İşte Mumcu suikastının 18 yıllık sırrı
Abone olDönemin Terörle Mücadele Şube Müdür Yardımcısı Recai Birgün, Mumcu suikastı sonrası Sincan'da tarlada ele geçirilen silahların NATO'ya ait olduğunu açıkladı
Uğur Mumcu suikastının ardından tam 18 yıl geçti. Hala
suikastın kimler tarafından düzenlendiği konuşuluyor. Bugüne kadar
suikastla ilgili yakalanan sanıklar, gerçek suçlularmıydı? Bunlar
hap tartışıldı. Olayı üstlenen bazı sanıkların olayı saptırmak için
kullanılan insanlar olduğu araştırıldı.
Uğur Mumcu cinayeti ancak 6 yıl sonra 1999 yılında "kısmen"
aydınlanabildi. Oysa cinayetten sonra dönemin İçişleri Bakanı İsmet
Sezgin "Bu bizim namus borcumuz" diyerek en kısa sürede katilleri
yakalayacaklarını söylemişti. Mumcu'nun katilleri yakalandı, ancak
o katilleri kimlerin azmettirdiği sır olarak kalmaya devam
ediyor.
Tıpkı diğer faili meçhul cinayetlerde olduğu gibi. Katiller
yakalanıyor ama azmettiriciler ortada yok. İşte bu yüzden TBMM'nin
yeni bir Araştırma Komisyonu kurması isteniyor.
Faili meçhul cinayetlere kurban gidenlerin yakınları, bu olayların
perde arkasındaki güçlerin ortaya çıkarılmasını istiyor.
KARİYER YAPMAK İÇİN
1999 yılında "Uğur Mumcu olayı sanıklarının İstanbul'da
yakalandığı" açıklandı.
Yakalanan sanıklar sorgu için Ankara'ya getirildiler.
Eski Başbakanlardan Bülent Ecevit'in koruma Müdürü Recai
Birgün, o dönemde Terörle Mücadele Şube Müdür
Yardımcısıydı. Operasyonun sonuna kadar bizzat içinde yer
aldı.
İstanbul'dan gelen sanıkların, aslında cinayeti işleyen kişiler
olmadığı, sadece Hizbullah'a verdikleri özgeçmişlerinde, faili
henüz belli olmayan Uğur Mumcu cinayetini üstelenerek örgüt içinde
kendilerine bir kariyer yaratmaya çalıştıkları ortaya çıktı.
Ancak sanıklardan birinin itirafı doğrultusunda gerçek suçluların
isimleri öğrenildi ve yakın takibe alındı. Bunlar Ferhan Özmen ve
arkadaşlarıydı. Ferhan Özmen Ankara'da bir taksi şoförüydü.
OPERASYON BAŞLIYOR
Recai Birgün, Özmen'in ismi ve adresi belirlendikten sonra neler
yapıldığını Takvim gazetesine şöyle anlattı: "Ferhan
Özmen'in Aydınlıkevler'deki evine baskın yaptığımızda gördük ki,
evin duvarları, camları, kapıları tamamen "korunaklı" hale
getirilmiş.
Asla bir taksici evi değildi. Bir örgüt mensubu eviydi.
Evdeki kitaplar ve diğer dokümanlar da bunu
gösteriyordu.
Bu arada Özmen'e 2 gün boyunca teknik takip
yapıldı."
'YEŞİL KUŞAK'
"Ferhan Özmen'in telefonla verdiği talimat sonucu Sincan'da bir
tarlaya bazı silahların atıldığını öğrendik. Gidince gördük ki,
kasalar dolusu MP 5 silahlar, tabancalar, mermiler, patlayıcılar
vardı. 5-10 kişilik bir timi donatacak kadar silah vardı. Sonra o
silahların 'yeşil kuşak' projesi kapsamında Amerika'nın Rusya'nın
güneyindeki ülkelere verdiği seri numaraları kazınmış NATO
silahları olduğu anlaşıldı."
YAKIN DÖVÜŞ UZMANLARI
Ecevit'in koruma müdürü, İzmir Bağımsız milletvekili Recai
Birgün, o operasyonu anlatmaya devam ediyor: "Silahları bulduktan 1
gün sonra Ferhan Özmen ve 2 arkadaşını yakaladık. Operasyon
sırasında 'yakın dövüş uzmanı' olduklarını gördük. Ferhan Özmen ve
arkadaşlarını ele geçirmek polisi oldukça zorladı. Hatta içlerinden
biri aynı anda 4 polisle mücadele edebilecek kadar iyi
eğitilmişti.
Neredeyse bizi döveceklerdi. Ama hepsini yakalamayı başardık."
PERDE ARKASINDAKİ KİM?
Recai Birgün, Ferhan Özmen ve arkadaşlarının yakalandıktan sonra
suçlarını itiraf ettiklerini söyledi. Yapılan sorgulamada sık sık
İran'a gidip geldikleri, hatta orada kaldıkları öğrenildi.
Pasaportlardan ve kayıtlardan da bu durum tesbit edildi.
Birgün "Yakalanan silahların da 'Yeşil kuşak' projesi kapsamında
İran'a verilen NATO silahları olduğu anlaşıldı. Oradan Türkiye'ye
sokmuşlardı" dedi. Sanıklar, İran'a gidip eğitim aldıklarını itiraf
ettiler. "Biz böyle eğitim alırız. Bizim gibi Türkiye'de çok grup
var. Ama her grup diğerinden bağımsızdır" dediler.
Mumcu'yu öldürme gerekçeleri ise bu işi talimatla yaptıklarını
açıkça gösteriyordu. "Biz bu adamın yazılarını okuduk. Beğenmedik
ve öldürmeye karar verdik" diyorlardı.
Recai Birgün'ün altını çizdiği çok önemli bir nokta var:
"Ne yazık ki, sorgulama Ferhan Özmen ve arkadaşlarıyla sınırlı
kaldı. Sorgulama çok zor oldu. Sonunda 'biz öldürdük' diye itirafta
bulundular. Mahkemede de suçlarını kabul ettiler. Ama soruşturma
daha ileri gidemedi. Yukarıdaki bağlantılarına ulaşılamadı..."