İşte Kenan Evren'in savunması
Abone olKenan Evren ve Tahsin Şahinkaya savunmalarını “kırmızı kitap” halinde mahkemeye verdi. İşte o savunma...
12 Eylül darbesi davasının görülmesine 15 gün kala,
“darbe” suçundan “ağırlaştırılmış müebbet” istenen emekli Orgeneral
Kenan Evren ve emekli Orgeneral Tahsin Şahinkaya savunmalarını
verirken hukuka sığındı.
Evren ve Şahinkaya, savunmalarında “Milli Güvenlik Konseyi
Başkanı ve üyesinin soruşturulmaya ve yargılanmaya
kalkışılamayacağını” vurgularken, “Türkiye
Cumhuriyeti Devleti'nde bizzat Anayasa hükümleriyle en yüksek
hukuki güvenliğe sahip kişilerin, yetkisiz, yani fiil, yani hukuka
aykırı yani keyfi soruşturulmaları, yargılanmaları, bu kişilerin
hukuki güvenirliklerinin keyfi olarak çiğnenmeye kalkışılması
demektir” dedi.
Evren ve Şahinkaya mahkemeye, “Darbe yapmak suçmu bize
bildirin” çağrısında bulundu. Darbenin geride kalan iki
ismi Evren ve Şahinkaya, “Uygar ülkelerde kurucu iktidar
olmak fiilini cezalandıran bir hükme rastlanmış değildir”
dedikleri savunmalarında, “İhtilalleri ahlaki bulmamak
başka şeydir, ihtilalleri yargılamaya kalkışmak başka şeydir. Buna
restorasyon denmektedir. Bu, öğretide ihtilalcinin bir başka
ihtilalci tarafından yargılanmasıdır” görüşünü dile
getirdi. Toplam 160 sayfadan oluşan ve “kırmızı
kitapçık” halinde sunulan savunmada, açılan
davadamahkemenin “yetkisiz” olduğu belirtilerek,
iddianame ve yargılama için “Herhalde bu Türk
icadıdır” denildi.
‘İHTİLALCİNİN İHTİLALCİYİ YARGILAMASI’
*İddianamede güdülen mantık, azı cezalandıran bir kanunun, çoğu da
cezalandırdığını ileri sürerek, ihtilale veya darbeye teşebbüsü
tamamlanmış suç gibi görerek, kanunun suç saymadığı bir fiilden
faillerin cezalandırılmasının istenmesidir.
*İsnat edilen suçun tamamlanmış şekli yok ki, teşebbüsü olsun.
Uygar ülkelerin ceza kanunlarında kurucu iktidar olmak fiilini
cezalandıran bir hükme rastlanmış değildir. Herhalde bu Türk
icadıdır.
*İhtilalleri ahlaki bulmamak başka şeydir, ihtilalleri yargılamaya
kalkışmak başka şeydir. Buna restorasyon denmektedir. Bu, öğretide
ihtilalcinin bir başta ihtilalci tarafından yargılanmasıdır.
TÜM UYGULAMALAR HÜKÜMSÜZ SAYILIR
ANAYASA’nın geçici 15. maddesinin değiştirilmesiyle yargılama
yolunun açılmasının “değişen kanun sanık
lehinedir” hükmüne aykırı olduğu belirtilen savunmada,
buna itibar edilmemesine rağmen yine de mahkemenin kendilerini
yargılama “yetkisinde” olmadığı öne sürüldü. Evren
ve Şahinkaya’nın avukatı Bülent Acar tarafından yargılamanın
yapılacağı Ankara Özel Yetkili 12. Ağır Ceza Mahkemesi’ne verilen
savunmada, şöyle denildi: “İddianamenin mantığına göre,
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve bu Anayasa’yla kurulan anayasal
düzen hukuken mevcut değildir. Bunun zorunlu sonucu olarak, hukuken
mevcut olmayan, 1982 Anayasası’ndan görev ve yetki alan yasama,
yürütme, yargı organlarının her türlü ulusal ve uluslararası
kamusal tasarrufları da hükümsüz olacaktır.”
‘HUKUK HERKESE GEREK’
*Milli Güvenlik Konseyi Başkanı ve üyesinin yargılanmaya
kalkışılması demek, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde bizzat Anayasa
hükümleriyle en yüksek hukuki güvenliğe sahip kişilerin, hukuki
güvenirliklerinin keyfi olarak çiğnenmeye kalkışılması
demektir.
*Unutulmamalıdır ki, ülkenin Anayasa’sıyla hukuki güvenilirliklerin
çiğnendiği bir ülkede yaşayan herkesin hukuki güvenliği de aynı
biçimde çiğnenebilecektir. Hukuk bugün Milli Güvenlik Konseyi
Başkanı ve üyesi için, yarın da herkes için gerekli
olabilecektir.
‘ABD’YLE İLİŞKİLENDİRMEK FANTEZİ’
Mahkemenin ‘zamanaşımı’ kararı vererek iddianameyi
düşürmesi gerektiği belirtilen savunmada, savcılığın suçun
mağduruyla suçtan zarar gören kavramlarını karıştırdığı iddia
edilerek şöyle denildi: “12 Eylül Askeri Harekâtı’nın, TSK,
derin yapıların veya ABD’nin veya belirsiz gizli güçlerin güdümünde
işlendiği iddiası, bir fanteziden ibarettir.”
‘12 EYLÜL - 27 MAYIS KIYASLAMASI’
*İddianamedeki iddianın mantığına göre, ihtilali veya darbeyi yapan
fiili güç, hep fiili güç olarak kalmaktaysa, 27 Mayıs 1960
tarihinde ihtilal veya darbe yaparak Milli Birlik Komitesi adını
alan askeri fiili güç de, hukukilik kazanamaz ve kurucu iktidar
olamaz.
‘TEŞKİLATI ESASİYE DE GEÇERLİ’
*1961 ve 1982 anayasalarıyla bu anayasalarla kurulan anayasal
düzenler ve bu anayasalardan yetki alınarak yapılan her türlü
yasama, yürütme, yargı işlemleri hükümsüzdür. İddianamenin iddia
mantığı ve hukuku geçerliyse, bugün için yürürlükteki Anayasa, 491
sayılı Teşkilatı Esasiye Kanunu- ’dur. İddianamedeki mantık
geçerliyse, 26.05.1960 tarihinden sonraki her türlü kamusal işlem,
yetkisini 1924 Anayasası’ndan almadığı için hükümsüzdür. İddiadaki
bu düşünce doğru ve geçerliyse, şu anda iddianameyi kabul ederek
yargılama yapmakta olan mahkemenin, her türlü işlemi de, zorunlu
olarak hükümsüzdür.
‘DARBE SUÇ MU?’
Savunmanın sonuç bölümünde mahkemenin yetkisiz olduğu
belirtilirken, kamu davasının da yok hükmünde olduğu ileri sürüldü.
Evren ve Şahinkaya, “Darbe yapmanın suç olup olmadığının
tespit edilmesini”, böyle bir suç varsa kendilerine
bildirilmesini istedi. Davanın reddedilerek, dosyanın ilgili makama
iadesini isteyen Evren ve Şahinkaya, dosyadaki dava dışı bulguların
tamamının ayrılmasını istedi.
Savunmanın son bölümünde, “Hukuk devleti olan Türkiye
Cumhuriyeti’nde erk yokluğu/ yetkisiz olarak kurucu iktidar olan
Milli Güvenlik Konseyi Başkanı ve üyesinin, yani ihtilalcinin
yargılanmaya kalkışılmasının ‘restorasyon fiili’ olacağının, bu
durumun ihtilalcinin bir başka ihtilalci tarafından yargılanması
demek olacağının göz önünde bulundurulmasına karar verilmesini
istiyoruz” denildi.