İşte PKK-ETÖ iletişimini kuran kişi
Abone olPKK yöneticisi Şükrü Gülmüş, Tokat saldırısı ve PKK ile Ergenekon arasındaki bağlantı konusunda çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Aktifhaber.com sitesinin haberine göre Gülmüş, Öcalan ile Ergenekon arasındaki iletişimi Ergenekon sanığı Yalçın Küçük’ün bacanağı Türkiye’nin eski Suriye Başkonsolosu Cenk Duatepe’nin sağladığını öne sürdü. Dışişleri Bakanlığı İstihbarat Genel Müdürlüğü de yapan Duatepe’nin ismi Sönmez Köksal’dan önce MİT Müsteşarlığı için geçmişti.
ÖCALAN İLE PKK’DAKİ DERİNLER GRUBUNDA YER ALAN DURAN KALKAN’IN BİRLİKTE KARIŞTIĞI SUÇLAR
Şükrü Gülmüş, Abdullah Öcalan’ın, soru işaretlerinin devam ettiği Reşadiye saldırısından sorumlu tuttuğu PKK’nın askeri kanat sorumlusu ve KCK Yürütme Konseyi Üyesi Duran Kalkan’a kızma sebebinin sorulması üzerine şunları söyledi:
“Duran reşit bir adamdır. Bizde köksüzler vardır. Yani PKK içerisinde ailesi, çevresi, aşireti olmayan insanlar var. Abdullah Öcalan daha çok bunlar üzerine çalışıp görev ve sorumluluk veriyor. Verdiği zaman da tek tek bunları böyle yerle yeksan ediyordu. Öcalan, Duran’ın özel bir gücünün olmadığını ve kendisi ile beraber çok suçlara karıştığını bildiğinden dolayı, ona itiraz edebileceğini bildiğinden dolayı yüklenir biraz Duran’a fazla.”
- Sevmez yani… Öcalan’ın teşkilatında şunu söyleyeyim. Çoğu arkadaşın anlayamadığı şey şudur: Bugün en çok Öcalan’dan bahsedenler en çok ondan nefret edenlerdir.
- Bazı Kemalistlerin Atatürk’ü kalkan olarak kullanması gibi… Evet sevmek zorundadırlar. Çünkü hayatlarını idame ettirebilmek için onu öne çıkarmak zorundadırlar. Bu Öcalan’ı sevdikleri anlamına gelmez. SALDIRIDAN SONRA
PKK’LILARIN ÜSLERİNE DÖNMELERİ MUCİZE
Tokat Reşadiye olayının kendisine Öcalan’ın, ‘Ergenekoncular 94’te bana Çiller’i vuracağız, siz de üstlenin teklifinde bulundular’ sözlerini hatırlattığını söyleyen Gülmüş, Reşadiye gibi bir yerde yapılan saldırıdan sonra PKK’lıların sağ salim üslerine dönmelerini ‘meleklerin işi’ olarak nitelendirdi. Gülmüş şöyle konuştu:
“Şimdi Tokat olayıyla ilgili olarak şunu söyleyeyim; aslında Öcalan’ın ‘yerim dar. Ölüm çukurundayım’ diye başlayan şey aynı zamanda kendi haklarını muhafaza etmek için ortaya atmış olduğu bir şeydi. Ama İstanbul’daki eylemlerde 17 yaşındaki kızın ölmesi, ondan sonra Diyarbakır’daki eylemlerde Aydın Erdem öldürülünce, olaylar kitlesel boyuta taşınınca bundan birileri bana göre vazife çıkardı.
İki ihtimal saydım Tokat’la ilgili olarak; bir Dersim’de bunların işlerini aksatan, bunların gidişatına ayak uydurmayan bir grup da olabilir. Onların üzerine yıkıp aynı zamanda bunlara faturasını kesmek. İkincisi de direkt Ergenekon’un Reşadiye’deki kesimiyle KCK arasında sağlam bir kontak olur. Bunlar eylemleri kendi içerisinde yapar ve KCK’da üstlenir. Bu bana Abdullah Öcalan’ın ‘Tansu Çiller’i öldürmek istiyorlardı, dediler ki biz vuracağız siz üstlenin’ sözlerini hatırlattı. Böyle bir şey de olabilir. Bana göre, bir kere KCK’nın gerillaları gidip de Tokat Reşadiye’ye kadar inip, bu eylemi yapıp sonra üstlerine çekilmeleri meleklerin işi olabilir, Cebraillerin olabilir. Yani mümkün değil.
Şimdi onların hakim olduğu alan değildir. Silahlı propaganda birliklerinde görev almışım. Az çok araziyi bilirim. Sen gidip Tokat Reşadiye’de bilgi, istihbarat toplayacaksın, ondan sonra günlerce oralardan tatbikat yapacaksın, planını kuracaksın ve öyle bir zamana denk getireceksin ki İstanbul, Diyarbakır arkasından üçüncü hamle Tokat Reşadiye’yi vuracaksın.”
REŞADİYE OLAYI KCK İLE DERİN ORDU ARASINDADIR.. BOMBA İDDİALAR BİR SONRAKİ SAYFADA
REŞADİYE OLAYI KCK İLE DERİN ORDU ARASINDADIR
Manipülatif haberlerle olayın üstünün örtülmeye çalışıldığına
dikkat çeken eski PKK yöneticisi Gülmüş, Reşadiye saldırısının KCK
ile derin ordu işbirliğiyle yapıldığını öne sürdü. Gülmüş şöyle
dedi:
“Reşadiye olayı tamamıyla şu anda KCK ile derin ordu arasındadır.
KCK’lılar o zaman bunu açıklamalı. Belki önce onların üzerine
gidilmeli. Madem ki siz diyorsunuz eylem bizimdir, otonom bölgede
gruplar yapmıştır. Abdullah Öcalan da ‘denetim dışı bir sürü grup
var. Onları ancak ben durdurabilirim’ diyor. Yani her yönüyle bir
oyun oynanıyor.
Yani bu sefer top KCK’da. KCK üstlendiyse, Abdullah Öcalan haberim
yok diyorsa o zaman öncelikle KCK bunun açıklamasını yapmalı. Şimdi
bak 3 gün aradan sonra eylemi üstleniyorlar. Eylemi üstlendikten
sonra DTP kapatılıyor. DTP’de Emine Ayna dağlara diyor. Ahmet Türk
sine-i millete diyor. Sine-i millet ve dağları aynı zamanda Murat
Karayılan da kabul ediyor. Ama daha sonra Abdullah Öcalan bunları
öyle ters köşeye yatırıyor ki, Emine Ayna’ya diyor ‘sen rahat dur
bakalım’ yani onu vitrinden indirecek. İki Murat Karayılan işte
sine-i millete, Diyarbakır’a dönmeyi derken Abdullah Öcalan
Ankara’yı gösterdi.
Şimdi Abdullah Öcalan öyle bir kurnazca manevra yapıyor ki bütün
adamlarını, bütün şeylerini konuşturuyor. Yani hareketi sağlayan
kendisi. Bütün bunalımı, kaosu yapan kendisi. Sonradan da çözüm
mercii kendisi oluyor. Yağ gibi suyun üstünde kalıyor.”
TELSİZ KONUŞMALARI UYDURMA
Reşadiye’deki hain pusudan sonra Genelkurmay tarafından basına
dağıtılan telsiz konuşmalarının, PKK tarzında olmadığını vurgulayan
MİT Müsteşarı Emre Taner’e katılan Şükrü Gülmüş’ün, bu konudaki
açıklamaları da şöyle: “Ben o telsiz görüşmelerini okudum. Öyle
abuk sabuk görüşme olmaz. Uydurmadır. Öyle şey olmaz. Yani tamam
bazı şeyler diyelim ki açık aleni okunuyor. Telsizlerde bizzat
birbirleriyle küfürleşenler, birbirleriyle şey edenler vardır.
Hatta daha ileri boyutlarda ama o PKK’nın tarzı ve üslubu
değil.”
PKK’DAKİ ÜÇLÜ KOALİSYON VE DERİN ANKARA EKİBİYLE İLGİLİ
BİLGİLER BİR SONRAKİ SAYFADA
PKK’DAKİ ÜÇLÜ KOALİSYON VE DERİN ANKARA EKİBİ
Reşadiye saldırısını üstlenen PKK’nın askeri kanadı HPG Anakarargah
Komutanı Nurettin Sofi ile Öcalan’ın saldırıdan sorumlu tuttuğu
Duran Kalkan ismine dikkat çekilmesi üzerine Gülmüş’ün
söyledikleri: “Siz Nurettin Sofi değil diyelim ki Bozan Tekin, yok
Mahir Atakan, bilmem kim… Bu tür insanlardan yüzlercesi PKK’da var.
Yani birisini öne çıkarıp birisini bilmem ne yaparlar. Bunlar
önemli değil. Ben şunu iddia ediyorum; Abdullah Öcalan’ın
teşkilatında herkes sıfır numaradır.
Abdullah Öcalan kendisi bir numaradır. Bunlar yer
değiştirebilirler. Ama işin dizaynını yapan başından beri Cemil
Bayık, Murat Karayılan ve Duran Kalkan üçlüdür bunlar. Bunların
kendi aralarında koalisyonu var. Mesela diyelim ki Hüseyin Fehman
Suriyelilere dayanıyor. Onların tabanı var. Murat Karayılan 10
yıllık kendi pratiğiyle Botan kitlesine güven vermiştir. Duran
Kalkan, Cemil Bayık, Mustafa Karasu ve Ali Haydar Kaytan bunların
Ankara ekibi olarak kendi içlerinde bir birlikleri var. Şimdi üçlü
bir koalisyon var.
Bu üçlü koalisyonun kendisi de kabul etsin veya etmesin Abdullah
Öcalan ismini söyleyerek icraatlarını sürdürürler. Bağımsız bir
siyaset gelişemez onlarda. Onun için Nurettin Sofi çok silik bir
insandır. Yarın öbür gün Nurettin Sofi öldürüldü veya diyelim
görevden alındı hiç o kadar önemli değildir. Yani alırlar da.
Mesela yazdım Sabri Ok’u. Sabri Ok diyelim 30 yıllık PKK’lıdır,
yarın öbür gün çok rahatlıkla sıfır kilometrede bir hain
olabilir.”
ÖCALAN İLE ERGENEKON ARASINDAKİ İRTİBATI YALÇIN KÜÇÜK’ÜN
BACANAĞI SÜRDÜRÜYORDU
PKK-Ergenekon ilişkisinden bahsedilmesinden ve Öcalan’ın ‘Doğrudan
irtibatımız yok. Ergenekon’un içimize sızan elamanları var’
sözlerinin hatırlatması üzerine Gülmüş, şu çok çarpıcı açıklamaları
yaptı: “Abdullah Öcalan’ın şöyle bir kurnazlığı var; mesela kendisi
direkt olarak Ergenekon’un bir kanadıyla temastadır. Ama
sıkıştığında böyle ara yerlerde belli bazı adamları verir. Örneğin
Rovgır bilmem işte Kör Cemal…
Bunların Ergenekon’a mergenekona ulaşmaları var ya, o insanların
diyelim ki Amerika’yla ve ayla irtibat kurmasına bağlı. Mümkün
değil. Diyelim şimdi mesela Ergenekon’la ilişki kurmaya
çalışıyorsun. İlişki kurabilmen için bir kere belli başlı
vasıtaların, araçların olması lazım. Ergenekon’u en iyi tanığı
Yalçın Küçük’ün bacanağı Cenk Duatepe’ydi. Cenk Duatepe Suriye
Başkonsolosuydu. PKK’nın en hengameli olduğu dönemde Suriye
Başkonsolosu olan Duatepe, bir gece Abdullah Öcalan’ın evindeydi,
bir gece Yalçın Küçük’ün yanındaydı. Küçük Öcalan’la görüşmek için
sık sık Suriye’ye gidip geliyordu. İşte bu iletici kayıştır.”
- Cenk Duatepe Öcalan’la Yalçın Küçük genel olarak da Ergenekon’la
Öcalan arasındaki irtibatı sağlayan kişi… Tabii. Buradan hareketle
farz edelim ki Nurettin Sofi veya herhangi birisinin Ergenekon’la
irtibatı var. Peki bunu bir alt zemine oturtmak lazım. Ya onun bir
akrabası, onun kontakta olduğu kurduğu bir general, bir subay, bir
binbaşı olacak ki bir kontaklar kursun.
- Aslında Öcalan’ın Ergenekon’la doğrudan bağlantısı var ama
sıyırmak için hedef şaşırtıyor. Tabii. Öcalan esas bu işin dominant
adamları mesela ben daha önceki bir yazımda da söyledim. Doğu
Perinçek ile Yalçın Küçük’ün tasdikli Ergenekon adamları olduğu
belli oldu. Şimdi Doğu Perinçek oradan yargılanıyor. Yalçın
Küçük’le ilgili bizim söylediğimiz bir sürü şey var. Benim,
Selim’in, diğerlerinin bir tanesine yanıt vermedi. Peki bunlar
Ergenekon’un adamıysa niye Abdullah Öcalan olmasın ki?
ÖCALAN GENELKURMAY VE KEMALİZME OYNUYOR
Gülmüş Ergenekon bağlantısıyla ilgili sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bir şey daha söyleyeyim. Her sene her yılbaşında, her bayramda,
seyranda Abdullah Öcalan bütün MK’sını tespihe dizer gibi dizer
gider Cemil Esad’la görüşür, elini öperdi. Şimdi önce Abdullah
Öcalan öper diğerleri arkasından sıraya girerlerdi. Şimdi onları
oraya taşıyan Öcalan’dır. Öcalan yarın öbür gün diyebilir ki
‘Mustafa Karasu sen filan yerde gittin, Cemil Esad’ın elini öptün’
bitirmek için.
Ama o şunu söyleyemez ‘başkanım beni oraya sen götürdün.’ Ergenekon
meselesi de böyledir. Bana göre Ergenekon’un onu kullanan kanadı
kırpıldı. Abdullah Öcalan bu tehlikeyi görüyor. Genelkurmay’a
oynuyor. Kemalizmi yüceltme, Genelkurmay’a şey yapma… Çünkü Öcalan
çok iyi biliyor ki onun hayatını tek kurtarabilecek olan Kemalizm
ve askerlerdir.
GÜLMÜŞ’E GÖRE PKK’NIN ÇEKİRDEK TOPLANTISI
“Benim dayandığım nokta PKK Ankara’da 70 ile 74 arasında üç
toplantı yapıyor. Bir Dikmen Çubuk ve Tuzluçayır. Bana göre
Tuzluçayır’daki toplantı PKK’nın ana çekirdek toplantısıdır. Oraya
katılanlar o partinin doğal üyeleri oluyor. Fis’te 1978’lerde ise
bu resmileştiriliyor.”