İşte 'olay' söyleşinin tam metni
Abone olBaşbakan Erdoğan ile Alman gazeteci arasında yapıldığı iddia edilen röportaj yayınlandı. İşte Alman gazeteci Chiristoph Keese'in iddia ettiği röportajın tam metni.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Almanya’nın saygın gazetelerinden
Welt am Sonntag’ın 6 Şubat tarihli sayısında yayımlanan
"röportajıyla" ilgili Tayland'ın Phuket adasında ilginç açıklama
yaptı. Erdoğan, böyle bir gazeteciyi tanımadığını böyle bir demeç
vermediğini söyledi. Benzer sözler Başbakan Erdoğan’ın danışmanı
Ömer Çelik tarafından da yinelendi.
Erdoğan: 'Kızım türbanı şık buluyor'
Christoph Keese’nin Welt am Sonntag’ta yer alan "Kızınız Neden
Başörtüsü Takıyor" başlıklı yazısında sorular ve Erdoğan’ın verdiği
yanıtlar yer alıyor.
Yazıya, "Türkiye’yi AB’ye ilginç biçimde sürükleyen Başbakan Recep
Tayip Erdoğan Almanya’da bir kuşkuya tosladı. Özellikle Birlik
(CDU/CSU) partileri Erdoğan’ın din ve devleti birbirinden ayırmak
istemesinden kuşku duyuyor. Erdoğan’ı kökten radikal İslami
köklerinden ayrılmamakla eleştiriyorlar" diye başlanıyor.
Soru-cevaplı metnin tam çevirisi şöyle:
"Welt am Sonntag: Sayın Başbakan din ve devletin ayrılması
gerektiğine inanıyor musunuz?
Recep Tayyip Erdoğan: Evet. Türkiye’de din ve devlet kesin biçimde
birbirinden ayrıdır. Bu 1923’ten bu tarafa çağdaş Türkiye’nin bütün
anayasalarında, devletin kurucusu Atatürk’ün tasarladığı biçimiyle
yer almıştır ve değişmeyecektir.
WaS: Yine de birçok eleştiri bulunuyor. CDU lideri Angela
Merkel sizi din ve devletin ayrımını ciddiye almamakla
eleştiriyor.
Erdoğan: Bu bakış yanlış. O konuda bir ipucu yok. Beni ve partimi
tanıyanlar bilir ki bu tip yaklaşımlar haksız ve adaletsizdir.
WaS: Kızınız dışarıda okumak zorunda, çünkü başörtüsü
takmakta ısrar ediyor ve Türk yasalarına göre onunla üniversiteye
kabul edilmiyor.
Erdoğan: Doğru.
WaS: Eğer din ve devletin ayrılmasından yanaysanız
kızınızın üniversitede dini semboller taşımasından feragat etmesine
karşı çıkmamanız gerekmez mi?
Erdoğan: Kızım, eşim ve ben inançlı Müslümanlarız. Kur’an’da
kadınların toplumun içinde başörtüsü takması gereği konusunda
düzenleme vardır. Kızım Kur’an’a saygılı olduğu için bu düzenlemeyi
uyguluyor. O dinimizin kuralları altında yaşıyor. Ancak bu din ve
devletin ayrılmasına karşı olmaktan kaynaklanamaz. İkisi de, din ve
devlet ayrı ayrı yan yana bulunuyorlar. Birlikte ve ayrı ayrı
çalışabilirler. Bu Türkiye’nin bir özelliği değil, her çağdaş
devletin göstergesidir. Onun dışında kızım başörtüsünü şık buluyor.
Başörtüsünü aynı zamanda bu nedenlerle takmaktan da mutlu
oluyor.
WaS: O zaman Türkiye’de yüksek öğretim kurullarına girişte
kurallar niye bu kadar sert?
Erdoğan: Ben yüksek öğretim kurumlarındaki başörtü yasağını bir
hata olarak alıyorum. Demokratik bir ülke inanç özgürlüğünü
vatandaşlarına tanımalı. Ayrıca vatandaşlarının dinini semboller
aracılığıyla ifade etmesine izin vermeli, tabii ki onlar da bunu
barış içinde genel yasalara uyarak yapmalı. Öğrencilerin başörtüsü
takmalarına izin vermek üniversitenin öğreteceğini değiştireceği,
profesörlerine yerine imamların geleceği anlamına gelmez. Bu açıdan
başörtü yasağı özgürlükçü değildir. Onu hazırlayanlar amaçlarını
aşmışlardır.
WaS: Yasayı değiştirmeyi ve yüksek öğrenim kurumlarında
başörtüsüne izin vermeyi mi istiyorsunuz?
Erdoğan: Evet şu anda bunu inceliyoruz. Böyle bir adımı doğru
bulurdum. Din ve devlet ayrılığını zayıflatmak adına değil fakat
Türkiye vatandaşlarına daha fazla inanç özgürlüğü verilmiş
olur.
WaS: Kızınızın başörtüsünü şıklık kaygısıyla taşıdığı
söylenmişti. Başörtüsü şu anda bir dini sembol müdür yoksa bir
şıklık sembolü mü?
Erdoğan: Türkiye’de dini sorunlarla ilgili en yüksek kurum olan
Diyanet, bu konunun ayrıntılarını açıkladı. Dini olarak incelemenin
sonucu başörtüsünün dini bir sembol olmadığı. Bu inancın bir
ifadesi ancak dini bir sembol değil. Onun için bu Hıristiyanlıktaki
haçtan farklı bir şeydir.
WaS: Ancak Almanya ve Fransa bu konuda farklı
düşünüyor.
Erdoğan: Bana verilen bilgiye göre sadece bir Alman federal eyaleti
bu tür bir yasağı getirdi, diğer 15’inde daha hoşgörülü bir durum
var. Fransa’da yasağı sadece devlet okulları uyguluyor, özel
kurumlarda kişiler başörtü taşıyabiliyor. Açıkça görülüyor ki bu
sorun üzerine Almanya ve Fransa’nın da görüşleri bölünmüş
durumda.
WaS: En azından Fransa’da ulusal düzeyde bir başörtü yasağı
bilginiz dahilinde olmalı. Yasağı nasıl
karşılıyorsunuz?
Erdoğan: Yasak, konuya Fransızların yaklaşım biçimini gösteriyor.
Biz Türkler laiklik konusunda Anglo Sakson bakış açısına daha
yakınız. 21’inci yüzyılda insanların giydikleri bir şeyi
yasaklamayı saçma buluyoruz.
WaS: AB’ye girişte, AB’yi İslamlaştırmayı deneyecek
misiniz?
Erdoğan: Bu zihin karıştırıcı bir imadır. Biz dini misyonerler
değiliz, ancak diğer insanları zorlamadan kendi dinimizi
koruruz.
WaS: Avrupalılar Türklerin sözlerini tutacakları yönünde
hangi garantiye sahip?
Erdoğan: Türkiye din ve devleti sadece dünden itibaren ayırmadı.
Mustafa Kemal’in 1923’te devleti kurduğu dönemden gelen uzun laik
geleneğe bakabiliriz. Bu ilke toplumda pekişmiştir. Aynı zamanda
Avrupa Birliği giriş konusunda 40 yıl önce söz vermiştir. Biz
bizden talep edilen her şeyi yerine getirdikten sonra sözün
tutulması için zorluyoruz.
WaS: Siz hiç de bilinçli olarak niyet etmeseniz bile
İslamlaşma Türkiye’de bir eğilim olarak ortaya çıkabilir
mi?
Erdoğan: Bugün Avrupa Birliği bir Hıristiyan kulübü değildir ve hiç
de olmamak zorundadır. O zaten birçok Hıristiyan olmayan unsurlar
içermektedir, örneğin Yahudiler ve Müslümanlar. Sadece Almanya’da
bu iki din önemli rol oynuyor. Şayet AB bir Hıristiyan kulübü
olursa Alman Yahudileri ve Müslümanları, AB içinde bir ülkeleri
olmadığına inanacaklar, ki elbette, bunu kimse istemez. Ortak
değerler üzerine yerleşen bir AB açıklıktan gelir. Ayrıca örneğin
insan haklarını tanımış olmak, demokrasiye olduğunu kadar inanç ve
ifade özgürlüğüne bağlı olduğunu açıklamak. Eğer bir Avrupa
ülkesinde bu değerler dağılmışsa ve inançla uyguluyorsa o alınmalı.
Biz dini hoşgörüyü yerine getirdik ancak biz aynı zamanda bize
karşı da bunun yerine getirilmesini umuyoruz.
WaS: Angela Merkel (Hristiyan Demokrat Birlik lideri)
kayıtsız bir Hıristiyanlığın güçlü İslam’ı karşılayamayacağını
söylemişti. Bu iddiayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Erdoğan: Durum Sayın Merkel’in tarif ettiği gibiyse,
Hıristiyanlığın zayıflığı Türkiye’nin bir suçu değil. Türkiye
sağlam duruyor, tabi biz hiç kimseye inancımızla üstün gelmek
istemiyoruz. İslami akınlar geçmişte olmuştu. Biz barışçı bir
ülkeyiz. Bir saldırı asla bizden gelmeyecektir, askeri olsun, dini
olsun.
WaS: Türkiye genç bir nüfusa sahip. Nüfus ortalaması 27
civarında, Almanya’da ise 41. Türkiye’nin nüfusunun dinamizmi Batı
Avrupa’nın savuna pozisyonunda olmasına yol açar mı?
Erdoğan: Avrupa Birliği’nin birçok ülkesinde yaşlanma var,
gençleşme iyi olurdu. Diğer taraftan Türkiye’nin AB dışında da çok
dinamik bir nüfusu var. Almanya açısından böyle bir dinamik bir
ülkeyi birlik içinde görmek de daha iyi olmalı.
Kaynak: Hürriyet