İşte seçimin asıl kazananları ve kaybedenleri!
Abone olTürkiyede kamuyo araştırmalarının önde gelen isimlerinden Gazi Üniversitesi Öğretim üyesi Prof. Dr. Nurettin Güz internethaber'e konuştu.
NESRİN YILMAZ
İNTERNETHABER-ANKARA
Gazi üniversitesi
iletişim Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Nurettin Güz, seçim
sonuçlarını internethaber.com'a değerlendirdi.
Seçimin iki galip parti olduğunu söyleyen Güz, bu partilerin HDP ve
MHP olduğunu ifade etti.
Siyasal iletişim uzmanı olan
Güz, seçimin kaybeden partileri olarak da AK Parti ve CHP'yi işaret
etti.
***
-Sn. Güz, Türkiye son 15 ayda üç seçim yaşadı. Genel Seçimlerin
hemen sonrasındayız. Sonuçlar üzerine farklı yorumlar var.
Sandıktan çıkan tabloyu nasıl yorumlarız, siz nasıl
değerlendiriyorsunuz?
SEÇİMİN İKİ GALİBİ
VAR
Hemen her seçim öncesi ve sonrasında olduğu gibi kısmi doğru
tespitler yapılsa da tablo bir bütün olarak değerlendirilemiyor.
Yorum yapanlar genellikle kendi siyasi veya ideolojik
pencerelerinden tabloya bakıyor ve durduğu zemini doğru veya
başarılı buluyor. Bu seçimlerin iki galibi var birisi MHP, diğeri
HDP’dir. Öncelikle bunun altının çizilmesinde yarar var.
-Peki ya kaybedeni?
AK PARTİ VE CHP KAYBETTİ
Aslında muhalefet saflarında yer alanlar ve bazı AK Parti yanlıları
ittifak etmişçesine kaybeden olarak yalnız AK Parti’yi gösteriyor.
Ama bana göre seçimden başarılı çıkmayan sadece AK Parti değil aynı
zamanda CHP’dir. Özellikle sol medya AK Parti’nin kaybettiği
yaklaşık % 9 oranındaki oy kaybı üzerinden CHP’ye pay çıkartarak
mevcudun korunmasını zafer gibi sunuyor ki bu tamamen
yanlıştır.
AK Parti’yi soracağım ama konuyu açtınız, CHP neden
mağlup?
ANA DA OLSA MUHALEFET BİR PARTİNİN KADERİ
OLAMAZ
Son 10 yıla bakınız veya son beş seçime bakınız. CHP’nin ana
muhalefet partisi olarak iktidara alternatif olabildiğini gördünüz
mü? Kaldı ki medya ve iş çevrelerinin desteğine rağmen sürekli ana
muhalefet olarak siyaset sahnesinde yer alıyor. CHP gibi köklü bir
partinin ana da olsa sürekli muhalefet saflarında yer alması kaderi
olabilir mi? Her seçim sonrasında kendisine göre bir başarı
senaryosu çizerek durumu idare ediyor.
İyi ama tabanı son seçimleri başarı olarak algılıyor?
BAŞARISIZLIĞI MANİPÜLE ETMEYE
ÇALIŞIYORLAR
Kim söylüyor bunu? Sn Kılıçdaroğlu seçim meydanlarında, önceki
genel seçimlerden daha yüksek oy alamazsa istifa edeceğini söyledi,
arşivlerde var. Sonuç? Bunu sorgulayan var mı? Seçim sonuçlarını
değerlendirenler AK Parti’nin kaybettiği oylardan yola çıkarak,
önceki seçimdeki konumunu muhafaza etmede bile güçlük çeken CHP
yönetiminin başarısızlığını manipüle etmeye çalışıyorlar.
-En azından AK Parti gibi oy kaybetmediler. Bu bir anlamda
başarı değil midir?
ŞAPKAYI KOYUP DÜŞÜNMEK GEREKİR
Kamuoyu ve sayın yorumcular galiba bir konuyu kaçırıyorlar,
muhalefet ve özellikle ana muhalefet partileri iktidarın
alternatifi olurlar. 2002’den beri yapılan her seçimde yeniliyor ve
ana muhalefet konumunu koruyorsunuz. Peki ya iktidara alternatif
olabilme? Sürekli olarak % 23 - 30 aralığında gidip geliyorsunuz.
Gerçek anlamda bir oy artışı sağlayamıyorsanız ya da iktidarı
zorlayamıyorsanız şapkanızı önünüze koyup düşünmeniz gerekir.
İktidar olamıyorsanız bile denetim görevini güçlü bir biçimde
yapabilmeniz yüksek oranda oy alabilmekle mümkün olabilmektedir.
Çağdaş demokrasiler siyasal sistemlerini böyle geliştiriyorlar.
İktidar partisi AK Parti’nin oy kaybetmesi CHP’yi başarılı
kılmaz.
-Baraj korkusu ile bazı seçmenlerinin HDP’ye kaydığını
belirtiyorlar?
YÜZDE 35 OLSAYDI KISMİ BAŞARI
OLURDU
Seçimlerin galiplerinden birisi olan HDP’ye büyük oranda AK
Parti’den daha sonra da CHP’den oy kayacağını ve kaydığını
araştırmalar ortaya koyuyor. Ancak, CHP’den HDP’ye oy kaymasa da
alınacak sonuçlar CHP’yi başarılı kılmayacaktı. Ana muhalefet
partisi olarak iktidar partisini zorlayacak ya da sizi iktidar
yapacak, yapmaya yaklaştıracak bir oy oranına ulaşamadığınız hiçbir
seçim sizin açınızdan başarı olamaz. CHP yönetiminin bunu öncelikle
kabul etmesi gerekir. Sn Kılıçdaroğlu’nun seçim kampanyasında
belirlediği % 35 oy hedefine ulaşılabilmiş olsaydı kısmı bir başarı
elde edilmiş denebilirdi. Ama o hedefe yaklaşılamadı bile.
-Bu başarısızlığın sebebi ne olabilir sizce?
CHP ELİTLERİN PARTİSİ OLMA ÖZELLİĞİNİ
AŞAMADI
Sn Kılıçdaroğlu’nun, genel başkan olmasından sonraki süreçte
siyaseten başarılı olabilmesi için hemen her şeyi yaptığını CHP’ye
oy versin veya vermesin hemen herkes kabul edecektir. Beyefendi
kişiliği ile gerçekten siyasette örnek bir şahsiyet olduğunu kabul
etmek gerekir. Ancak CHP bir türlü elitlerin partisi olmanın
ötesine geçebilmiş değildir. Parti hemen her seçim sonrasında bu
konularda adım atmak ve kendisini yenilemek üzere kararlar almasına
rağmen bunu başarabilmiş değildir. Sorun buradan kaynaklanmaktadır.
CHP mevcut konumunu değiştirmediği sürece iktidar alternatifi
olamaz. İşin ilginç yanı tek başına iktidar olamasa bile güçlü
muhalefet yapan bir CHP Türkiye için önemlidir.
-Sözünü ettiğiniz anlamda halka inebilir
mi?
Elbette inebilir. Bakınız birçok il ve ilçede CHP’li yerel
yöneticiler var. Seçmenin % 50’sinden fazlasının oyunu alabiliyor.
Üstelik sol seçmenin yoğun olmadığı yerleşim birimlerinde. Onlar
CHP’li kimliği ile böyle bir başarı sağlayabiliyorsa parti merkezi
olarak CHP neden bunu yapamasın ki?
AK PARTİ İKTİDAR YORGUNLUĞUNU
ATAMADI
-Peki ya iktidar partisi?
AK Parti ile ilgili iki tespit yapılabilir: Birincisi, 2011 Genel
Seçimlerine göre yaklaşık % 9 oranında oy kaybetmiştir. Hemen
herkes bunun üzerinden yorumlar yapmaktadır. İkincisi ve daha
önemlisi, aldığı % 41 oy oranı ile hala Türkiye’nin en büyük
partisidir ve en yakın rakibi CHP’ye yaklaşık % 16 oranında fark
atmıştır. AK Parti’yi başarısız noktasına getiren husus tek başına
iktidar olamamasıdır. Bu da kamuoyundaki beklentiden
kaynaklanmaktadır.
-Kaybedilen % 9 oy veya tek başına iktidar?
Sebepleri?
Demokrasilerde partilerin sürekli iktidarda kalmaları ya da sürekli
olarak oylarını artırmaları veya muhafaza etmeleri mümkün değildir.
Avrupa’da İngiltere örneğinde gördüğümüz gibi bir parti iki
dönemden fazla iktidarda kalamıyor. Kasım 2002’den sonraki her
seçimden başarılı çıkan bir partinin yorulmaması mümkün değildir.
Bunun emareleri de son seçimlerde ortaya çıkmıştı. Örneğin 17 – 25
Aralık süreci olmasaydı AK Parti muhtemelen 2014 Yerel
Seçimlerindeki başarıyı yakalayamayacaktı. Seçmenin bu süreci Sn.
Erdoğan’ın şahsında ülkeye tehdit olarak algılaması ve Sn.
Erdoğan’ın karizmatik kişiliği AK Parti’ye 2009 Yerel Seçimlerinden
daha büyük bir oy oranını getirdi. Aynı rüzgar ve Sn Erdoğan’ın
seçmen nezdindeki sempatisi Cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turda ve
% 52 ile sonuçlanmasını sağladı.
-İyi ama 10 ayda lider dışında ne değişti?
Aslına bakarsanız kaybedilen % 9 oranındaki oy ve tek başına
iktidar sadece lider değişikliği kaynaklı değildir. 13 yıla yakın
süredir iktidardasınız, milletvekilleriniz, bürokratlarınız,
teşkilatlarınız ister istemez yorulur. Yorulmasa bile mutlaka
seçmen yeni yüzler, yeni program ve ufuklar ister. Sn. Erdoğan
Cumhurbaşkanı olmayıp partinin başında kalmış olsaydı mutlaka onun
da bu anlamda radikal değişiklikler yapması gerekirdi. Üstelik bunu
isteyen sadece seçmen veya vatandaş da değil bizzat AK Partililer
de bunu istiyordu.
-Üç dönem kuralıyla bu yapılamadı mı?
Üç dönem kuralı yeni isim ve yüzlerin gelmesini sağlasa da sözünü
ettiğim anlamda radikal değişim gerçekleştirilemedi. Seçmene yeni
ufuklar gösterilemedi. Yeni bir dinamizm sağlanamadı. AK Parti’yi
üstün kılan sıradan vatandaşın kendisinden gördüğü bir aday profili
oluşturulamadı ya da adaylar bu yönleriyle vatandaşa anlatılamadı.
Partinin zeminle yani vatandaşla bağında iletişiminde kopmaların
başlaması bu sonucu ortaya çıkardı.
AK PARTİ KENDİ SEÇİM GÜNDEMİNİ
OLUŞTURAMADI
-Sorun sadece adaylar mı?
Aslında AK Parti’nin oy kaybını tek sebebe bağlamak sorunu basite
indirmek olur. Örneğin genel merkez. Genel merkezin başarılı
olduğunu söylemek mümkün müdür? Seçimler geçeli birkaç gün oldu.
Sıradan seçmene bugün gidin ve AK Parti’nin seçimlerde kendisine ne
vaat ettiğini sorun. Ya da AK Parti’nin seçimlerde işlediği ana
temanın ne olduğunu seçmenden öğrenmeye çalışın. Size bir şey
söyleyemeyecektir. Peki bu seçimlerde iktidar partisi olarak AK
Parti hangi programla, temayla seçmenin karşısına çıktı? Geçen 13
yıllık süreçte iktidar ve muhalefet partileri açısından hemen her
seçim gündemini AK Parti belirlerken bu seçimde muhalefet
partilerinin belirlediği konular olan asgari ücret ve emekli
maaşları AK Parti’nin seçim gündemini oluşturdu. Bu parti genel
merkezi adına başarısızlık değil midir?
-Ne yapılabilirdi ki?
Uzun zamandır iktidardasınız ve ülkeye kazandırdığınız büyük
projeler var. En azındın bunlar üzerinden seçmene gidebilirdiniz.
Başlattığınız büyük yatırımlar var, bunları seçmene
anlatabilirdiniz. Ya da seçmenin karşısına geçip büyük hizmetler
yaptığınızı ama yapacağınız çok hizmetler bulunduğunu belirtip
bunları anlatabilirdiniz. Örneğin 2023 projenizi detaylı
anlatabilirdiniz. Hiçbir şey yapamıyorsanız kendinizle ilgili bir
öz eleştiri yapıp seçmenden destek istemeniz muhalefetin peşine
takılmanızdan daha iyi olurdu.
DAVUTOĞLU BAŞARI ELDE
EDEMEDİ
-Ya Başbakan Davutoğlu? Onun performansı?
Sn Davutoğlu bilim insanlığı, hayat tarzı, insanlara tavrı, ile
hemen her vatandaşa sempatik gelebilecek bir kişiliği var. Bunlar
siyasette önemli unsurlardır. Bu yönüyle değerlendirildiğinde
başarılı olması beklenirdi, ama olmadı. Hani meşhur söz, siyasette
kimi zaman iki kere iki dört etmiyor. Liderin kişiliği, kimliği,
eğitimi, konumundan daha çok seçmen algısı ön plana çıkıyor. Sn
Davutoğlu’nun belki de en büyük dezavantajı Recep Tayyip Erdoğan
gibi karizmatik ve sıradan insanla doğrudan veya medya başta olmak
üzere diğer kanallar aracılığı ile iyi iletişim kurabilen bir
liderden sonra gelmesidir. Sn. Erdoğan gibi bir liderden sonra AK
Parti’nin başına kimi getirirseniz getirin gölgede kalmaması mümkün
olmazdı.
-Başarısızlık Davutoğlu’na fatura edilemez mi
diyorsunuz?
HİÇBİR MAZERETİNİZ OLAMAZ
Siyasette lider her hal ve şartta başarıyı elde etmekle yükümlüdür.
Bir önceki genel seçimden % 9 oranında oy kaybetmişsiniz, 15 ay
önceki genel seçimlerdeki başarıyı bile yakalayamamışsınız. Üstelik
10 ay önceki Cumhurbaşkanlığı seçiminde partinizin adayı % 52 oy
almış. Sizin hiçbir mazeretiniz olamaz. En azından yerel
seçimlerdeki oy oranınızı koruyup tek başınıza iktidarı elde
etmeniz gerekirdi. Sn Davutoğlu’nu başarılı görmek mümkün değildir.
Recep Tayyip Erdoğan sonrası lider kodluğuna oturmanın
dezavantajını Sn Davutoğlu avantaj haline getirebilseydi
siyasetteki liderliği tartışılmaz olurdu.
-Sn. Davutoğlu seçmen tarafından benimsenmedi mi?
İLETİŞİMDE SORUNLAR VAR
Daha ilk seçimi olması sebebiyle böyle söylemek doğru olmaz
sanırım. Ancak siyasete yeni girmemiş olmasına rağmen hitabet başta
olmak üzere, seçmenle iletişimde sorunlar olduğunu söylemek yanlış
olmayacaktır. Karizmatik bir kişiliğinin olmaması kendisi adına
büyük dezavantajdır. Yaklaşık bir yıldır Başbakan ve genel başkan
olmasına rağmen parti genel merkezi, adaylar ve teşkilatların
seçimlerde gösterdiği başarısızlığın faturası öncelikle Sn
Davutoğlu’na kesilir. Partiye hakim değil, görüntüsü önemlidir.
Gökçek ile Arınç arasındaki kavganın uzamasında bile parti
içerisindeki otoritesinin eksikliğinin etkisi vardır.
AK PARTİ’NİN ALTERNATİFİ
MHP’DİR
-AK Parti oyları MHP’ye kaydı mı?
AK Parti Türkiye’nin hemen her yerinden oy alsa milletvekili
çıkarsa da oturduğu zemin daha çok milliyetçi muhafazakar seçmenin
ağırlıklı olduğu bölgelerdir. Bu seçimlerde görüldü ki MHP daha
önce ağırlıklı oy aldığı illerde güç kazanıyor. MHP’nin daha çok oy
aldığı bölge orta ve İç Anadolu idi. Buralardaki üstünlüğünü AK
Parti’yi kaptırmıştı. Son seçimde, kaptırdığı oyların bir bölümünü
geri aldı. Orta Anadolu’dan milletvekilleri çıkarması bunun
sonucudur.
-Bu kayma sürer mi?
MHP ve AK Parti aynı tabanı seslenen iki parti. Mevcut siyasi
konjonktürde partiler arasındaki oy kaymalarına bakıldığında en
avantajlı partinin MHP olduğunu görürsünüz. AK Parti ile MHP
arasında yoğun bir oy geçişi hep vardır ve olacaktır. Yine MHP ile
CHP arasında yoğun bir oy geçişi vardır ve olacaktır. Ama buna
karşılık örneğin AK Parti ile CHP arasında yoğun bir oy geçişini
göremezsiniz. Bu yapı MHP’yi avantajlı konumu getirmektedir.
BAŞARI
BAHÇELİ’NİNDİR
-MHP’nin başarısını neye bağlıyorsunuz?
MHP’yi diğer partilerden ayrı değerlendirmek gerekiyor. Yıllardan
beri bir duruşu var ve MHP’ye oy vermeyenler de bu duruşunu biliyor
ve takdir ediyor. Bunda tabii ki Genel Başkan Sn. Devlet
Bahçeli’nin büyük bir rolü vardır. Aradan geçen yıllar içerisinde
kendisini eleştirenler bile Türkiye’nin bugün geldiği noktada Sn
Bahçeli’nin ne kadar uzak görüşlü olduğunu takdir ediyorlar.
MHP’nin esen rüzgara göre yön değiştirmemesi, ülke ve millet
çıkarlarını her şeyin üzerinde tutan politikalar izlemesinin Sn
Bahçeli’nin eseri olduğu hemen herkes tarafından kabul
edilmektedir. MHP belki yavaş ama emin adımlarda bir yükseliş
trendi izlemektedir.
-MHP’yi yine iktidar alternatifi görüyor
musunuz?
Hep söyledim ve yine söylüyorum, AK Parti’nin alternatifi gerçek
anlamda hiçbir zaman CHP veya başka bir sol parti olmamıştır.
Gerçek alternatif MHP veya başka bir sağ partidir. Son 13 yıla
baktığınızda da MHP’nin tek başına alternatif olduğunu
görürsünüz.
-Ama beklenen patlamayı
gerçekleştiremiyor?
Siyaset algı üzerinden yürütülen bir çalışmadır. Vatandaşa ve
özellikle seçmene ulaşmada medya başta olmak üzere gerekli kanallar
size açılmıyorsa başarınız sınırlı olur. Sn Bahçeli de kimi zaman
şikayet etti, medya bize yeterince yer vermiyor diye. Medya
kuruluşlarımızın bu konuda duyarlı olduğunu, sadece MHP değil diğer
partilere de demokrasinin bir gereği olarak yeterince yer verdiğini
söyleyebilir miyiz? Siyasi konjonktür MHP’nin yükselen değer olmaya
devam edeceğini göstermektedir. Hükümet arayışları da bunu açıkça
göstermektedir. Herhalde aklı selim her vatandaş bu tecrübelerden
sonra Sn Bahçeli’nin bu konuda vereceği kararı da takdir
edecektir.
-Ya oy patlaması yapan HDP?
Seçim kampanyası süresince görüldü ki hiçbir zaman HDP’ye oy
vermeyecek insanlar da HDP’nin barajı geçmesini istediler. Aslında
eş başkan Demirtaş ve diğer yetkililerin de söylediği gibi alınan
yaklaşık % 13 oranındaki oyun tamamı bu partiye verilmedi. Seçmen,
ben senin barış dilini, mesajını aldım ve seni ben Türkiye partisi
olarak Meclise gönderiyorum, dedi. Parti yetkililerinin bu mesajı
almaları önemliydi.
YENİ LİDER
DEMİRTAŞ
-Selahattin Demirtaş faktörü?
Cumhurbaşkanlığı seçim süreci ve özellikle bu genel seçimler Türk
siyasetine yeni bir lider kazandırdı demek yanlış olmayacaktır.
Selahattin Demirtaş sadece kendi seçmeni değil, HDP’ye oy vermeyen
seçmenin de sempatisini kazanan ve siyasi arenaya son katılan bir
lider oldu. Bunda kuşkusuz esprili konuşmaları yanında kullandığı
barış ve sevgi dilinin büyük rolü vardır. Ancak bu yapının seçim
sonrası dönemde devam edip etmemesi ve uygulamaya yansıması
sempatisinin devam edip etmemesinde etkili olacaktır.
Demirtaş’ın güçlükleri var mı?
Kendisi de ifade etti, seçmen kendilerine büyük bir sorumluk
yükledi. Bir yanda her ne kadar üstü örtülse de terör konusu, daha
doğrusu PKK’nın sorun olmaktan çıkarılması, diğer yandan ülke
sorunlarına getireceği çözüm önerileri ve alacakları tutum
önemlidir. Seçmen kendilerinin sadece bir bölgenin partisi olmayı
değil daha büyük bir sorumluluk yükledi. Bunun taşınmasında kaptan
rolünü de sanırım Demirtaş’a verdi.
-HDP’nin Türkiye partisi olduğuna inanıyor
musunuz?
Güney Doğu’dan büyük oranda oy alsalar da –ki baskı ve
tehditle bunun sağlandığı iddiaları var- Türkiye’nin
farklı illerinden milletvekili çıkarmaları HDP’yi Türkiye partisi
yapmıştır. Yine seçim kampanyası döneminde yapılan HDP mitinglerine
bakıldığında, az veya çok ülkenin hemen her iline gitmeleri ve
miting yapmaları, küçük bazı olaylar dışında olayların yaşanmaması
HDP’yi mevcut konumuna getirmiştir. Bu sürecin devam kuşkusuz
partinin sorumlu davranmasına bağlı olacaktır. Seçmen yetki
vermekte, sorumlu davranılmadığını hissettiği anda da o yetkiyi
almaktadır.
-Son olarak kamuoyu araştırmaları konusunda neler
söylersiniz?
Kamuoyu araştırmaları seçim süresince çok tartışılan konu oldu.
Herkes ve özellikle siyasi partiler araştırma şirketlerini
eleştirdiler. Ama büyük sapmalar gösteren birkaç şirketin yaptığı
tahminler dışında genel olarak araştırma şirketlerini başarılı
buluyorum. Yaptıkları tahminlerdeki sapmalar makul sınırlar
içerisinde kaldı denebilir. Ama şu tespiti de yapmam gerekiyor:
Genel olarak araştırmalarda AK Parti ve CHP ile ilgili tahminler
alınan oylardan daha yüksek, MHP ve HDP ile ilgili tahminler de
alınan oylardan daha düşüktür. Neden böyledir? Kamuoyu
araştırmaları konusunda uzman olanlar bu sorunu cevabını iyi
bilirler.