İşte Kürtlerin beklediği umut ışığı!
Abone olBDP'nin desteklediği bağımsız adaylardan Şerafettin Elçi internethaberin sorularını yanıtladı
Nergis DEMİRKAYA
İNTERNETHABER
DİYARBAKIR/
Şerafettin Elçi... Kendi anlatımıyla ilklerin adamı. Cizre Ortaokulu'nun da, Mardin Lisesi'nin de ilk mezunu. Üniversitede öğrenciyken Kürtçülük Davası olarak bilinen 49'lar davasının sanığı oldu. Cumhuriyet dönemi sonrası ilk Kürt bakandı. İçinde Kürdistan geçen ilk siyasi partinin başkanı da oldu, Kürt Kültür ve Araştırma Vakfı'nı kurarak bir kuruma ilk kez "Kürt" adıyla resmiyet de kazandırdı. Federatif sistemi legal anlamda savunan ilk kişi de o.
Elçi 50 yıllık siyasi hayatında yine bir ilke imza attı ve hep eleştirdiği, karşısında durduğu yapının içine girdi. O şimdi BDP'nin desteklediği bağımsız adaylardan biri.
"PKK ve onun yörüngesinde bulunan BDP'de sivil dönüşümün damarını gördüğü için" bu sürece destek vermek amacıyla aday olduğunu anlatan Elçi'ye göre, bugün çözüm her zamankinden daha yakın.
Elçi'nin çizdiği tablo umut verici. MHP eski MHP değil,
toplum daha olgun, asker eski gücüne sahip değil, basın çözümü
destekler tavırda. Batıyı da eğer olumlu tavır takınırsa, "Eski
partim" dediği CHP ikna edecek...
Bütün bunları sayarak Başbakan Erdoğan'ın önemli bir fırsat yakaladığını düşünen Elçi, 12 Haziran akşamı kimliksiz Anayasa, anadil eğitimi ve ademi merkeziyetçi bir sistemin önü açılacağı konularında bir balkon konuşması ile umut ışığı yakılırsa çözüm için önemli bir adım atılacağını düşünüyor.
Sık sık "Öcalan aramızda olacak?" açıklamaları yapan Elçi, toplumda infial yaratan bu sözlerini de "Çözüm iradesi konulursa genel af kaçınılmaz olur ve af Öcalan'ı da kapsar. Ya bu sorun çözülmeyecek kan gövdeyi götürecek ya da çözülecek Öcalan da halkın arasına dönecek" diyerek savundu.
Elçi'nin internethaber'in sorularına yanıtları şöyle oldu:
ÖCALAN DA SİVİL SİYASET İSTİYOR
- Şiddetle aranıza hep mesafe koyan, BDP-PKK'yı eleştiren bir
isim oldunuz. Şimdi neden buradasınız?
Şiddete şimdi de
mesafe koyuyorum. Sadece ben değil şu an silahlı mücadeleyi veren
kesim de şiddetten uzaklaşıp sivil alana dönmek istiyor.
-Burada nasıl bir rol oynayacaksınız?
PKK lideri Öcalan başta olmak üzere bütün güçler silahlı
mücadeleden demokratik siyasi bir alanına dönmek istediklerini açık
ve net olarak söylüyor. Biz diyoruz ki devlet silahlı mücadeleden
rahatsızsa, demokratik hak arayışının önünü açmalı. O zaman silahlı
mücadeleye de gerek kalmaz. Herkes gelir sivil alanda demokratik
yöntemlerle sorunun çözümü için uğraşır. Ben de gerek PKK gerek
onun yörüngesinde bulunan BDP'de bu umut ışığını, sivil dönüşümün
damarını gördüğüm için bu ittifakı yapmakta yarar gördüm.
- Siz umutlu görünüyorsunuz ama 15 Haziran'la birlikte
yeni bir şiddet dalgasının gelmesinden endişe
ediliyor?
Sayın Öcalan avukatlarla yaptığı son görüşmede "Başbakan umut ışığı
yaksın" diyor. Sorunun çözülmesini hemen beklemiyor, ama güçlü bir
umut ışığı istiyor. Bu Öcalan'ın elini güçlendirir, örgüt üzerinde
çatışmasız ortamın devamı noktasında etkisini arttırır.
BAŞBAKAN'DAN ÜÇ ANA BEKLENTİ
-O umut ışığı nedir?
Başbakan 2005'te Diyarbakır'da "Kürt sorunu vardır ben bunu
çözeceğim" dedi. Somut çözüm önerileri koymalı. Yeni Anayasanın
kimliksiz olacağı, kimlik olursa da Kürtlerle Türkleri eşit düzeyde
kabul eden bir anlayış içinde yazılacağı deklare edilmeli. Anadille
ilgili her türlü engelin kaldırılacağı ifade edilmeli. İşlemez
duruma gelen merkezi sistem yerine ademi merkeziyetçi bir yol
açılacağı söylenirse bu onun elini güçlendirir. Başbakan'ın bu
konularda yapacağı açık net ve güçlü bir vurgu bir umut
ışığıdır.
Kürtler bu sorunun demokratik sivil bir yöntemle çözümünden yana, ama bunun için de onurlu bir barışın sağlanması lazım. Dağdaki insanları "Gelin devlete teslim olun, Türk adaletine sığının" gibi bir söylem indirmez. Yol belli. Belli bir dava için dağa çıkmışlar. Uğrunda dağa çıktıkları taleplerin yerine getirildiğini görürlerse onlar da seve seve dağdan inerler.
BUGÜN ÇÖZÜME DAHA YAKINIZ
- Başbakan'ın sertleşen sözleri havanın tersine döndüğüne işaret
değil mi?
Hayır, bugün çözüm için daha uygun bir dönem.
Başbakan üstlendiği veya üstlenmiş gibi göründüğü değişimci,
yenilikçi, demokrasi temsilciliği rolünü sürdürürse, CHP de bu
konuda yeşil ışık yakıyor. Baykal yönetimindeki CHP çözümle ilgili
her formüle kapalıydı. Bugün Kılıçdaroğlu Hakkari'de yaptığı
özerklik şartını kabul edeceğiz diyerek Başbakanın da ötesine
geçti. Başbakan bu sorunu çözmek için önemli bir fırsat
yaşıyor.
MHP DÜNKÜ MHP DEĞİL
- MHP faktörü var...
MHP de dünkü MHP değil. O da bir değişiklik istiyor. Tabanının da
sertlik, aşırı milliyetçilikten hoşlanmadığını görüyor. Seçim
meydanlarında Öcalan'ı asalım, ip atma, İmralı canisi gibi laflar
artık prim yapmıyor. Seçimden sonra MHP de daha anlayışlı davranmak
zorunda kalır. Yoksa bugünkü söylemiyle tamamen çağdışı kalır ve
yok olur. Milliyetçi olmak başkalarına düşman olmak, farklı
unsurların haklarını görmemek, gasp etmek değildir. Milliyetçilik
mensup olduğu milletin yararına çalışmaktır.
ÇEŞİTLİLİKTE BİRLİK DÖNEMİ
Bunun milliyetçilikle ilgisi yok, faşizan bir anlayıştır. Hitler, Mussoloni'nin dünyası geride kaldı. Çağımız çeşitliliğe saygı duyan birliği çeşitlilikte arayan bir anlayışın çağıdır. Eskiden tek ırk, kültür veya din denilerek teklikte birlik aranıyordu ama bu bitti. Çeşitlilikte birlik var artık. Her farklı olanın varlığına saygı duyup kabul edecek ve farklı olanla nasıl birlikte ortak çıkarlar etrafında yaşarımı kurgulayacak.
ASKER DÜNE GÖRE DAHA ZAYIF
- O zaman sorun Başbakan'da düğümleniyor.
Evet. Net söylüyorum, Başbakan siyasi irade ortaya koyarsa bugün
çözüm 2005'e göre çok daha kolaydır. Toplum daha olgun seviyeye
gelmiştir. Basında önemli bir kesim sorunun çözümünü destekler bir
tavır takınıyor. En büyük engel olan askeriye düne göre daha
zayıftır. Artık bu konunun önünde engel olma şansını kaybetmiştir.
Bırak bu sorunu ben askeri yöntemle çözeceğim demenin yetmediği
açıkça ortaya çıktı. Askerin de artık direnme şansı yok. Çözmek
istenirse bugün çözüm için uygun bir atmosfer var. Seçim öncesi
gerginliği çok önemsememek gerek. Siyaset yapılıyor.
- Kılıçdaroğlu'nun değişimi önemli dediniz. Ne
bekliyorsunuz?
Karşı çıkacağım diye iyiye de köstek olacağım diye muhalefet
yapılmaz. Muhalefet daha iyisini yapmak veya iktidarın hatalarını
yüzüne tutan bir ayna işlevi görmektir. Kılıçdaroğlu olumlu bir rol
oynayabilir. Ben umutsuz değilim. Bazı eksiklikleri var.
Tutarlılıkta tam güven verici halde değil. Ama daha iyi niyetli
olduğunu düşünüyorum.
GÖZLER BALKON KONUŞMASINDA
- 12 Haziran akşamı ne olacak, ne bekliyorsunuz?
Benim tahminim de kamuoyu araşıtrmaları da AKP'nin 1. parti
olacağını söylüyor. Doğal olarak daha önceki seçimlerde olduğu gibi
Başbakan seçim gecesi lider sıfatıyla bir teşekkür konuşması, bir
balkon konuşması yapacak. Balkon konuşmasında yapıcı bir dil
kullanır Kürt sorunun çözümüne dair bir umut ışığı yakarsa 15
Haziran o zaman bir anlam taşır.
- 15 Haziran'daki kararı o balkon konuşması mı
belirleyecek?
Ben ona çok önem affediyorum, ama anlık bir konuşma olmamalı. Daha
önce de olmadı. Bu sefer yapılacak olan da geleceğe ışık tutacak
geleceğin yol haritası olacak bir konuşma olmalı.
BATIYI AKP DEĞİL CHP İKNA EDECEK
- Batı isteklerinize sıcak bakmıyor ama. Onlar nasıl ikna
edilecek?
Orayı eğer olumlu tavır tanırısa CHP ikna eder. Batının aşırı
ulusalcı olması biraz da AKP'nin kendi yaşam düzenlerini değiştirip
İran düzenini getireceği algısından kaynaklanıyor. Ama CHP'nin
söylemi onlarda ürkütücülük yaratmaz. Eğer CHP bu konuda ciddi rol
oynarsa aşırı ulusalcı kesimi yatıştırabilir. Bu anlamda CHP'ye
önemli rol düşüyor. AKP o kitleyi ikna edemez. CHP Kürt sorunun
çözümünde AB normlarına uygun bir demokratik açılım yaparsa toplum
bunu daha rahat benimser. CHP benim eski partim, tabanını bilirim.
Demokrasiye açık bir tabandır.
DEVLET ELİNİ ÇABUK TUTMALI, FIRTINA ÇOCUKLARI
GELİYOR
- Sorun çözülmezse yaşanabileceklerle ilgili çok kötü tablo
çiziliyor. Siz "Fırtına çocukları geliyor", Ahmet Türk, "Duygusal
kopuş başladı" dedi. Nedir bunların anlamı?
Bizim kuşak
ve sonrası devlet düzenine karşı olmasına rağmen Türklerle içiçe
bir sürü iyi ilişkiler yaşadı, Türklerle problemi olmadı. Fırtına
çocukları dediğim kesim ise savaş ortamında doğmuş o ortamda
büyümüş ve Türk onun için kendisine zulmeden, baskı kuran, zehirli
gaz atan, coplayıp gözaltına alan imajına sahip. Biz Türk toplumunu
devletin resmi ideolojisinden ayrı tuttuk. Ama o kesimin içinde
korkunç bir nefret, öfke var. Bir polisi, jandarmayı bile görmeye
tahammül edemeyen bir nesil yetişiyior. Şimdi devlet bizimle bu
sorunu çözmezse 10 sene sonra topluma egemen olacak o gençlerle
çözüm imkanını bulamaz.Biz elimizi uzatıyoruz devlet barış elini
tutmakta tereddüt ediyor. Yarın devlet barış elini uzatsa da belki
o devletin barış elini tutmaz. Ben buna dikkat çekmek istiyorum.
Devlet elini çabuk tutmalı.
SEÇİM SONRASI AYRILACAK MISINIZ?
- Bir rol oynamak istiyorum dediniz ama rolü
oynayamazsanız ne olacak?
Bugünden varsayımlarla peşinen karar vermek siyaseten doğru değil.
Ben sabırlı bir insanım. Olabildiğince doğruluğuna inandığım
görüşlerin arkasında durur savunuculuğunu yaparım. Duygusal
davramam, bir şey arzuma göre olmadı diye alanı terk etmem. Ama ben
başarılı olacağıma ihtimal veriyorum. Yeterki hem devlet hem de
medya barışı sağlama noktasında gösterdiğimiz iradeye yardımcı
olsunlar.
ÖCALAN ARAMIZDA OLACAK!
- Sık sık "Öcalan aramızda olacak?" diyorsunuz. Bu nasıl
olacak?
Başka çaresi yok. Çözüm olursa Öcalan'sız olmaz. Çözüm iradesi
konulursa bir genel af kaçınılmaz olur. Af herkesi kapsayacağı için
içinde Öcalan da olur. Bu hem çözümün gereklerine hem de hukuka
uygun olandır. Eğer bu sorun çözülecekse Öcalan mutlaka halkın
arasına katılacak ve normal olarak siyasi hayatın içinde yerini
alacaktır. Kaçınılmazdır. Ya bu sorun çözülmeyecek kan gövdeyi
götürecek ya da çözülecek Öcalan da halkın arasına dönecek. Dağda
savaşanlar da halkın arasına döner bu gerekli ve mutlaka böyle bir
şey de olur.