İşte Yavuz Baydar'ı Sabah'tan kovduran yazı
Abone olSabah Gazetesi ombudsmanının işine son verdi. Sebebi de işte bu yazıydı.
İki yazısı sansürlendikten sonra Sabah
gazetesiyle ilişkisi sonlandırılan Yavuz Baydar, sansürlenen ikinci
yazısında “ombudsmanlığın (okur temsilciliği) ne demek
olduğunu” yazmış.
Baydar’ın 22 Temmuz 2013’te yayımlanmak üzere gazeteye yolladığı bu
yazı Sabah'ın sayfa editörlerinin sansürüne kurban gitti. Buna
karşılık Sabah Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Erdal Şafak’ın
köşesinden bir okur mektubuyla Baydar’ı eleştiren yazısı
yerleştirildi.
İşte Baydar'ın sansürlenen o yazısı;
Bu köşe ne için var
Birkaç haftalık aradan sonra bu köşede yine birlikteyiz.
Bu 'zorunlu mola'ya alışılmıştan farklı bir sebep yol açtı:
SABAH'ta da yıllardır içerikle ilgili okur görüşlerini ve
şikayetler üzerinden etik tartışmalarını gündeme taşıyan,
dolayısıyla 'eşyanın tabiatı gereği' okurlara ait olan bu köşe, bir
yönetim tasarrufu sonucunda yayınlanmadı.
MEDYA TARİHİNDE BU BİR
İLK
Böyle bir uygulama sadece Türkiye'de değil, dünya medya tarihinde
de bir ilk. Bu bakımdan bazı okurları şaşırtması, yeni soruları
gündeme taşıması da doğal. Ombudsman'ı arayarak 'köşeniz neden
yayınlanmadı?' diye soran bazı okurlar, bize sadece internet
çağında farklı bir saydamlık gereğinin olduğunu ve hesap vermenin
önemini hatırlatmaya yetti.
Bir okur telefonda şunu söyledi: 'Köşenizin yayınlanmaması
konusunda bir açıklama yapılmadı; sadece internette bazı
söylentiler yer aldı. Buna okurlar adına sizin açıklık getirmeniz
gerekir.'
Bu köşe uzun yıllardır saydamlık ve hesap verme esası üzerine
kurulu olduğuna göre, SABAH okurlarına en azından temsilcinin bir
açıklama ve yorum zorunluluğu var.
SANSÜRLENEN YAZIDA NE
YAZMIŞTIM
Yayını uygun bulunmayan son köşe, Gezi olayları ardından medyamızın
- SABAH da dahil - genel tavrına dair bazı eleştirel hususları
mercek altına alıyordu. Ana medyamızın uluslararası medyayı
şeytanlaştırılması, göstericilerle güvenlik güçlerinin habercilere
yönelik fiziksel saldırıları, ayrıca köklü bir haber ajansının
yabancı medya kuruluşları adına görev yapan Türk meslektaşlarımızı
teşhir eder ve hedefe oturtur nitelikteki yayını, o köşeye yansıyan
değerlendirmelerin konusuydu.
Bunları sadece bilgi olarak okurlara aktarmakla yetiniyorum.
Asıl ele alınması gereken husus, bir haber kuruluşunda
ombudsmanlığın anlam ve önemi, ombudsman'ın konumu, genel yayın
yönetmeni ile ombudsman arasındaki ilişkilerle ilgili.
SABAH yönetimi, 2004 sonbaharında Okur Temsilciliği adı altında bir
iç-gözetim ve özdenetim kurumu oluşturma kararı verip, bunu künyeye
de ekleyerek tam taahhüt altına aldığında, bir de çalışma kuralları
belirlenmişti.
Künyeye ekleme ve internette herkesin erişimine açık kurallar
manzumesi oluşturmanın önemi şuydu: Türkiye medyasının önemli
aktörü SABAH, saydamlık ve hesap verme konusunda bu modern
uygulamayı benimseyerek, künyeye okur temsilciliğini katarak sadece
kişilere bağlı olmayan bir devamlılığın; kurallara bağlayarak da
görevin editoryal yapıdan bağımsızlığının altını çizmiş
oluyordu.
Dünyanın pek çok saygın gazetesinde anlamlı bir özdenetim için, net
tarif edilmiş bir ombudsman bağımsızlığı şarttır.Bu, gazetenin
okurla geliştirmek istediği güven bağı açısından böyle olmak
zorundadır.
Söz konusu olan, habercilik etiği ve içerik ('ürün') kalitesi ise,
bunların bağımsız bir gözle 'özdenetimi' kolay değildir.
Ombudsmanlar çoğu kez tepkili, bazen de aşırı öfkeli okur kesimleri
ile aşırı hassas, bazen burnundan kıl aldırmayan gazete ekibi
arasında sıkışıp kalırlar.
Hakemlik, aracılık, bağımsızlık, doğrulara hep açık bir 'Marko
Paşa'lık, ombudsmanlığa olağandışı bir yük getirir. Siyasetin
gerilimli, sosyal alanın sert kutuplu olduğu, medya kültürünün kaba
olduğu ortamlarda bu iş daha da zorlaşır. Yıpranma payı artar.
Gazete içeriğine tepkiler bazen tek bir okurla sınırlı kalabilir
veya bir konuda kalabalık bir okur topluluğuna da yayılabilir.
Burada önemli olan nicelik değildir: eğer tek bir okur bile
anlamlı, somut, değerlendirmeye muhtaç bir şikayeti dile
getirmişse, bu başlı başına ele alış sebebi oluşturur.
Bazen kalabalık bir kitlenin aynı ortak paydadaki şikayetlerinin
önem taşımadığı da olur, zira her toplumda, bir konu soyut
suçlamalara, siyasi kanaatlere dayalı yoğun kampanyalar da
üretebilir (ABD'deki İsrail-Filistin tartışmaları, bizdeki futbol,
parti kamplaşmaları... gibi).
Kısacası, esas olan, gazetesine somut, dayanaklı eleştiri sunan
okurun, bu 'katılım'ına bağımsız ombudsman üzerinden karşılık
bulmasıdır. Gündemi işgal eden konularda okurların genel-geçer
görüşlerine dayanaksız kanaatlere bu köşede yer yoktur, onlar eğer
gazetede varsa 'Editöre Mektuplar' köşelerinde
değerlendirilirler.
Ombudsman'ın aktardığı görüşler, kişisel yorumlar, yazı işlerinde
çoğu kez olumsuz karşılanır. Yaygın meslek kültürünün gereğidir bu:
gazeteci başkalarından hesap sormayı doğal bulur, ama kendisinden
hesap sorulmasını pek istemez.
Ancak, kurala göre şu nettir: Ombudsmanlık ne kendini beğendirmek
üzerine işler, ne de gazetenin avukatlığı üzerine.
Partizan basında ombudsmanlık gerekli olmayabilir, çünkü okur
profili belirli beklentiler üzerine kuruludur (bunun ülkemizde
örnekleri mevcut), ancak SABAH gibi ulusal kitle gazeteleri,
kurumsal geleneklerinin de etkisiyle, geniş bir sosyal düzlemden
okurlara sahiptir.
Bu özellikleri, gazeteleri farklı, bazen taban tabana zıt
eleştirilere de açık hale getirir. Kutuplaştırıcı bir konuda okur
ayrışması önemli değildir: önemli olan okur şikayetinin
'yerindelik' taşıyıp taşımadığıdır. Bunlar hoşa gitmeyen
eleştiriler olsa da, ombudsman bulundurma taahhüdü, haberci ve
editörlere okurlardan gelen eleştirilere toleransı da içerir,
içermelidir. Düzeltme ve özür bu taahhüdün gereğidir.
KURTARILMIŞ ALAN
Gazetelerin editörleri, veya köşeleri 'kurtarılmış alan' gibi gören
yazarları, hoşa gitmeyen somut eleştirilere kurumsal görev tanımı
gereği yer verdi diye ombudsmanları hedef tahtasına oturttukları,
hele yazılarına müdahele ettikleri anda sadece hoşgörüsüzlük
sergilemekle kalmaz, binilen dalı kesmeye başlarlar: Olan kurumun
itibarına, saygınlığına, imajına, algısına olur.
Habercilik, doğası gereği, hata yapma payını içerir. Önemli olan,
okurla diyaloga açıklık, hataları kabullenme olgunluğu ve
ombudsmanlığın mesleki yararına olan inançtır. Özenli olmak
gerekir.