İşte Parçala Behçet'in ilginç hikayesi
Abone olCan Dündar, Yeşilçam'da 'sert adam' rollerinin ve erotik filmler furyasının simge isimlerinden usta oyuncu Behçet Nacar'ın ardından yazdı.
İNTERNETHABER.COM
Cumhuriyet gazetesi yazarı Can Dündar, birçok dizi ve filmde rol
alan Yeşilçam'ın önemli karakterlerinden 'Parçala Behçet'i yaratan
Behçet Nacaroğlu'nu anlattı. 3 Ekim'de 80 yaşında hayata gözlerini
yuma ünlü oyuncunun uzun zamandır ciğerlerinden tedavi
görüyordu.
'Parçala Behçet' olarak da hafızalarda yer eden, Yeşilçam'da 'sert adam' rollerinin ve erotik filmler furyasının simge isimlerinden usta oyuncu Behçet Nacar'ın ardından Can Dündar, 'Emekli Bir Seks İlahı' başlıklı bir yazı kaleme aldı.
Can Dündar'ın bugün yazısı şöyle:
YEŞİLÇAM'IN KURTARICI SİLAHI
Beyoğlu’nun arka sokaklarında, eski bir binanın ışıksız dairesinde
bulmuştum onu…
Hâlâ cüsseliydi; ama yaşlanmıştı.
Gençliğimizin perdelerini parçalayan adam, usta işi bir makyajla
ihtiyarlatılmış gibiydi.
Zaman denen öğütme makinesi, o haşin delikanlıyı, müşfik bir dedeye
çevirmişti.
Yeşilçam’ın kurtarıcı silahı, emekli bir seks ilahı olmuştu.
***
Bir kuşağın ergenlik düşlerini süsleyen afişleri duvardaydı
hâlâ:
“Helal Sana Behçet.”
“Sev Beni Behçet.”
“Namın Yürüsün Behçet.”
“Parçala Behçet.”
Bu sonuncusu, ona nam olmuştu.
CÖMERTÇE SOYUNAN
DİLBERLER
70’lerin ikinci yarısında, sokaklarda silahların konuştuğu o kan
deryasında, “3 Film Birden-Devamlı” oynatan köhne sinemalarda, en
çok onun filmleri iş yapardı.
Bizim nesle musallat olmuş bir salgındı seks furyası; öncesinde
yoktu; sonrasında da olmadı.
O yıllarca beyaz mendillere kan tüküren kadınlar, onlara gizlice
gözyaşı döken adamlar çekiliverdi perdeden; cömertçe soyunan
dilberler, uzun donla yatağa giren erkekler doluşuverdi
perdeye…
Erkeklerin bir kısmı tüy sıklet komedyenlerdi; seyirciye benzeyen,
kavruk tiplerdi. Ne yapar eder, rüyalarında göremeyecekleri
kızların koynuna girerlerdi.
Bir de döverken de severken de sert olan, kavgacı, asık suratlı,
yırtık adamlar vardı.
Behçet onlardandı.
SEVİŞMEYİ ONDAN ÖĞRENEN
YÜZBİNLER...
Yıllar önce, bir popüler kültür serisi için röportaja gittiğimde, o
sertliğinden eser kalmamıştı.
Yeni hayatında Behçet Nacar, dizilere kostüm satan bir “oyuncakçı
dede” rolündeydi.
Eski defterleri açtım.
Sevişmeyi ondan öğrenen yüz binler, şehvet seanslarında kadınları
parçalayışını iştahla izlerken o ne hissediyordu?
O setlerde gerçekte neler yaşanıyordu?
Sonrasında eve nasıl gidiyordu?
Furya çöktüğünde o ne yapmıştı?
Sordum, anlattı:
Sultanahmet’te doğmuş. Sanat okulu okumuş. Asıl mesleği
dökümcülükmüş. 1964’te tesadüfen figüran olmuş. 10 lira yevmiye ile
kötü adam rollerinde epey “dayak yemiş”.
Sonra evlere televizyon girmiş; şiddet yıllarında aileler sokaktan,
sinemadan çekilmiş; beyazperde teslim bayrağını çekmiş. Ve seks
filmleri devreye girmiş.
Bir avantür-seks filminde stüdyodakiler “Parçala abi, yırt” diye
motive etmişler. Behçet de rolünün hakkını vermiş; parçalamış,
yırtmış, sevişmiş.
Kimlerle? Evinden kaçıp artist olmak isteyen ve kendini yönetmenin
yatağında bulan Kezban’larla mı gerçekten?
SPOT IŞIKLARIYLA ISINMAYA
ÇALIŞIRLARDI
“Hiç alakası yok” demişti Behçet Nacar, bir uzman edasıyla
konuşurken:
“Hep belli başlı kızlardı. 20 kişilik sete çıplak girerlerdi.
Herkes alışmıştı, kimse dönüp bakmaz, biz yatakta rol yaparken set
ekibi sigara içip sohbet ederdi. Ama kadın kalabalık istemezse, o
sahnelerde ışıkçılar ışıkları, kameramanlar kameraları sabitler,
dışarı çıkarlardı.”
Yatak sahneleri çekilirken hiç tamamen soyunmazlarmış. Her şey
çıksa bile külotlar çıkmazmış. Sevişme sahnelerinde külotları
bacaklarıyla saklar, çıplak oldukları izlenimi yaratırlarmış. Soğuk
platolarda, sigara dumanı altında çırılçıplak yatarken, spot
ışıklarıyla ısınmaya çalışırlarmış.
Ne uyarılmak, ne âşık olmak…
“O kadınlarla kardeş gibiydik. Birbirimize alışmıştık; hiç öyle art
niyetle bakmadık. Ben evliydim zaten… Set çıkışı eve giderdim.
Televizyon seyredip 9 gibi yatardım.”
KÜLOTLAR ÇIKTIKTAN SONRA İŞ
YOZLAŞTI
Kamera karşısında kadınları parçaladıktan sonra mesai bitimi
televizyon karşısında çekirdek çitleyen bu seks ilahı, soyunma
odasında ağlayan bir palyaço burukluğu bırakmıştı bende…
“Külotlar çıktıktan sonra iş yozlaştı” diye dert yandı röportajın
sonunda; sanki adabın teslim bayrağı, o bez parçasıymış gibi…
Pişman değildi; can çekişen bir sektörde, kendi filmleri sayesinde
insanların karnının doyduğuna inanıyordu.
“Her şeyimi sinemaya borçluyum; çok ekmeğini yedim.
100 negatifim vardır. Onları satıp yazlık, kışlık ev aldım; oğluma,
kızıma bakıyorum” dedi.
Vedalaşırken ben ona bir kitabımı imzaladım; o bana bir afişini
verdi.
Önceki gün de vefat haberi geldi.
“Parçala Behçet”le, ömrümüzün bize ayrılan bir zaman dilimi daha
parçalandı gitti.