İşte Türk 007'nin hayatı
Abone ol15 yıl ABD hapishanelerinde yatan soğuk savaşın son esiri ile Gazeteci Uğur Dündar röportaj yaptı...
15 yıl ABD'de hapis yatan ve Türkiye'ye iade edilen casus
Hüseyin Yıldırım, hayatın kendisini casusluğa yönlendirdiğini
belirtti. Yıldırım "Tehlikeyi severim" dedi.
Yıldırım, ‘‘ABD ordu istihbaratında 8 yıl çalışırken, gizli olarak
da Doğu Almanya'nın ajanlığını yaptım. Tehlikeyi severim’’ dedi.
Yıldırım, biri rütbeli iki kadınla ilişkisi olduğunu da
söyledi.
Amerika'nın en etkili gazetelerinden Los Angeles Times, 26 Mart
1997'de o sırada California'nın en güvenlikli cezaevi olan
Lompoc'da yatan müebbet hapis hükümlüsü Türk casus Hüseyin
Yıldırım'ı ‘‘O soğuk savaş yıllarının en zarar verici, en ağır
tahribata yol açan ve en tehlikeli casuslarından biriydi-He was one
of the most effective, damaging, dangerous spies in the History of
the Cold War’’ sözleriyle anlatıyordu...
Berlin'de ‘Şeytan Dağı’ olarak bilinen Amerikan dinleme üssünde
otomobil tamir ustası olarak çalışırken, Doğu Alman Gizli Servisi
STASSI hesabına yıllarca ‘Blitz-Yıldırım’ kod ismiyle casusluk
yapan Türk ajan, son olarak götürüldüğü Louisiana'daki Pollack
Cezaevi'nde ömür tüketiyordu. Soğuk savaş döneminin son mahkûmu
olan Yıldırım, 15 yıldır ölümü beklediği Amerikan zindanlarından
Türk Dışişleri ve Adalet bakanlıklarının ısrarlı çabalarıyla
kurtulup vatanına döndü. Alman ve Rus televizyonları ‘En tehlikeli
casus’ ile röportaj yapmak için yarışırken, Yıldırım, yurda dönüş
mücadelesinde yanında olan ARENA'nın sorularını, Suadiye'deki
evinde yanıtladı. İşte 2 çocuk, 4 torun sahibi müthiş casus Hüseyin
Yıldırım'la söyleşimiz...
KELEPÇEYİ TÜRKLER ÇIKARDI
Gerçekten de Soğuk Savaş tarihinin en tehlikeli
casuslarından biri miydiniz? Eğer böyleyse nasıl oldu da serbest
kalabildiniz?
Türk hükümeti, benim savaş esiri sayılmam gerektiğini savunarak
Cenevre Konvansiyonu uyarınca serbest bırakılmamı istedi. İkili
anlaşmalar çerçevesinde bir çözüme gidilmesi için uğraş verildi.
Türk Dışişleri ve Adalet bakanlıkları bunda çok muvaffak oldular.
Yazışmalar sonucunda Adalet bakanlığımız kazandı. Bu benim için
rüya gibiydi. Cezaevinden havaalanına çok sıkı tedbirler altında
getirildim. 5-6 tane Amerikan polisi nezaretinde Türk uçağına kadar
getirdiler. Ellerimde kelepçe ve ayaklarımda da zincir vardı. Beni
öylece uçağa bindirmek istediler. Ama Türk İnterpolü'nün
yetkilileri, ‘‘Bu uçak bizim uçağımız, burası artık Türk toprakları
sayılır’’ diyerek, kelepçeyi ve zincirleri söküp uçağa
bindirdiler.
KADINLARLA MECBURİ İLİŞKİ
Eşiniz ve çocuklarınıza kavuştuğunuzda ne hissettiniz.
Eşinizden onu bıraktığınız için özür dilediniz mi ?
Daha evvel özür diledim. Kendisi beni affetti.
Affetti mi gerçekten?
Evet benim yaptığım hatalar mesleğin gereği olarak yaşanmış şeyler.
Diğer kadınlarla oluşan ilişkilerde meslekle ilgili olan
şeyler.
Yani eşimi hiçbir zaman aldatmadım, sadece casusluk mesleğinin
gereği bazı kadınlarla zorunlu beraber oldum mu dediniz?
Başka bir şey değildir. Mesleğim icabı o. Bazı kadınlarla irtibat
kuruldu. Bunlardan iki kadın başroldeydi. İkisi de Amerikalı.
Birincisi ordu mensubu. Rütbeli kadın. Öteki de rütbesiz. Çok uzun
hikayedir. Benim isteğimden ziyade hayatın beni sevk ettiği bir
yöndü casusluk.
Peki hoş kadınlar mıydı?
Vallahi bana göre bütün kadınlar hoştur.
DOĞU ALMANYA ŞANSSIZLIĞI
Pişmanlık duyuyor musunuz?
Yok. Herkesin mesleği var. Benim isteğimden ziyade hayatın beni
sevk ettiği bir yöndü casusluk. ABD ordu istihbaratında 8 sene
süreyle çalıştım. Gizli olarak da karşı tarafın, yani Doğu
Almanya'nın ajanıydım.Oyunun bir parçasıydım. Buradaki en büyük
amaç, Doğu Almanya'nın dünya haritasından silinmesi meselesiydi. Ve
bunu Amerika sonuçta başardı. Doğu Almanya'yı dünya haritasından
sildi. Amerika'yı bir numaralı güç haline getirmek için Varşova
Paktı yok edildi. Eğer Doğu Almanya mevcut olsaydı bu kadar hapiste
kalmazdım. Birkaç ayda çıkardım. Çünkü benim hakkımda karar verilir
verilmez ABD ile temasa geçildi. Casusların değişme programı
kapsamında kurtuluyordum. Fakat şanssızlığa bakın 1-1.5 ay sonra
Doğu Almanya silindi.
TEHLİKE ATLATMAYI SEVERİM
Çok sevdiniz mi bu mesleği?
Sevmekten ziyade çok tehlikelerle karşı karşıya geldim. Azrail'le
yüz yüze geldiğim çok olmuştur. Tehlikeyi ve tehlike atlatmayı
seviyorum.
Türkiye'ye dönüş yolculuğunda gözünüzü uyku tuttu
mu?
Bir dakika bile uyumadım heyecandan. Kolay mı hürriyet. Eğer
yanımdakiler ‘yürüyelim görmesinler’ demeseydi, vatan toprağını
öpecektim.
Tanımakta zorlandınız mı İstanbul'u
Evet evet tanımakta zorluk çektim, daha da öğrenmiş değilim.
İstanbul çok değişmiş. Yeni binalar yapılmış. Pek çok semtlere yeni
yollar yapılmış
Türk’ü komünist yapmak kolay değil
Milyonlarca dolar verseler. Türkiye aleyhine
çalıştırabilirler miydi?
Asla... Ben yaptığımız centilmenlik anlaşmasında Türkiye aleyhine
bir şey olursa gider bunu Türkiye'nin lehine çeviririm dedim ve
peşin pazarlık yaptım. Komünistlik istemem dedim. Çünkü benim
inancıma göre bir Türk'ü komünist yapmak kolay değil.
Anılarınızı yazmayı düşünüyormusunuz.
Evet oğlum ısrar ediyor bir kitap yaz diye. Ama şu anda hürriyetime
kavuşmanın heyecanı içindeyim.
Eski casusluk arkadaşlarınızı yani meslektaşlarınınzı
aradınız mı ya da onlar sizi aradılar mı ?
Onlar beni çok seven insanlar. İnşallah görüşeceğiz'
Çok özlediğiniz Türk yemekleri var mıydı cezaevi yıllarında
?
Türk yemeklerini özledim. Çünkü Türkler ağzının tadını bilen
insanlar. Ben yemek ayrımı yapmam, ağır yağlı şeyler olmamak
şartıyla her şeyi severim. Hanım da Türk adetlerini
değiştirmez.
Peki, eşinizle ilk olarak neler
konuştunuz?
Eşim çok heyecanlıydı. Fazla konuşamadık. Tatlı hatıraları
konuştuk. Mazideki karanlık şeyleri bırakalım. İçinde bulunduğumuz
zaman ve geleceğe ait şeyleri konuşalım dedim.
Namaz kılıp benden ve Allah’tan özür diledi
Uzun yıllar sonra eşinize kavuştunuz. Eşiniz yaptığı bütün işlerin
casusluk mesleği gereği olduğunu kadınlarla kurduğu ilişkilerin o
çerçevede değerlendirilmesi gerektiğini söyledi. Siz yıllarca
eşinizin yolunu beklediniz. Peki, affettiniz mi eşinizi?
O, bana 1986'da bir mektup yazdı. O mektubu da açıklayayım. Tanrı
huzurunda namaz kılarak benden ve Allah'tan özür dilediğini
söylediği için kendisini affettim. İlk karşılaştığımda çok
heyecanlıydım, çok misafir vardı evde, kardeşlerim... Daha yoldan
telefon etmişti bana , ordan daha fena oldum birden, tabii
anlayamadım sesini, ‘Ben Hüseyin Yıldırım’ dedi. Kiminle
görüşüyorum, ‘Hüseyin Yıldırım, biz yoldayız...’, tabii ben daha
telefonda fena oldum.
Burada da geldiklerinde kayınbiraderim, karısı işte daha birçok
kişiler vardı. Orada da bir fenalık geçirdim, kapıda hiç
anlayamadım yani heyecanımı. O günden bugüne kadar da inanın geç
vakitlere kadar arayan dostlarımız, Ankara'dan, İzmir'den
kardeşlerim yani, hiç eksik olmadı, hep böyle bir şey içindeyim.
Devamlı telaş içindeyim ne yaptığımı biliyorum, ne yaptığımı hiç
yani böyle her tarafı kendimde değilim daha doğrusu. Daha doğrusu
sevinç sarhoşuyum.
Ruslar film çekti Hollywood sırada
Hüseyin Yıldırım'ın macerası anlatmakla bitmeyecek kadar uzun.
Bunlarla ilgili ABD'de bir İngilizce kitap yazılmış. Gerisini
Yıldırım şöyle anlatıyor:
‘‘Ayrıca Almanya'da bir başka kitap yayınlandı. Bir de avukatım
James Nicholson bir kitap yazıyor. O da bitmek üzere. Rusça bir
film çekilmişti. Bir Alman televizyon firması da bir film yaptı.
Herhalde yakında gösterilecek. Hollywood'tan Warner Bross benimle
ilgilendi ama naklim dolayısıyla menajerimle irtibatı kaybettim.
Geceyarısı Expresi Türkiye'yi ve Türkleri çok kötü tanıtmış. Onu
görenlerde kötü intiba bırakmış. Eğer benimle ilgili film
çevrilirse bu kötü izlenimi silecek bir çalışma olsun isterim. En
büyük arzum memleketimizin ve insanlarımızın daha iyi
tanıtılması.’’
Casus ABD basınında
Amerika, Berlin'deki dinleme üsslerindeki sırları Doğu Bloku'na
aktaran Hüseyin Yıldırım'ın varlığını öğrendiğinde şok geçirdi.
Amerikan gazeteleri Yıldırım'ı manşetlerine taşıdı. Ülkenin en
etkili gazetelerinden Los Angeles Times ise o sırada California'nın
en güvenlikli cezaevi olan Lompoc'da yatan Yıldırım'ı okurlarına
‘‘O en tehlikeli casus’’ diyerek aktardı.