İşte Türkiyenin kara para trafiği
Abone olBir dönem Türkiye'nin en önemli isimlerindendi. Öldürüldü hala faili mechul, MİT'e anlattıkları ise inanılmazın bile ötesinde!
Yeraltı dünyasının ünlü isimlerinden Behçet Cantürk,
1994 yılında fali meçhul cinayet ile öldürülene kadar Türkiye'nin
gündeminden inmedi. Öldürülmesinin üzerinden 15 yıl geçmesine
rağmen şimdi de Behçet Cantürk'ün 1984 yılında MİT tarafından
sorgulandığı ortaya çıktı.
6 Temmuz 1984 ile 19 Ağustos 1984 tarihleri arasında Behçet
Cantürk'ün Ankara Sıkı Yönetim Komutanlığı'nın kararı ile MİT 45
gün boyunca yapılan sorgusu ise gazeteci Ercan Gün tarafından
kitaplaştırıldı.
Fox Tv haber editörlerinden gazeteci Ercan Gün tarafından kaleme
alınan ve Doğan Kitapçılık tarafından yayınlanan "Behçet
Cantürk'ün MİT itirafları" kibatında Cantürk'ün eroin
kaçakçılığından ASALA bağlantısına, Esenboğa Baskını'ndan silah
kaçakçılığına kadar bir çok konuda verdiği ifadeler belgeleri ile
yar alıyor. Ayrıca o dönem ifadelerde adı geçen 'Babalar'ında
ilginç anektotlarına yer verilmiş. İşte bir dönemin karanlıkta
kalan olayları gün ışığına çıkartan ifadelerden birkaç başlık:
SİLAH KAÇAKÇILIĞI YAPTIM
Behçet Cantürk, sorgusunda yaptığı silah kaçakçılığını şöyle
anlatıyor: "1975-76 yıllarından itibaren bazı kaçakçıların kaçak
işlerine hisseli olarak girmeye başladım. Bilfiil işe
karışmaz, belli oranda bir para verir ve hisseme düşen kârı
alırdım. Bu tip iş yaptıklarımdan biri de Selahattin
Delidere'dir. 05 Mayıs1977 tarihinde Diyarbakır'da
Seyrantepe-Silvan yolu üzerinde yakalanan 300 bin adet 7.65 Geco
mermi, 9.000 adet 38 kalibre Smith Wesson mermi, 197 adet 7.65 Lama
marka tabanca 68 adet Belçika 14'lü tabanca, 50 adet Arjantin 14'lü
tabanca ile 18 adet Unike Fransız onlusu Selahattin Delidere ile
benim de ortak olarak girdiğim silah işine ait.
OLAY İFADELER HABERİN
DEVAMINDA
TERÖR ÖRGÜTÜNÜ FİNANSE ETTİM
Cantürk, terör örgütleriyle bağlantısını ise şöyle anlatıyor: "Ben
aslen Kürt aşiretindenim. Kürtçülük davasına inanmış bir kimseyim.
Bu nedenle 1978 yılı sonunda amcamın oğlu Abdullah Cantürk'ün ve
Liceli Zarruh Vakıfahmetoğlu'nun teklifi ile DDKD'ye
(Devrimci Doğu Kültür Ocakları) girdim. DDKD açık
bir kuruluş olmakla birlikte Kürtçülük faaliyetinde ve bunu gizlice
yapan bir örgüttür.
Ben bu örgütün en büyük finansörüyüm. Yani bu örgütün
uyuşturucu madde kaçakçılığından kazandığım para ile
destekledim. Propoganda, örgütlenme ve eylem
çalışmalarında fiilen rol almadım."
DDKD'YE UYUŞTURUCU PARASINI VERDİM
Cantürk sorgusunda DDKD'ye yaptığı uyuşturucu işinden pay verdiğini
şöyle anlatıyor: "Uyuşturucu işinde ilk önceleri kendisi de DDKD'li
olan Mehmet Deniz yüzde 30 hisse ile bu işe ortaktı. Gerek ben
gerekse Mehmet Deniz yaptığımız işten DDKD örgütü adına
Zerruh Vakıfahmetoğlu'na da yapılan işin miktarına göre bir
pay veriyorduk. Daha sonra Zerruh, Mehmet Deniz'i işten
çıkarmamızı ve kendisine pay vermemizi söyledi. Bu tarihten sonra
Mehmet Deniz'e ait hissenin DDKD'ye verilmesi kararlaştırıldı. Ben,
uyuşturucu işine başladığım 1978 yılı başlarından 1983 yılına kadar
DDKD örgütüne pay olarak 100 milyon Türk Lirası civarında
para verdim. Genellikle yapmış olduğum uyuşturucu
kaçakçılığına gerçek rakamlarını Zerruh Vakıfahmetoğlu'na
söylemezdim. Yaptığım işin yarısını yapmış gibi söylerdim."
ASALA İLE İŞBİRLİĞİ YAPTIM
Cantürk, Ermeni terör örgütü ASALA'ya da yardım ettiğini yine aynı
sorgusunda itiraf etti: "Suriye'de ASALA ile bağlantı kurduk. DDKD
adına ASALA ile uyuşturucu madde kaçakçılığı ile ilgili anlaşma
yaptık. Türkiye'ye döndükten sonra Suriye'ye yani ASALA'ya
eroin sevkiyatına başladım. Bu ticaret 10 sefer yapıldı.
Toplam olarak 120 kilogram. BBu satıştan 195 milyon lira para
kazanıldı. Suriye'de malı teslim alan ASALA elemanları Amerika'ya,
Fransa'ya, İsveç'e sevkettiler. Maldan temin edilen gelir ASALA
faaliyetlerinde kullanıdı."
OLAY İFADELER HABERİN
DEVAMINDA
ESENBOĞA'DA APO PARMAĞI
8 Ağustos 1982 yılında Türkiye'de en kanlı eylemlerden biri
yaşandı. ASALA, Ankara Esenboğa Havalimanı'na baskın
düzendi ve 8 kişi ölürken 72 kişi yaralandı. Cantürk bu
olayda Apocuların parmağı olduğunu söyledi: "Abdullah Cantürk Lice
doğumludur. 1980 Eylül'ünden önce Diyarbakır DDKD örgütünün
sorumlusuydu. Ayrıca eylemci olduğunu da biliyorum. Abdullah bana
Esenboğa Havaalanı'nda Ermeni militanlarının giriştiği Terör
eyleminden sonra bu eylemin ASALA ile APOcuların işbirliği
sayesinde yapıldığını, bu eylemi APOcuların üst düzeyde
adamlarından biri olan Mardin Kızıltepe'de mukim Türk Aşireti'nin
mensuplarından Kızıltepe sorumlusu ve halen aranmakta olan Beşir
Türk'ün desteği bulunduğunu söyledi.
ASALA KAPALIÇARŞI'DA DDKD İLE ORTAKTI
Cantürk ifadelerinde 16 Haziran 1983 yılında yine ASALA tarafından
gerçekleştirilen Kapalıçarşı baskınında ise ASALA'nın DDKD
ile ortaklık yaptığını belirtiyor. Olayı ise ayrıntıları
ile anlatıyor: "Eylemden bir hafta kadar önce Bedros Demirciyan
yazıhaneme geldi. Kendisini yurtdışından Zerruh'un aradığını,
yakında bir misafiri Türkiye'ye göndereceğini söyledi. Kapalıçarşı
eyleminden 3 gün kadar önce Bedros ve misafiri taksiyle geldiler.
Gelen misafir esmer, uzun boylu, kıvırcık saçlı, ince bıyıklı,
tahminen 25 yaşlarında, atletik yapılı ve spor giyimli bir gençti.
Türkiye'ye ne zaman geldiğini bilmiyorum. Tanışmamızda adının Nubar
Sivasyan olduğunu söyledi.
BABALAR TOPLANTISINI ANLATTI
Cantürk, MİT'e 1980 yılında yapılan ünlü babalar toplantısı
hakkında bilgi verdi: " Toplantıyı Oflu lakabıyla tanınan
İsmail Hacısüleymanoğlu idare etmiş. Oflu İsmail
Türkiye'de cinayet suçundan aranan ve uyuşturucu işi yapan bir
kimsedir. Eroin satış bölgesi Hollanda'dır. Yani
Hollanda'ya giden uyuşturucu trafiğini idare eder. Ayrıca
silah kaçakçılığından sigara kaçakçılığına kadar her türlü işe
girer. Son zamanlarda Türkiye'nin pırlanta ihtiyacını karşıladığını
biliyorum.
Toplantıya katılanlar
Hasan Conkara: Topal Hasan, silah kaçakçısı ve
Oflu İsmail'in adamıdır.
Enis Karaduman: Eroin kaçakçısı, Türkiye'de adam
vurmaktan aranmaktadır. 1980 yıllarında Abdullah Cantürk ile ortak
çalışmıştır.
Hikmet Uzun: Karadenizli uyuşturucu madde
kaçakçısıdır. Osman Cevahiroğlu'nun kaçakçılık ortağıdır.
Hikmet Sevcan: Anteplidir. Silah ve eroin
kaçakçısıdır. İstanbul Londra asfaltında Sevcan Tesisleri'nin
sahibidir.
Doğan Çelik: Karadenizlidir. Silah kaçakçısıdır.
İsmail Çelik'in kardeşidir.
Fikri Kocakerim: Anteplidir. Kaçakçıdır. Uğurlu
ailesinin adamıdır.
Ahmet Uğurlu: Abuzer Uğurlu'nun kardeşidir. Halen
aranmaktadır.
Suphi Aşçıoğlu: Anteplidir. Döviz ve kimyevi madde kaçakçılığı
yapar. Halen aranmaktadır.
Ali Açmak: Büyük silah kaçakçısıdır. Karadeniz
bölgesinin silah sorumludusudur. Halen Mamak Askeri
Cezaevindedir.
Bekir Çelenk: Anteplidir. Tanınmış bir kaçakçıdır.
Sofya'da ikamet eder.
İlhan Sağlamer: Samsunludur. Silah kaçakçısıdır.
Halen Mamak Cezaevi'ndedir.
Abdullah Cantürk: Enis Karaduman'ın misafiri
olarak orada bulunuyordu. Toplantıya davet edilmemiş.
Avni Karadurmuş: Silah ve uyuşturucu madde
kaçakçısıdır. Bulgaristan'da bulunduğu ve toplantıya davet edildiği
halde gitmemiştir. Daha önceki beyanım yanlış anlaşılmış. Kendisi
ve Abdullah Bulgaristan'da olduğu için konuyu biliyorlar. Ancak
toplantıya gitmemişler.
Şaban Vezir: Suriyeli büyük kaçakçı.
Bulgaristan'da ikamet eder.
Dündar Kılıç.
MATARACI
Behçet Cantürk'e bir dönemin bakanlığını yapan Tuncay Mataracı'yı
tanıyıp tanımadığı soruluyor. İşte Cantürk'ün cevabı:
"Kendisi hakkında müşterek arkadaşlarımızdan ve ayrıca
kaçakçıların arasındaki konuşmalardan bilgi sahibiyim.
İstanbul'a geldiğimde Mataracı'nın hızlı devresi bitmişti. Benim
kaldığım İstanbul Sheraton Oteli'ni adeta bir gazino ve eğlence
yeri haline getirmişti. Otelde birkaç kral odasını birden kapatarak
sabahlara kadar yeraltı dünyasının babalarıyla birlikte kızlarla ve
içerek eğleniyorlardı. Bu otelin Mehmet Tunç isminde bir yöneticisi
var. Kendisinin orada ne görevi olduğunu bilmiyorum. Ancak herkes
tarafından MİT elemanı olarak tanınırdı. Kendisine de bu havayı
veriyordu. Gece hayatını sever, polis müdürleri ile ve İstanbul'un
zenginleri ile dolaşan bir kimsedir. Bu kişi de Mataracı'nın dostu
imiş."
FAHRETTİN ASLAN'DAN SUUDİ BAKANA ALEM
MİT sorgusu sırasında Cantürk, Suudi Bakana kokainli alem
düzenlendiğini söylüyor: "Fahrettin Aslan işi gereği sık sık
yurtdışına gider gelirdi. Gidişlerinden birinde yani 1983 yılı
içinde Suudi Arabistan Kralı'nın yeğeni olan bir Bakan'ın,
Türkiye'yi ziyareti tarihine tekabül eden bir zamanda Fahrettin
Aslan Fransa'dan yurda dönmüştü. Fahrettin bu heyet mensuplarına
kadın bulmak suretiyle bir eğlence gecesini tertiplediğini,
kendisinden kokain istediklerini, Fransa'dan çantasından getirmiş
olduğu 150 gram kadar kokainin bir kısmını bu heyet mensuplarına
kadınlarla birlikte sattığını, bunun karşılığından da külliyetli
miktarda para aldığını kendisi bana söyledi."