İşte laik kesimin işkencecisi
Abone olZaman yazarı Etyen Mahçupyan, Başbakan Erdoğan'ın laik kesimin gardiyanı ve işkencecisi olduğunu yazdı.
Laik kesimin siyaset üretemediğini yazan
Mahçupyan'a göre, laik kesim nefret ettiği bu kişinin kendi
‘gardiyanı ve işkencecisi' olarak somutlaşmasından hoşlanıyor, bu
duygu içinde rahatlıyor ve sorumluluklarından
kurtuluyor.
Gezi Parkı olaylarının siyasete ve topluma yönelik etkileri tartışılmaya devam ediyor. Yazar Mahçupyan, Gezi sürecinde Başbakan Erdoğan'ın hedef seçilmesinin altında yatan nedenleri bugünkü köşesinde analiz etti.
ERDOĞAN'A NEFRET İLE
BAĞLANDILAR
Laik kesim ile Erdoğan arasındaki ilişkiyi Stockholm
sendromuna benzeten yazar, bu kesimin Erdoğan'a aşk ile değil
nefret ile bağlandığını yazdı.
"Laik kesim ‘siyaseti' Erdoğan'ın ağzından
çıkanlara ve üslubuna indirgediği ölçüde, kendisini de çaresizliğe
mahkum etmiş oluyor." diyen Mahçupyan, nefret
söyleminin doğruluğunu kanıtlamak için Erdoğan'ı
"kalitesiz" gösteren hikayelere ve söylentilere
dört elle sarıldıklarına dikkat çekiyor.
SİYASETSİZLİĞİ TEPKİYLE AŞIYORLAR
Bu kesimin Erdoğan'ın üslubunun devam etmesini neden istediğini de yazar, şöyle açıklıyor:
(...)Siyasetsizliğin ancak Başbakan'a oluşan tepki sayesinde aşılması, bu ortaklaşılan ruh halinin sahiplenilmesi ve korunması dürtüsü ile sonuçlanıyor. Diğer bir deyişle, laik kesimin genişçe bir bölümü bu durumun aynen böyle devam etmesini, yani Tayyip Erdoğan'ın ayrımlaştırıcı ve kutuplaştırıcı bir dili korumasını içgüdüsel olarak istiyorlar. Çünkü böylece onlar da hem bu duygu ortaklaşmasında buluşup bunu bir kimlik olarak yaşayabiliyor hem de o halin bir siyasete gebe olduğu fikrinin cazibesiyle kendilerini iyi hissediyorlar."
GARDİYAN VE İŞKENCECİ TESCİL
EDİLDİ
Gezi sürecinde belirginleşen Erdoğan karşıtlığının siyaset
olarak kabul edildiğine işaret eden yazar, sözlerini şöyle
tamamlıyor:
"Nefret nesnesinin aynı zamanda ‘gardiyan ve işkenceci' olarak tescili giderek laik dünyamızda gündelik bir ihtiyaç artık. Tabii Başbakan'ın gerçekten de kibirli bir tutum ve dil sergilediğini, yarattığı öfkenin kendi eseri olduğunu söyleyebiliriz. Haksız da olmayız... Ama siyasetsizlik sürdükçe, bu tespit ‘bizlerin' ruh halini kendimiz için kabul edilebilir kılmaktan öte bir işlev görmez."