İşte Türkiye'de idam edilen 15 kadının öyküsü
Abone olBaşbakan'ın sözleri 'idam' tartışmalarını alevlendiriyor. Cumhuriyetten beri 712 idam cezası infaz edilen Türkiye'de 'boynuna yağlı urgan' geçenler genellikle erkekler olmuş. Ama bir de 'asılan kadınlar'ın hikâyesine bakın...
Başbakan Erdoğan'ın Kürt sorunu tartışmalarına idam
cezasını da dahil eden çıkışı akıllara Türkiye'nin geçmişindeki
idam vakalarını da getirdi. Radikal gazetesinden Tarık Işık ise
konuya daha dar ve çarpıcı bir başlık altında yaklaşarak
tarihimizde asılan kadınları konu alan bir dosya
hazırladı.
İşte Radikal'den Tarık Işık'ın
kaleminden Türkiye tarihi boyunca asılan 15 kadının hikayesi:
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın,
‘anketlere göre vatandaşların idamın geri gelmesini istediğini’
söylemesi, küllenmiş bir tartışmayı da alevlendirdi. Polemiğin
merkezinde, Abdullah Öcalan ’ın idamı konusu
üzerinden, kendini taraf hisseden bütün kesimlere mesaj göndermek
var belki. Ama ‘idam’ ve ‘vatandaşın beklentisi’ konusu açılmışken,
idamın Türkiye ’deki mazisine bir göz atalım
dedik. Ancak alışıldığı gibi Adnan
Menderes ve Deniz Gezmiş gibi şu
veya bu nedenlerle bir düşüncenin bayrağı haline gelmiş infazlarla
değil. Hayatları yağlı ilmikle sonlanmış ama ‘meşhur olmayan’ kadın
mahkûmların dosyasını açtık.
15 kadın asıldı
TBMM ’nin açıldığı 1920’den, fiili olarak idam cezasının
kaldırıldığı 1984’e kadar Meclis tarafından onaylanan ve infazı
gerçekleştirilen idam cezası kararı sayısı 712. Bunlardan 15’i ise
kadın. Ancak bu rakamlara İstiklal Mahkemeleri’nde idam edilen
hükümlülerin dahil olmadığını hatırlatmak gerek. Şapka devrimine
karşı geldiği gerekçesiyle İstiklal Mahkemesi tarafından 1925’te
idam edilen ve hâkime, “kadın kısmının idam edildiği nerede
görülmüştür” dediği rivayet edilen Erzurumlu Şalcı Şöhret
gibi.
‘İbret olsun’ diye
60’lı yılların ortalarına kadar idamlar ‘ibret olsun’ diye
halka açık alanlarda yapıldı. İnfazlar gece yarısından sonra, günün
ilk ışıklarıyla yapıldığı halde alanlar kadın-erkek, çoluk-çocuk
meraklılarla dolup dolup taşardı. Kentlerin meydanları infaz
alanına dönüştürülmüştü. Sırtlarında yorganlarıyla meydanlarda
geceleyenler, seyyar satıcılar olağan
görüntülerdi.
Darağacında ilk kadın
Isparta ’nın Darıbükü Köyü’nden Hasan Kızı Fatma, aynı
köyden Eşref’in Hanife’yle evlenmesini temin etmek için Eşref’in
karısı Ümmüşani’yi ‘20’lik altın ’ ve tarla
karşılığı öldürdü. Ve 14 Aralık 1931’de Tuzpazarı’nda asıldı.
Kasabalılar sabah karanlığından itibaren meydanı doldururken
Fatma’nın son sözü “Allah affetsin” oldu. Fatma, TBMM kararıyla
idam edilen ilk kadın olarak Türkiye’nin suç tarihine geçti.
Kadına idam, erkeğe 24 yıl
İdam edilen ikinci kadın ise 20 Haziran 1934’te cezası infaz
edilen Sadberk. Lüleburgaz’ın Büyükkarıştıran Köyü’nden olan
Sadberk’in cezasının
infazını Anadolu Ajansı, “Münasebette
bulunduğu Kıptî Selim’le birleşmelerini temin için merkumun, kocası
Demir Kahya’yı öldürmesinde iştiraki bulunduğundan dolayı ölüm
cezasına mahkûm edilen Burgaz’ın Karıştıran köyünden Sadberk kadın
hakkındaki ölüm cezası bugün Kırklareli’nde infaz edilmiştir”
sözleriyle duyurdu. Sadberk’in suç ortağı Selim de idam cezasına
çarptırıldı. Ancak yaşı küçük olduğu için cezası 24 yıl ağır hapse
çevrildi.
Eceabat’ın Turşun Köyü’den Memed’i, taammütle öldürmekten
suçlanan Didar Savaş, Çanakkale Ağır
Ceza Mahkemesi ’nde yargılandı. Ölüm cezasının
hafifleştirilmesini icap eden bir neden görülmediği için ölüm
cezasına çarptırıldı. Damadı Adil Gürel’le ‘gayri meşru münasebet’
yaşayan Didar Savaş kocasını öldürdükten sonra çuvala koyup
gömmüştü. İdam kararı 16 Haziran 1939’da Resmi Gazete’de
yayımlandı.
Kocasının başını ezdi
Bodrum’un Karakaya Köyü’nden Fatma Satılı, ilişkisi bulunduğu
Mustafa ile yalnız kalmak için kocası Hasan’ı öldürme planı yaptı.
Fatma Satılı, Mustafa ile birlikte Çakalyatağı denilen yerde pusu
kurdu. Burada bir taşın üzerinde dinlenen kocasının başına Mustafa
ile birlikte önce taşla vurdu, ardından kasaturayla yaraladı. Fatma
ve Mustafa, daha sonra Hasan’ın başını taşla ezdi. 23 Haziran
1936’da Resmi Gazete’de yayımlanan kararla Fatma Satılı idama
mahkûm edilirken, Mustafa 21 yaşından küçük olduğu için hapse
atıldı.
Karılar Koğuşu’ndan Hanım
İdam edilen kadınlar arasında en ‘meşhur olanı’ ise bir
başkasıyla evlenmek için kocası İhsan Kuzu’yu zehirleyerek öldüren
Hanım Kuzu. Malatyalı Hanım Kuzu’nun idam kararı 27 Mart 1944’te
Resmi Gazete’de yayımlandı. Hanım Kuzu, Kemal Tahir’in sinema ve
televizyona da uyarlanan unutulmaz eseri ‘Karılar Koğuşu’nun
kahramanlarından biri olarak edebiyat tarihine de
geçti.
Darağacında son kadın
Cumhuriyet tarihinde idam sehpasına gönderilen son kadın ise
Kadriye Partici oldu. Kadriye Partici, kardeşi Faik Varketli ile
birlikte, boynundaki bir tane beşibirlik altın, 4 tane bilezik ve
parmağındaki altın yüzüğü almak için Aysel Malseven’e Folidol
ismindeki bir tütün haşere ilacını zorla içirdi. Ancak Aysel
Malseven içirdikleri zehri kusunca, Faik Vartekli maktulün başında
bir bıçağın ucuyla delik açarak ölümü hızlandırdı. Kadriye Partici,
25 Temmuz 1971’de İzmir ’de asıldı. Ve
asılan son kadın oldu.
İki denemede öldüremediği kurbanı yakalattı
ve...
Konya ’nın Hasandede Mescid Mahallesi’nden Huriye Senel,
1936’da yaptığı hırsızlığın şahidi olan Fatma’yı, aynı yılın mayıs
ayında çalı-çırpı toplamak bahanesiyle kıra götürüp öldürdü.
Huriye’nin ikinci hedefi ise, geride şahit kalmaması için Fatma’nın
8 yaşındaki kızı Miyase oldu. Küçük kızı samanlıkta boğan Huriye,
Fatma’dan kurtulmak için bir gün sonra kadının cesedinin yanına
gitti. Ancak Fatma’nın ölmediğini gören Huriye, Fatma’yı bu defa
bir su kuyusuna atarak yarım kalan işini tamamlamak istedi. Ancak
su kuyusuna attığı Fatma yine ölmeyince işlediği cinayet ortaya
çıktı. Huriye Senel, 18 Haziran 1939’da idam edildiğinde gazeteler
kanunun pençesinden kimsenin kurtulamayacağını
yazıyordu.
Hiç olmazsa çocuğumu...
20 Şubat 1936’da asılan Muğla Karakuyu Köyü’nden Ümmühan, iki
dostu ile birlikte kocasını boğup, cesedi kuyuya atmıştı. Kadın
idama, suç ortakları ise yaşları küçük olduğu için 24’er yıl hapse
mahkûm oldular. Ümmühan’ın idamını Cumhuriyet gazetesi şöyle
anlatıyor: “Mahkûm hükmün infaz edileceği geceye kadar hiçbir şey
anlatmamıştır. Darağacının kurulduğu Kurşunlu Camii önüne
gelindikten sonra Müddeiumumi hükmü kendisine tebliğ ederek bir
diyeceği olup olmadığını sormuş, kadının dudaklarından şu sözler
dökülmüştür: ‘Hiç olmazsa annemi ve çocuğumu görseydim…’ Kadın,
çocuğuna iyi bakılmasını vasiyet etmiş ve metanetle sehpaya doğru
yürüyerek soğukkanlılıkla: ‘Hakkınızı helal edin gidiyorum’,
diyerek son nefesini vermiştir.”
9 Mayıs 1938’de idam edilen Ayşe’nin ise suçu ‘metresi’
olduğu Adana ’nın Karaisalı kazasının
Çarhıpare Köyü’nden Kasım Ali Hasan’ın karısı Dudu ile oğlu küçük
Ali’yi balın içine arsenik karıştırarak
öldürmekti.
Annesini öldürdükten sonra gazetelere kayıp ilanı
verdi
Yengesinin yardımı ile annesini öldürerek cesedini gömen,
ancak ‘kayboldu’ diyerek gazetelere ilan veren, iki çocuk annesi
Trabzonlu Ümmühan Bebek 12 Eylül 1963’te
idam edildi. 8 Eylül 1963 tarihli Milliyet’te cinayeti şöyle haber
olmuştu: “1957 senesinin Eylül ayında 65 yaşındaki annesi Ayşe
Arı’yı öldüren Ümmühan Bebek, bir sinir buhranı esnasında küçük
kardeşinin karısı Fatma’ya annesini nasıl öldürdüğünü şöyle itiraf
etmişti: ‘Kocalarımız gurbette olduğu için büyük kardeşimin karısı
Lütfücan ile fena yollara sapmış, başka erkeklerle münasebet
kurmuştuk. Annem bundan şüphelenerek bize nasihatte bulunmuş ve bu
uygunsuz hareketlerimize son vermediğimiz takdirde kocalarımıza
haber vereceği tehdidini savurmuştu.’
İki katil bu tehditten korktukları için Ayşe Arı’yı ortadan
kaldırmağa karar vermişler ve bir öğle vakti yemeğe zehir
koymuşlardı. Arsenikli çorbayı içen ihtiyar kadın, bir müddet sonra
kıvranmağa başlamış ve kızlarından yardım istemiştir. Ümmühan
birisinin gelip görmesinden korkarak yengesi Lütfücan’ın yardımı
ile ellerine geçirdikleri bir ipi ihtiyarın boynuna geçirip birer
uçlarından çekmek suretiyle öldürmüşler, cesedi sığır gübreliğine
gömmüşlerdir. Hakikati karısından öğrenen Kahraman Arı, derhal
jandarmayı durumdan haberdar etmiştir.”
Türkü söyleyerek idama giden Durdu
1959’da kayınbiraderi ile anlaşarak kocası Mahmut Sarıkaya’yı
öldüren Sivas’ın Haydarlı Köyü’nden 35 yaşında Durdu Sarıkaya,
Cumhuriyet Meydanı’nda asıldı. 25 Aralık 1960 tarihli Milliyet’teki
Ahmet Turan Gürel imzalı haberden idama türkü söyleyerek gittiğini
öğreniyoruz: “Dini merasimden sonra idam gömleği giydirilen kadın
metanetinden hiçbir şey kaybetmemiş, sadece ‘Ellerimi bağlamayın’
diye yalvarmıştır. Elleri arkadan kelepçe ile bağlanan kadın,
yüksek sesle ‘Darağacı yollarında, kelepçe kollarında’ diye bir
türkü tutturmuştur. Darağacı dibinde idam hükmü kendisine okunan
Durdu Sarıkaya kesik cümlelerle, ‘Bu kararı kaç defa dinledim, ne
olur bitirelim artık’ demiş, sonra sandalyeye çıkarak ‘Beyaz gömlek
giydirdiler, bu sehpaya bindirdiler’ diyerek türküye devam
etmiştir.
Kocalarını katleden kadınlar
Manisa İlyasçılar Köyü’n-den Fatma Yıldırım, kocası Ali
Osman’ı, maktulün kardeşi Abdullah’la birlikte uçkurla boğarak
öldürdü. Resmi Gazete’de 27 Haziran 1939’da yayımlanan kararla
Fatma Yıldırım idama mahkûm olurken, Abdullah suçun işlendiği
tarihte 18 yaşından küçük olduğu için 15 yıl hapse çarptırıldı.
Isparta Ağır Ceza Mahkemesi ise, Ayvalı Köyü’nden Ali Kotanak’ı
öldürmekten suçlu Gülsüm Kotanak’ı 29 Nisan 1942’de ölüm cezasına
çarptırdı. Özalp’ın Seydibey Köyü’nden Bacı Ayhaner, Nusrat
ismindeki şahısla evlenmek için kocasını öldürdüğü
gerekçesiyle Van ’da idam edildi.
Vecahet’in ‘son’ 43 dakikası
Kocasını öldürdüğü için 1 Haziran 1944’te İzmir’de idam
edilen Vecahet Altın’ın idamı, Yeni Asır’da, “Vecahet Altın son 43
dakikasını nasıl geçirdi” başlığı ile haber oldu. Adnan Bilget
imzalı haberde ‘o an’ şöyle anlatılıyor: “Cellat Ali, dinî
merasimden sonra idam sehpasına çıkan 29 yaşındaki kadının boğazına
ilmiğini geçirdi. Vecahet bu sırada, mevcut 39 buçuk lirasını
annesine gönderilmek üzere cezaevi müdürüne teslim etti. Kelimenin
bütün manasile zavallı bir kadın olan Vecahet Altın hiç kimse için
tek kelime söylemeden başını cellâda teslim etti. Cellât Ali de
ağır vazifesini büyük bir ustalıkla yaptı.”