İşte Kenan Evren'in sorgudaki ifadeleri
Abone olKenan Evren'in darbe soruşturması kapsamında 31 yıl sonra savcının sorduğu sorulara verdiği cevaplar ortaya çıktı
12 Eylül 1980 darbesi soruşturması
kapsamında 31 yıl sonra ifadesine başvurulan Kenan Evren’in
ifadelerine ulaşıldı.
Kenan Evren 12 Eylül gecesi tankları soran ABD'lilere "Zaten müdahaleye 2 saat kaldığı için söyleyin yönetime el koyuyoruz" diye haber yollamış.
Hürriyet gazetesinden Nurettin
Kurt'un haberine göre, darbe soruşturması kapsamında rahatsız
olduğu için 6 Haziran’da evinde soruşturma savcısı Hüseyin
Görüşen’e, avukatları Ömer Nihat Özgün ve Haydar Kanıcıoğlu
eşliğinde ifade veren Kenan Evren’e yöneltilen sorular ve yanıtları
özetle şöyle:
Soru: 12 Eylül 1980 tarihinde, yürürlükte olan
1961 Anayasası ve kanunlara göre herhangi bir yetkiniz olmamasına
rağmen, daha önce yapmış olduğunuz gizli plan çerçevesinde, TSK’nın
komuta kademesinde yer alan diğer kuvvet komutanları ve diğer
askeri erkânla birlikte, anayasa ve kanunlara aykırı olarak,
yürürlükte olan 765 sayılı TCK’nın 146 ve 147. maddelerini ihlal
ederek, Türkiye Cumhuriyeti halkının vergileriyle alınan ve ülke
savunması için emanetinize tevdi olunan silahları kullanarak meşru
bir yetkiye dayanmadan fiilen oluşturulan Milli Güvenlik Konseyi
Başkanı olarak askeri darbe yapıp ülke yönetimine el koyduğunuz,
yayınlamış olduğunuz 1 Numaralı Bildiri ve takip eden süreçte almış
olduğunuz kararlarla Anayasa’ya göre oluşmuş TBMM’yi ve hükümeti
feshederek ortadan kaldırdığınız anlaşılmıştır. Bakanlar Kurulu’nu
ortadan kaldırmak ve vazifesini yapmasına güç kullanarak engel
olmak eylemleri suç olarak düzenlenmiştir. Bu hususlarda ne
diyorsunuz?
12 Eylül 1980 tarihi öncesi Türkiye’nin ne halde olduğunu detaylı
olarak anlatmaya gerek yoktur. Ülkenin o zamanki durumu herkes
tarafından bilinmektedir. Özellikle sağ-sol kavgaları yoğunlaşmış,
banka soygunları artmış, polis ikiye bölünmüş, görev yapamaz hale
gelmiştir. Kahramanmaraş olaylarında 102, Çorum olaylarında 80’e
yakın vatandaşımız terör olayları nedeniyle can vermiştir. Türkiye
sathında her gün 10-15 vatandaşımız terör olaylarında hayatını
kaybeder hale gelmiştir. İç Hizmet Kanunu’nun 35’inci maddesi
TSK’ya cumhuriyeti koruma ve kollama görevi vermektedir. 12 Eylül
öncesi bu terör olayları nedeniyle Kuvvet komutanları olarak bir
araya geldik.
SİYASİLERE UYARI MEKTUBU
VERDİK
Ülkenin kötü gidişatının engellenmesi amacıyla 27 Aralık 1979
tarihinde Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk aracılığıyla siyasi parti
başkanlarına uyarı mektubu verdik. Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk’ün
görev süresi dolmuş olmasına rağmen ağustos ayına kadar
cumhurbaşkanı seçilemedi. Meclis çalışamaz hale gelmişti.
Komutanlar olarak bir kısım kanunların çıkarılmasını, örneğin
polise silah kullanma yetkisinin verilmesini istedik ancak bunlar
yapılmadı.
DEMİREL HİSSETTİ Mİ
BİLEMİYORUM
Ülke yönetimine el koymadan önce TSK’nın yönetime el koyabileceğini
Başbakan Süleyman Demirel ve anamuhalefet partisi liderlerinin
hissedip hissetmediklerini bilmiyorum. Açıkça kanunlar
çıkarılmadığı taktirde TSK’nın yönetime el koyacağı konusunda gizli
ya da açık bir şey söylenmemiştir. Bazı yapılan konuşmalarda ve
gelişmelerden siyasilerin TSK’nın ülke yönetimine el koyabileceğini
tahmin etmeleri gerekirdi. Hatta bazı senatörler ve milletvekilleri
bana gelerek bu Meclis’in artık çalışmadığı, ülke yönetimine el
koymaktan başka çıkar yol olmadığını söylemişlerdi.
PARLAMENTER SİSTEMİ ESAS
ALDIK
Soru: TBMM’ye, Cumhuriyet Senatosu’na ve
Cumhurbaşkanlığı’na ait yetkilere cebren el koyduğunuz
anlaşılmıştır. Bu konuda ne diyorsunuz?
Ülke yönetimine el koyduktan sonra TBMM ve hükümet feshedilmişti.
Kesinti olmaması için bu yetkileri kullanacak kurumlara ihtiyaç
vardı. Bu nedenle TBMM, Senato, Cumhurbaşkanı, Millet Meclisi’ne
ait yetkileri oluşturulmuş olan Milli Güvenlik Konseyi’ne geçici
olarak verdik. Ardından oluşturduğumuz Danışma Meclisi’ne görevleri
devrettik. Parlamenter sistemi esas aldık. Ülke felç olmuş
durumdaydı. Kısa süre sonra da yetkiyi Danışma Meclisi’ne
devrettik.
HAPİSHANELERDEN
KAÇILIYORDU
Soru: 12 Eylül 1980 öncesi anarşi ve terör eylemleri
nedeniyle toplam 19 ilde sıkıyönetim ilan edilmiş ve devam ediyor
olmasına rağmen neden suçluları yakalayıp yargı önüne çıkarmadınız
da darbe yapmaya gerek gördünüz?
Anarşiyi önlemek polise aitti. TSK ancak İçişleri Bakanlığı yardım
istediği takdirde onlara yardımcı oluyordu. Sıkıyönetim
komutanlıklarının bulunduğu yerlerde suçlular yakalanıyordu ancak
hapishanelerden toplu olarak kaçışlar söz konusuydu. Sıkıyönetim
komutanlıklarının silah kullanma yetkisi yoktu. 19 ilde sıkıyönetim
vardı ama olaylar diğer illerde de meydana geliyordu. Hapishanede
yönetim boşluğu vardır. Yönetim mahkûmların elindeydi.
6 AY İÇİNDE KONTROLE
ALINDI
Soru: 11 Eylül 1980’de devam eden terör ve anarşi eylemleri
birçok ilde sıkıyönetim olmasına rağmen 12 Eylül 1980’de nasıl
birden önlenmiş ve suçlular yakalanmıştır?
Suçluların yeri ve kimlikleri biliniyorsa neden askeri darbe
yapılmadan yakalanamamışlardır? Bu iddia Süleyman Demirel
tarafından ileri sürülmüştür. Doğru değildir. 12 Eylül günü sokağa
çıkma yasağı ilan edilmiş, devam etmiş, herkes şaşkınlık yaşamış,
bir hafta boyunca herhangi bir olay olmamış, ancak ardından olaylar
tekrar başlamış ve olaylar ancak 6 ay içerisinde kontrol altına
alınabilmiştir. Yönetime el koyduktan sonra terör örgütü
mensuplarının tümünün adres ve kimlikleri bilinmiyordu.
SİYASİLER TSK'YA İFTİRA
ATTILAR
Soru: 12 Eylül 1980 öncesi sıkıyönetim süresince anarşi ve
teröre engel olmak için kasten tedbir alınmadığı artan terör
eylemleriyle askeri müdahaleye zemin hazırlandığı iddia edilmiştir.
Demirel ve Ecevit’in, döneme ilişkin askeri suçlayan açıklamalarına
dönemin Genelkurmay Başkanı olarak ne diyorsunuz?
TSK’ya siyasiler tarafından atılmış bir iftiradır. Siyasilerin
tabii ki kabahati üzerine almaları söz konusu olmaz. TSK insanların
ölümünü bekleyip, sonuçta bunu fırsat olarak değerlendirip,
yönetime el koyması düşünülemez. Bunu vicdanımız kabul etmez. Bunu
kesinlikle kabul etmiyorum. Ben halen eski Cumhurbaşkanı Demirel
ile görüşürüm. Bu şekilde bana herhangi bir şey söylememektedir.
Ayrıca Ecevit başbakan iken kendisini ziyaret gittiğimde beni
aşağıda kapıda karşılamıştır. Bu yönde bana herhangi bir şey
söylememiştir ve görüşmelerimiz devam etmiştir.
BATUR'UN SEÇİLMESİ RAHATSIZ
ETMEZ
Soru: TSK komuta kademesi olarak sizlerin siyasi
istikrarsızlığı darbe yapmak için bir fırsat olarak gördüğünüz asıl
amacın her halükârda darbe yapmak olduğu iddia edilmektedir. Bu
konuda ne diyorsunuz?
Adı geçen Cumhurbaşkanı adayı Muhsin Batur benim akademiden sınıf
arkadaşımdır. Onun seçilmesinden bizim rahatsız olmamız mümkün
değildir. Bir söz vardır; “Suç samur kürk olsa kimse
giymez”. Bu şekilde bir olay olmamıştır.
ABD'YE 2 SAAT ÖNCE
SÖYLEDİK
Soru: 12 Eylül darbesinin yapıldığı gece ABD Dışişleri
Bakanı Muskie’nin, Başkan Carter’a “Mr. President, Türk Ordusu’nun
komuta heyeti Ankara’da yönetime el koydu, herhangi bir kaygıya
gerek yok. Kimlerin müdahale etmesi gerekiyorsa onlara müdahale
etti” şeklinde beyanda bulunduğu anlaşılmıştır. 11 Eylül günü de
Hava Kuvvetleri Komutanı Tahsin Şahinkaya’nın ABD’den döndüğü
gözönünde bulundurulduğunda 12 Eylül darbesi ABD’nin bilgi ve
desteği ile mi yapılmıştır?
Şahinkaya, NATO Komutanı tarafından Amerika gezisi bulunduğunu,
bunun daha önceden planlandığını söyleyerek ‘İsterseniz ben
gitmeyeyim’ dedi. Ben de kendisine “Bu geziyi iptal edersek ne
cevap vereceğiz. Sen git ancak 11 Eylül günü geri dön” dedim.
Yönetime 12 Eylül 1980 günü el koyma konusunda yaklaşık bir hafta
kadar önce komuta heyeti olarak karar vermiştik. Dönme konusunda da
bir bahane bulursun diye söyledim. Bizim müdahale kararımızdan
ABD’nin bilgisi ve desteği yoktur. Ancak 12 Eylül günü ben
Genelkurmay’dayken tahminime göre 02.00 sıralarında Amerikan yardım
kuruluşu JUSMAT’ın bulunduğu yere tanklar gitmiş. Emir subayım bana
söz konusu yere tankların gitmesinden dolayı Amerikalıların
sorduklarını söyleyip “Ne diyelim” dedi. Ben de
“Zaten müdahaleye 2 saat kaldığı için söyleyin yönetime el
koyuyoruz” dedim. Durum bundan ibarettir.
NATO KARARI BİR
HATAYDI
Soru: Türkiye yıllarca Yunanistan’la Ege’de sorun
yaşamıştır. Darbe sonrası ABD ve bölgede etkin bulunan İngiltere
gibi devletler 12 Eylül askeri darbesini olumlu karşılamıştır. Buna
göre darbe öncesi Yunanistan’ın NATO’ya dönüşü konusunda söz mü
verilmiştir?
Bana sürekli sorulmuştur. 12 Eylül öncesi NATO Başkomutanı Rogers
olmak üzere Türkiye’ye Yunanistan’ın NATO’ya dönüşü konusunda yoğun
şekilde baskı vardı. Hükümette zaman zaman bu konuları görüşmek
üzere NATO’ya heyet gönderiyordu. Bu heyet içerisinde o zamanki
Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Haydar Saltık da bulunuyordu.
Hükümet Yunanistan’ın dönüşü konusunda NATO’ya birtakım şartlar
ileri sürüyordu ancak NATO da bunu kabul etmiyordu. Yönetime el
koyduktan sonra bu husustaki baskılar devam etti. Rogers,
“Siz Yunanistan’ın NATO’ya dönüşüne izin verin. Ben
Yunanistan’a sizin şartlarınızı kabul ettireceğim. Onlardan söz
aldık” dedi. Ben de kendisine güvenerek Yunanistan’ın
NATO’ya dönüşüne onay verdim. Ancak biz onay verdikten sonra
Yunanistan’da hükümet değişikliği oldu, Papandreu geldi bizim
şartlarımız kabul etmedi. Bizim yazılı olarak Rogers’a vermiş
olduğumuz şartları Yunanistan’ın imzalayacağı konusunda güvence
verilmişti. Yazılı bir güvence almadan Yunanistan’ın NATO dönüşüne
izin vermemiz bir hatadır.
ÇOCUK OYUNCAĞI DEĞİL
DEDİM
Soru: Darbe yapmaya önceden karar verdiğiniz, yapılacak
darbenin halkın gözünde meşru görülebilmesi için anarşinin üzerine
bilerek gitmediğiniz fırsat kolladığınız iddia edilmektedir.
Bedrettin Demirel de benzer şekilde açıklamada
bulunmuştur.
Böyle bir söz söylediğimi hatırlamıyorum. Harp Akademileri Komutanı
Bedrettin Demirel’in de belirtilen şekilde bir söz söylediğini
hatırlamıyorum. Uyarı mektubundan önce 1’inci Ordu’da Bedrettin
Demirel bana yönetime el koymaktan başka çare kalmadığını söyledi.
Ben kabul etmedim. Hatta daha sonra Genelkurmay’a yanıma gelerek
ülke yönetimine el koymaktan başka çare kalmadığını, birçok öğretim
üyesinin de bu şekilde söylediğini bana aktardı. Bense bunun çocuk
oyuncağı olmadığını söyleyerek düşüncesine katılmadığımı söyledim.
İddia edildiği gibi yönetime el koymak için fırsat kollamış
değiliz.
CUMHURBAŞKANININ 2. KEZ SEÇİMİNİ
ENGELLEDİM
Eklemek istediği hususların sorulması üzerine Evren şu açıklamayı
yapıyor: “12 Eylül’den sonra Danışma Meclisi tarafından hazırlanan
82 Anayasası’nın taslağında cumhurbaşkanın 2 kez seçilebileceği
konusunda hüküm vardı. Ben “Cumhurbaşkanı 2’nci kez
seçilecek olursa tekrar seçilebilmek için iktidardaki partiye
destek vermeye başlar” dedim ve bunun yanlış olacağını
söyleyerek cumhurbaşkanının 2’nci kez seçilemeyeceği yönündeki
hükmü anayasaya koydurttum. Yine cumhurbaşkanlığı görev süremin
dolmasına yakın rahmetli Özal bana gelerek anayasa değişikliği
yapılarak cumhurbaşkanının 2 kez seçilebilmesi yönünde hüküm koymak
istediklerini belirtti. Ancak ben kendisine ‘Daha önce
anayasa taslağında böyle bir hüküm vardı ama o dönem kabul etmedim,
şimdi de doğru olmaz’ diyerek bu teklifi
reddettim.”