Sabah gazetesi yazarı Tuluhan Tekeli oğlu tutuklu çocukların dünyasına girdi. Pek çoğu arkadaş mağduru. Yaşları 13-18 arasında değişen İstanbul Maltepe Çocuk ve Gençlik Kapalı Ceza İnfaz Kurumu'na yılda bin çocuk uğruyor. Yakında okul dönemi başlıyor ve bu çocuklar bu süreci cezaevinde geçirecek. Çocuk tutuk evi, infaz koruma memurlarından koğuş sistemine kadar büyük gelişim gösterse de, buradaki çocuklar ilk günlerini şöyle anlatıyor: "Burada geçirdiğiniz bir gece yeter büyümenize!" Çocuk cezaevine ilk girdiğimde sekiz aylık hamileydim. Karnı burnunda, duyguları tavan yapmış bir gebe olarak çocukların kaldığı koğuşları dolaştıkça, içten içe ağlamıştım. Aradan 14 yıl geçmiş. Kıyaslama yapılamayacak bir iyileşme olmuş. 70-80 çocuk bir arada bir yatakhanede kalırken, şimdi dokuz çocuğa bir ünite düşüyor. Her birinin ayrı odası var. Her koğuşun da bir infaz koruma memuru. Bildik infaz memurlarından farklılar. Genç, güleryüzlü, pedagoji eğitimi almış, üniversite mezunu her biri. Koğuşun dışında değil, içinde bütün gün tutuklu çocuklarla beraberler. Avrupa Birliği cezaevi uygulamalarından bir proje bu. İlk İstanbul Maltepe Çocuk Cezaevi'nde başlamış ve görülmüş ki, çocuklar arasında yaşanan kavgalar yok denecek kadar azalmış. Ne kadar temiz, personeli ne kadar güler yüzlü de olsa orası bir ceza infaz kurumu. Konuştuğum çocuklar, "Burada geçen ilk gece, yeter büyümenize," diyor. Kutup Dalgakıran'la Maltepe Çocuk Ve Gençlik Ceza İnfaz Kurumu'ndayız. Telefonlarımızı, dijital olan her şeyi kapıya bırakıyoruz. Not almak için sadece defterim benimle kalıyor. Kimliğimizle retina eşleştirmesi yapılıyor. Her kapıdan geçerken gözümüzle bir noktaya bakmak zorundayız. Yeşil ışık sarı olunca, kapı geçiş veriyor. Çocukların olduğu bölüme üç ayrı kapıdan geçiyoruz. Her kapıda ceza infaz koruma memurları... Onların da sorunları ayrı ayrı. Yeri gelmişken meslekte yıpranma payı, bayram mesaileri için ek ücret telep ediyorlar. 14 yıl öncesinin ceza infaz korumalarına hiç benzemiyorlar. Güler yüzlü, esprililer. "İyi kalplileri mi seçiyorlar?" diye soruyorum bizi kapıda karşılayan cezaevi müdürü Naci Yıldız'a? Mesleğinde 20. yılı. E Tipi, F Tipi, kadın, erkek cezaevi, hepsinde çalışmış. "Çocuklarla uğraşmak zor ve güzel," diyor. Çocuklarla ailelerini buluşturduğu aylık pazar kahvaltısı, Türk cezaevi tarihinde bir ilk olmuş. Her ayın ilk pazar günü bir koğuş çocuk, aileleriyle bir araya geliyor. Çocuklar sevdikleri yemekleri annelerine sipariş ediyor. Yaprak sarma, kıymalı börek, çikolatalı pasta! Yiyecekler Naci Yıldız'ın izniyle içeri alınıyor. Çocuklar şimdiden listeleri yapmaya başlamış bile... Bu pazar da şenlik var, sıradaki koğuşta! İNFAZ KORUMA MEMURLARINDAN AĞABEYLER YARATTIK - Hangi suçlar ağırlıklı? - Cinsel istismar, hırsızlık, yağma, yaralama, bir iki cinayet vakası var. Ergenlik döneminde öfkeyi kontrol edememekten işlenen suçlar oluyor. Bazen de kız arkadaşla yaşanan küçük sorunlar bile çocuğun buraya gelmesine sebep olabiliyor. Kızın ailesi şikayet ediyor, çocuk kendini cezaevinde buluyor. Burada tutuklu çocuklar bulunuyor. Aşağı yukarı bütün suç gruplarından çocuklar var. Bu çocuklarla sürekli bir aradasınız... Sizi şaşırtan neler var? - Ailenin çocukları yönlendirme noktasında bir kopukluk var. Çoğu, savrulmuş ailelerin çocukları. Çocuklar bu çağlarında edinilmesi gereken birtakım şeyleri edinmemiş olara geliyor cezaevine. En temel şeyleri bile yapmayan var. Saygıdır, eğitimdir, inançtır birçok şey eksik kalıyor çocuklarda. Çevrenin etkisi mi, kötü arkadaş etkisi mi? Ailelerin çoocuklarını boş bırakması mı? Bilemiyorum. Cezaevinde altı vaizimiz var. Her hafta çocuklara konuşmalar yapmaya geliyorlar. Mesela ramazanda çocuklar arasındaki kavga dövüşün, yok denecek kadar sıfırlandığına tanık olduk. Öyle çocuklar gördük ki, iletişim becerileri çok başarısız, kendini ifade edemiyor. Ailesinden hiçbir şey görmemiş. Birçoğu İstanbul'a göç etmiş çok çocuklu ailelerden geliyor. Bazı çocuklar evden, memleketten kaçıyor, İstanbul'a geliyor. Birinci gün iş bulamıyor, ikinci gün iş bulamıyor, beşinci gün bulamıyor, altıncı gün illaki sizin cüzdanınıza sarılıyor. Hırsızlık suçundan buraya geliyor. EĞİTİMLERİNE BURADA DEVAM EDECEKLER - Okullar açılıyor yakında. Bu çocuklara ne olacak cezaevinde? - Şu an 260 çocuk var. Sadece 20-25 tane örgün eğitim öğrencisi. Tamamı eğitim çağında olmasına rağmen okullarıyla ilişkileri kesilmiş çocuklar. Ya okuldan atılmışlar ya da kendileri bırakmış okulu. Okula devam edenlerin devamsızlığı sayılmayacak. Burada hocalarla eğitimlerine devam edecekler. Okuma yazma bilmeyen çocuklara okuma-yazma dersi de veriliyor cezaevinde. Yılda bize ortalama bin çocuk gelir. Yazın suç sirkülasyonu daha fazla. Geçtiğimiz yıl bin çocukla ön görüşme yaptık. 250 çocuk hâlâ içeride. Geri kalanı girmiş çıkmıştır ya da sevki yapılmıştır. NERJİLERİNİ ATACAK EGZERSİZ ALANI LAZIM - Hüküm giyen çocuk nereye gidiyor? - Ceza alıyorsa, İzmir Eğitim Evi'ne gidiyorlar. Bir çocuk 12 yaşını doldurduğunda tutuklanabiliyor. Tutukluluk şüphe halidir. Suçu yaptı mı, yapmadı mı, belli değil. Hukuk sistemi eskiden çocukları hemen tutuklamayı tercih ederken, şimdi tercih etmiyor. Denetimli serbestlik diye yeni bir kurum kuruldu, oraya yönlendirmeye çalışıyorlar. Tutukluluk hakikaten son çare. Çünkü burası kapalı bir kurum. Yazık, günah yani. - Birçoğu ergenlik çağındaki delikanlılar. Enerjilerini harcayabilecekleri bir ortamları var mı cezaevinde? - Haftada bir gün, iki saat açık spor alanında spor yapma imkanları var. Koğuşlarında futbol oynayabilecekleri bir avlu var. File gerip voleybol, futbol oynuyorlar. Ama yeterli değil tabii. Sosyal faaliyetlerimiz var. Her gün sinema salonunda film izleyebiliyorlar, kütüphane, resim dersi, bilgisayar, İngilizce dersi, saz çalma, berberlik kursu gibi aktivitelerimiz var. Günlerini doldurmaya çalışıyoruz. Madde bağımlısı olan çocukları AMATEM'e gönderiyoruz, ayakta tedavi uygulanıyor. Buradaki takiplerini aile hekimlerimiz yapıyor. Çocukların çoğu sigara içiyor. Cezaevine sigara sokmak yasak. Personelin de sigara içmesi yasak. Çocukların canı her sigara istediğinde bir şey yiyorlar. Haliyle kilo alıyorlar. Enerjilerini atacak, spor yapabilecekleri rutin bir egzersiz alanı yaratmak lazım. Maalesef şu an o imkanımız sınırlı. 'İYİ Kİ YAPMIŞIM,' DİYEN ÇOCUK OLMADI BUGÜNE KADAR - Ama çocuklar içlerinde biriken enerjiyi ancak sporla atabilirler... - Eylül-haziran eğitim döneminde iletişim, kişisel haklar, anne baba, dini konular gibi sosyal hayatta ihtiyaç duyulabilecek her türlü alanda seminerler veriliyor. Şu an sayısı 50'nin üzerinde açık öğretim lisesine devam eden öğrenci var. Her üç ayda bir yeni kayıt dönemi yapılıyor. Eğitime 60-70 çocukla başlıyoruz. Tahliye ve sevkle birlikte sınav zamanına kadar sayımız 30'a düşüyor. Buraya gelen çocuğun psikolojisi nasıl oluyor? - 'İyi ki de yapmışım,' diyen çocuk çok olmadı bugüne kadar. Bu öfke problemi ya dürtüseL ya da delikanlılıktan kaynaklanıyor. Yaptığı işin yanlış olduğunu ilk geldiği gün anlıyor. Özgürlük kadar değerli bir şey yok. Görüş günü haftada bir gün mü? - Evet. Her koğuşun görüş günü bellidir. Aileler de bunu bilir. Bilmiyorlarsa biz bildiriyoruz ailelere. - Ailelerle temasınız nasıl? - Kısmen iyi, kısmen kötü. Sürekli çocuklarını ziyarete gelen aileler olduğu gibi, hiç gelmeyen de olabiliyor. Aile eğitimi yapmaya çalışıyoruz. Geçtiğimiz ay 730 aileyle görüşme yapma fırsatım oldu. Onlarla birlikte sohbet ettik, çay içtik, düşüncelerimizi paylaştık. Bizim onlara yapabileceklerimizin ne olabileceğini karşılıklı görüştük. Onlara bu noktada bizlerden isteklerinin neler olabileceğini sorduk... 2003'te AB sürecinde başlatılan ardıç programıyla hem çocuklara hem personele hem de aileyle yönelik çalışma programları uyguluyoruz. Çocuklara yönelik kişisel gelişim, öfke kontrolü, güvenli davranış dersleri veriyoruz. Ailelere ergenliğin ne olduğu, ergene nasıl davranmaları gerekiyor bununla bağlantılı konuşmalar yapıyoruz. Personel de eğitim alıyor. Ergenlik nedir? Zor davranışlar nedir? Tutuklular bir taraftan da ergenler. Mutlaka zorlayıcı hareketler yapacaklar. Nasıl bir tutum içinde olmamız gerekiyor? Bunları personele anlatıyoruz. 2009'da bireyselleştirilmiş iyileştirme sistemi diye bir program başladı. Biz pilot cezaeviydik. Burada çocuğun kendi kişisel özelliklerine göre hazırlanması gereken program tespit ediliyor. Burada çok ekip çalışması gerekiyor. Çocuklarda gözlemlediğiniz önemli şeyler nedir? - Bazılarının çok temel becerileri bile eksik. Tuvalet alışkanlığı, tuvalet sonrası el yıkamak, beraber yemek, diş fırçalamak gibi alışkanlıklar edinmemiş çocuklar var aralarında. Biz öğretiyoruz. Yine AB kapsamında çocuklara ağabeylik yapacak grup liderliği projesi başladı. İnfaz koruma memurlarından ağabeyler yarattık. İlk proje başladığında 'Nasıl?' dedi çocuklar. İçeride resmi kıyafetli birinin olması hoşlarına gitmedi. 'Ben ağabeyim,' dese de adı infaz koruma memuru olan biri. Ama personelimiz bu konuda çok iyi çıktı ve gerçekten ağabey oldu. Çocuklar dertlerini onlarla paylaşıyor, birlikte aktivitelere katılıyor, spor yapıyorlar. Rol model oluyorlar çocuklara. Çocuk bunaldığında sorununu direk ilk elden ağabeylere anlatabiliyor, böylece sorun ortaya çıktığında hemen müdahale edip çözebiliyoruz. Çocuk tutuklunun yetişkinden farkı nedir? - Çocuklarda yaptığı davranışın sonucunu kestirememe, sağlıklı düşünememe sıkıntısı var. Yetişkinler gibi bireysel hareket edemiyor çocuklar. Bu noktada ben her gün tedirginim. Yoksa mesleki açıdan bir tedirginliğim yok. İlk kez oluyor Türkiye'de. Her ayın ilk pazarı, normal görüş günü dışında çocuklarla ailelerini bir araya getiren pazar kahvaltısı düzenledik. O gün çocukların istediği yemeği de içeriye aldık. Büyük mutluluk yaşadı çocuklar. İnşallah bu uygulamaya devam edeceğiz. Burada yapacağımız spor sahasının elden geçirilip, ikiye ayırıp çocuklar için daha fazla spor saatine çıkarmak için uğraş veriyoruz şimdi. HIRSIZLIK SÖZLÜĞÜ YAZABİLİRİM - Seni buraya getiren ne? - Ben hırsızım. Dokuz yaşından beri hırsızlık yapıyorum. Bildiğim tek şey bu. Annem vefat etti, babam beş sene önce başka bir kadınla evlendi. Görüşmüyoruz. Benim tayfam avukat tuttu, 17 dosyam var. İlk kez düştüm buraya. Evlere balkondan, kapıdan, ne şekilde giriyorsun? - Kapıdan girerim. Çelik kapı dahil açamayacağım kapı yoktur. Enayi (ev sahibi) içeride ise girmem. Çıkmasını beklerim. Geçenlerde yeni evli bir çiftin evine girdim. Şaşırdım, hiçbir şey yok. Tam takır, kuru bakır. Acıkmıştım çok. Buzdolabını açtım, bir tavuk bir de bir şişe ayran vardı. Tavuğu keserken bıçak bir şeye takıldı. Bütün altınları tavuğun içine saklamışlar. Bilezik de ayrandan çıktı. Nasıl mutlu oldum anlatamam. Buradan çıkınca ne yapacaksın? - Her hırsızın hayali, büyük vurgundur. Onu bulunca bırakır. Ben burada tövbe ettim. Vaizler geliyor, bize hadisler anlatıyorlar. Namaz kılmayı burada öğrendim. İkna oldum, suç ortağımı rüyamda gördüm. Çıkınca okula geri döneceğim inşallah. Sekizinci sınıfı bitirdim. Okula devam edeceğim. Kendi aranızda bir jargonunuz var mı? - Evet. Hırsızlık sözlüğü yazabilirim. Kaftiledim: Ne varsa aldım, demek. Tantana: Sen oyala, ben çalayım, demek. Gemleme: İçeride adam var, gitme. Enayi: Evde oturan kişi. Patlatmak: Çalmak. DOĞAN GÖRÜNÜMLÜ ŞAHİNİZ BİZ İçlerinden bazıları gerçek doğum tarihlerini bilmiyor. Babası doğduktan bir iki yıl sonra kaydını yaptırmış nüfus memurluğuna. Bu yüzden bazılarının yaşı nüfusta görünenden büyük. M. A. "Doğan görünümlü şahiniz biz," diyor. Suçu, bomba yapmak, patlatmadan yakalanmış. İki günde bir kitap okuyor. Listesinde Hasan Cemal'in Kürtler'i de Tolstoy'un Anna Karanina'sı da var. Geçtiğimiz günlerde psikolog Aşkım Kapışmak, cezaevinde çocuklara seminer vermiş. Konuştuğumuzda elinde onun kitabı vardı. "Ne atar, ne gider, burada kimse kimseye posta koyamaz," diyor.