İşte Özal ve Thatcher'ın ilginç diyaloğu
Abone olMargaret Thatcher'in ölümü Özal'ın politikalarını da akıllara getirdi. İşte Özal ve Thatcher'in ilginç diyologları...
Margaret Thatcer'ın ölümü Soğuk Savaş
yıllarının siyaset politikasını yeniden hatırlattı. Thatcer
döneminin Türkiye'deki lideri Özal, Thatcher ile hemen hemen aynı
politikaları izlemiş ikili görüşmelerinde birbirlerinden
etkilendiklerini anlatmışlardı. Özal kendisine Thatchercı, Thather
ise kendisine Özalcı diyordu.
İngiltere’nin eski Başbakanı Margaret Thatcher ile Türk mevkidaşı
Turgut Özal arasındaki diyaloglar, "Thatcher mı Özalcıydı, Özal mı
Thatchercıydı?" sorusunu akıllara getiyor.
Thatcher’ın Londra’da onuruna yemek verdiği Türk mevkidaşı Turgut Özal’a Hükümetlerimizin, şahsi girişime ve özel teşebbüsün önemli rolüne ağırlık veren ekonomi politikaları arasında birçok benzerlik bulunduğunu biliyorum. Hatta bir İngiliz gazetesi bana, politikalarımın Thatchercı değil, Özalcı olduğunu söyledi. Bunu iltifat olarak kabul ediyorum." (Downing Sokağı No: 10, Başbakanlık Konutu, 18 Şubat 1986.)
BBC Türkçe’nin yaptığı habere göre; İngiltere’nin eski Başbakanı Margaret Thatcher, Londra’da onuruna yemek verdiği Türk mevkidaşı Turgut Özal’a atfen böyle demişti.
Margaret Thatcher Vakfı’nın arşiv belgelerine göre, sözlerinin devamında Türkiye’deki özelleştirme politikalarından övgüyle söz ediyor, iki ülke arasındaki ticaret hacminin yaklaşık iki kat artmasını kutluyordu. İki yıl sonra bu kez Özal’ın konuğu olduğunda da şu ifadeleri kullanıyordu: "İster Özalcı deyin, ister Thatchercı; amacımız aynı; halklarımız için daha iyi bir yaşam."
Belirgin ortak politika:
Özelleştirme
Özelleştirme başta olmak üzere, izledikleri ekonomi politikalarda
büyük benzerlik bulunsa da, Thatcher’ın Özal ve Türkiye üzerindeki
etkisi konusunda uzmanlar hemfikir değil. Doç. Dr. Deniz Gökçe’ye
göre, "Thatcher’ın çok büyük etkisi vardır Özal
üzerinde."
Ekonomist Gökçe, BBC Türkçe’ye yaptığı açıklamada,
1979-1990 arasında Başbakanlık yapan Thatcher’ın
Özal ile ortak yönlerini şu başlıklarla sıralıyor:
"Özelleştirmeler, sendikaların disipline getirilmesi, para
politikasına önem verme.Türk yöneticileri, dış ticarette
serbestlik, ihracatın önemi ve dışa açılma konusunda IMF’den aldığı
bilgilerle Thatcher’dan gelen piyasaya önem verme, devletin
borçlarının ayıklanması, özelleştirme gibi şeyleri Türkiye’ye
taşımıştır."
Gökçe, başarılı bulduğu bu uygulamalar sayesinde, Türkiye’nin
"kapalı ekonomi" olmaktan çıkarak, 1990’lardaki borç yükünün
altından kalkabildiğini savunuyor: "Türkiye’nin ihracatı 1980’de
2,5 milyar dolardı, bugün 150 milyar dolar. İthalatı 7 buçuk milyar
dolardı, bugün 250 milyar dolar. Turizm geliri o zaman sadece 200
milyon dolardı, bugün 25-30 milyar dolar."
"Serbest piyasa modelinin Thatcher’a ait olduğu
varsayılıyor. Modelin esas sahibi IMF’dir."
Ancak Yıldızoğlu, Türkiye’de 1990’larda yaşanan dönüşümün eski
İngiltere Başbakanına bağlanmasını "yanılgı" olarak
yorumluyor:"Serbest piyasa modelinin Thatcher’a ait olduğu
varsayılıyor. Modelin esas sahibi IMF’dir."
Söz konusu modelin 1970’lerin başından itibaren IMF tarafından tüm
dünyada yaygınlaştırırıldığını hatırlatan Yıldızoğlu, askeri
cuntanın sosyalist hükümeti devirdiği Şili’yi örnek gösteriyor.
Thatcher’ın İngiltere’de "alt sınıfların çıkarlarını
silme" politikası güttüğünü ve özellikle emekçi
sendikalarına karşı "acımasızca" hareket ettiğini
vurguluyor.
Sendikalar, her iki ülkede de 1980’lerden başlayarak ücret ve
sosyal hak talepleriyle grevlere çıkmış, kamu işletmelerinin
özelleştirilmesinin durdurulması için kitlesel gösteriler
düzenlemişti.
Telekomünikasyon özelleştirmesi
örneği
Deniz Gökçe, Özal’ın bu politikaları benimsemesinin Thatcher
öncesine, Devlet Planlama Teşkilatı’ndan ayrılıp ABD’ye gitmesine
kadar uzandığını kabul ediyor.
O sırada ABD’de IMF ve Dünya Bankası tarafından, dünyanın çeşitli
ülkelerinden gelen bürokratlara "ihracata dayalı büyüme" modelinin
öğretildiğini anlatan Gökçe, Türk Lirası’nın devalüe edilmesini
gerektiren bu modele ancak 1980’den sonra geçilebildiğini
söylüyor.
Gökçe, Thatcher’ın Türkiye üzerindeki etkilerini sayarken,
telekomünikasyon sektöründeki özelleştirmeyi özellikle
vurguluyor.
İngiltere’de British Telecom şirketi özelleştirilirken, fiyatların
fırlamaması için özel bir mekanizma oluşturulduğunu ve rekabet
yaratılması için özelleştirilen kuruluş karşısında devlet
tarafından bir şirket kurulduğunu hatırlatan Gökçe, bu örneğin Türk
hükümetleri tarafından takip edildiğini belirtiyor.
Thatcher’ın ilham kaynağı olduğu Türk politikacılar arasında eski
Başbakan Prof. Dr. Tansu Çiller’in olup olmadığını, Yıldızoğlu’na
soruyoruz.
Çiller’in eski bir öğrencisi olan Yıldızoğlu, gülümseyerek,
ikisinin de eşlerinin ’dikkat çekici’ kişiliklere sahip işadamları
olduğunu hatırlatıyor.
"Demir Leydi boşuna çıkmış bir kavram değil. Thatcher
burnunun dikine giden bir kadın" diyen Yıldızoğlu,
Çiller’in ise öğretim üyesi iken söylediklerini iktidardayken
"unuttuğunu" veya eski Başbakan Süleyman Demirel’in danışmanıyken
savunduklarıyla daha sonraki icraatı arasında zikzaklar görüldüğünü
ifade ediyor.