ortadan
kaldırmayı sağlamak olmalıdır. Bu anlayış, vatandaşın hak ve
özgürlüklerini devlete ve diğer güç merkezlerine karşı korumayı
gerektirmektedir. Bu anlayışımızın bir yansıması olarak, artık
devlet kapılarından geri çevrilen başörtülü kızlarımız, anadilini
konuştuğu için zulüm gören kardeşlerimiz yok. Alevi vatandaşlarımız
artık kimliklerini gizlemek zorunda kalmıyor. Gayrimüslim cemaat
vakıflarının malları iade ediliyor. Avrupa’da Romanlara karşı
ayrımcı politikaların uygulandığı bir ortamda, Roman Dili ve
Kültürü Enstitüleri kurarak, Roman vatandaşlarımızın yaşam
koşullarını iyileştirme kararı aldık. Bütün etnik, mezhebi ve dini
kesimlere, başörtülü veya başı açık, köylü veya şehirli, kadın veya
erkek, yoksul veya zengin, şu veya bu siyasi görüşten tüm
vatandaşlarımıza eşit mesafede duruyor, her bir bireyin temel hak
ve özgürlüğünden en ileri derecede yararlanacağı bir Türkiye’yi
hedefliyoruz. Etnik, dini ve mezhepsel aidiyetlerden önce
tarihdaşlık ve vatandaşlık anlayışını benimsiyoruz. Bu anlayış,
devletin bütün kimliklerle hakkaniyet ölçüsünde, eşitlik temelinde
ve demokratik bir ilişki geliştirmesini gerekli kılıyor; bu da
hükümetimizin toplumsal zenginliğimizin unsuru olan etnik, dini ve
mezhepsel çoğulculuğumuza yaklaşımındaki temel felsefesini
oluşturuyor.
Yeni Türkiye yolunda hedefimiz; etnik kimliği, mezhebi ve inancı ne
olursa olsun herkesi kucaklayan, onları eşit vatandaşlık ile
evrensel ilkeler ve değerler temelinde demokratik bir ortak yaşam
bilincine ulaştıran bir anlayışın hayata geçirilmesidir. Bugüne
kadar nasıl toplumdaki her bir ferdin yaşam tarzına saygı
gösterdiysek, bundan sonra da farklı yaşam tarzlarına saygı
gösteren, onları güvence altına alan bir Türkiye hedefliyoruz.
Kişisel özgürlüklerin önünü kapatan değil, açan bir iktidar olmaya
devam edeceğiz. Hükümetimiz, yeni Türkiye’yi inşa misyonu
doğrultusunda diğer toplumsal kesimler gibi, Alevi
vatandaşlarımızın da inanç ve kültür temelli taleplerini
karşılamayı hedeflemektedir. Hükümetimiz bu süreci Alevi
vatandaşlarımızın kanaat önderleri ve temsilcileriyle koordine
ederek yürütmeye devam edecektir. Demokrasi alanında atılacak
adımlar aynı zamanda kalkınmamıza da yeni bir ivme ve seviye
kazandıracaktır. Dünya deneyimleri demokrasi ile ileri derecede
kalkınma arasında doğrudan bir ilişki olduğunu ortaya koymaktadır.
Bir ülke demokrasisini tahkim etmeden ancak belli bir seviyeye
kadar kalkınabilir, cazibe merkezi haline gelebilir. Bu çerçevede,
insani kalkınma için demokrasimizin standartlarının daha ileri
düzeylere taşınması şarttır.
Hükümetlerimiz iktidara geldiği ilk andan itibaren demokrasi ile
kalkınmayı birbirinin karşısına konumlandırıp, birinden diğeri
lehine feragat etmekten ziyade, ikisini içeren, hatta biri için
diğerini gerekli gören bir söylem ve siyaset geliştirmiştir. Bunun
neticesinde Türkiye, Cumhuriyet tarihinin en hızlı ekonomik
kalkınma ve demokratik gelişim dönemini yaşamıştır.
Yeni dönemde, son 12 yılda verilen demokrasi mücadelesinde elde
edilen kazanımları kurumsallaştırarak, Türkiye demokrasisini
sağlam, öngörülebilir ve kalıcı kılmayı hedefliyoruz.
Demokrasimizin bu şekilde kurumsallaşması, toplumsal refahın daha
da artmasına ve refahın daha adil dağılımına yol açmaktadır.
Çoğulcu, eşitlikçi ve katılımcı demokrasi hedefimiz, Türkiye’ye
dünya demokrasileri sıralamasında sınıf atlatacaktır. Bu bağ-lamda,
daha önce gerçekleştirdiğimiz, iç hukukumuz ile temel hak ve
özgürlüklere ilişkin milletlerarası antlaşmalar arasında ihtilaf
çıkması halinde, uluslararası antlaşmaları esas alan politikamızla
uyumlu olarak, temel hak ve özgürlükler alanında uluslararası
normlar, bundan sonra da tüm politikalarımıza temel teşkil
edecektir.
AVRUPA BİRLİĞİ
Cumhuriyetimizin ilanından sonraki en önemli çağdaşlaşma projesi
olan Avrupa Birliği (AB) üyelik sürecimiz ilk defa AK Parti
Hükümetleri döneminde sistematik bir çerçeveye oturtulmuş ve
siyaset vizyonunun bir parçası haline getirilmiştir. Hükümetimizin
kararlı tutumu sayesinde 3 Ekim 2005 tarihinde tam üyelik
müzakereleri başlamıştır. Gerek 2009 yılında ilk kez münhasıran
AB’den sorumlu bir Devlet Bakanı ve Başmüzakereci atanması, gerekse
2011 yılında Avrupa Birliği Bakanlığı’nın kurulması, AK Parti
hükümetinin AB sürecine verdiği önemin en açık ifadesidir. Katılım
müzakereleri başladığında ortaya konulan tam üyelik hedefi, AB
kaynaklı gecikmelere ve engellere rağmen, bugün de aynı şekilde
devam etmektedir. 17 fasıl üzerindeki siyasi blokaja rağmen 14
fasıl müzakereye açılmış, bir fasıl geçici olarak kapatılmıştır. AB
müktesebatı çerçevesinde yapılan anayasal düzenlemeler, yargı
reformları ve yasal değişiklikler Türk demokrasisine derinlik
kazandırmıştır. 2002-2004 yılları arasında sekiz Uyum Paketi ile
2001, 2004 ve 2010 yıllarında da kapsamlı üç Anayasa Değişiklik
Paketi TBMM tarafından kabul edilmiştir. Bu süreçte Avrupa
Birliği’nin tahsis ettiği mali yardımlardan da etkili bir biçimde
faydalanılmıştır. Öte yandan 2014-2020 yıllarını kapsayan dönemde
ülkemize tahsis edilmesi planlan toplam bütçe 4,5 milyar
avrodur.
Hükümetimiz 2013 yılında tarihi bir adım atarak, vatandaşlarımızın
3-3,5 yıl içinde Schengen ülkelerine vizesiz seyahat edebilmesine
imkân verecek Vize Muafiyeti Diyaloğu’nu resmen başlatmıştır.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, 2014 yılını AB yılı
ilan ederek bu süreçteki kararlılığı bir kez daha gözler önüne
sermiştir. Bu çerçevede, AB sürecine yeni bir ivme kazandırmak ve
her alanda reform çalışmalarını hızlandırmak amacıyla 2014-2017
dönemini kapsayan “AB’ye Katılım için Ulusal Eylem Planı” hayata
geçirilecektir. Avrupa’dan Ortadoğu’ya geniş bir coğrafyada tarihin
yeniden yazıldığı bu kritik dönemde, AB üyeliğinin ülkemiz
açısından stratejik önemi ortadadır. Geçmişte olduğu gibi,
gelecekte de çok yönlü dış politikamızın en önemli ayaklarından
biri AB ile katılım müzakereleri olacaktır. Türkiye, her zaman
Avrupa’nın üzerinde yükseldiği evrensel değerlerin arkasında
olmuştur ve olmaya devam edecektir. AB sürecine ve bu süreçte
yaşanan değişime, dönüşüme inanan Hükümetimiz AB üyeliği konusunda
kararlı ve istikrarlı politikasını sürdürecektir. Sürecin tüm
zorluklarına rağmen, bizim için AB ile yürütülen müzakerelerin
amacı tam üyeliktir. Hedefimiz Cumhuriyetimizin 100. yıldönümünü AB
üyeliği ile taçlandırmaktır."
(İHA)