İşte İstanbul'un saklı cennetleri!
Abone olİstanbul, şehir hayatından kaçıp, kendisini yeşilin ve mavinin dinginliğine bırakmak, isteyenler için de alternatif mekanlar barındırıyor.
Türkiye'nin en çok nüfus
hareketinin yaşandığı en kalabalık kenti İstanbul, şehir hayatından
kaçıp, kendisini yeşilin ve mavinin dinginliğine bırakmak,
trafikten ve stresten uzak bir hafta sonu tatili geçirmek
isteyenler için de alternatif mekanlar
barındırıyor.
İstanbullular, haftanın stresini atmak
için kente 50-100 kilometre uzaklıkta yer alan Prens Adaları, Ağva,
Karaburun, Kilyos, Garipçe ve Polonezköy'e akın ediyor.
AA muhabirlerinin derlediği bilgiye göre, kültürel, ekonomik ve
tarihi özellikleri sayesinde yaşamak için cazibe merkezi olan, 15
milyona yaklaşan nüfusuyla hayatın 24 saat kesintisiz sürdüğü
İstanbul'da, vatandaşlar özellikle hafta sonlarında bu yoğunluğun
getirdiği karmaşa, stres ve trafikten uzaklaşmak için bol oksijenli
ve temiz denizi olan yerleşim yerlerine kaçamak yapıyor.
Yakın çevresi gizli cennetlerle dolu İstanbul'da, vatandaşlar,
50-100 kilometre yol kat ederek, kentin dört bir yanındaki yerlere
giderken, yollardaki trafik yoğunluğundan mekanların
kalabalıklığından da kurtulamıyor.
İstanbullular'ın, özellikle hafta sonları kaçamak yaptığı ''gizli
cennetler'' şöyle:
Şile
İstanbul'a 60 kilometre uzaklıkta Karadeniz kıyısında
yer alan ve yaklaşık 60 kilometrelik sahil şeridiyle de önemli
turizm merkezlerinden biri olan Şile, iç kısımlardaki
güzellikleriyle de doğayı seven ziyaretçilerine görsel bir şölen
sunuyor.
Şile'ye gelen turistler genelde ilçe merkezinde bulunan büyük plaj
ve İskele Yeri Plajı'nı tercih ediyor. Daha sakin koylarda denize
girmek isteyenler Pot Deresi'nin Karadeniz ile birleştiği noktadan
sonra başlayan küçük koyları, Ağlayan Kaya, Kumbaba, Ayazma,
İmrenli, Sahilköy, Ağva ve Kurfallı'yı ziyaret edebiliyor.
Türkiye'nin en büyük, dünyanın da ikinci büyük fenerinin de yer
aldığı Şile'de, kara ve deniz mağaraları da doğa meraklıları için
öne çıkıyor. Bir çok tarihi esere ev sahipliği yapan Şile'de liman
çevresi, Kumbaba, Göçe, Göksu ve Kabakoz köylerindeki tarihi miras
ilgi çekiyor. Şile'ye 12 kilometre uzakta yer alan Hacıllı köyü,
mağara ve şelaleleri ile ünlü. Şile'deki Kilimli ve Kadırga
koyları, yürüyüş için çok elverişli mekanlar arasında
bulunuyor.
Ağva
Şile'nin en çok ziyaretçi çeken yerlerinin başında, Göksu ve
Yeşilçay derelerinin ortasında bir sahil kasabası olan Ağva
geliyor. Karadeniz kıyısında kusursuz doğası temiz havası ve
lezzetli balıkları ile dikkati çeken Ağva'ya, İstanbul'un yanı
başında olması itibariyle kolay ulaşılabiliyor. Karadeniz
kıyılarının tipik özelliği denize dik inen kayaların bulunduğu
Ağva, yemyeşil vadilere, sık bitki dokusuna sahip. Nostaljik bir
balıkçı köyü havasındaki Ağva'da, denize yakın veya çayların
üzerine kurulu lokantalar misafirleri ağırlıyor. Dalgaların şekil
verdiği kıyılar ise bir nevi açık hava müzesi. Bunların arasında
beyaz duvaklı bir geline benzeyen kaya, ''Gelin Kayası'' adıyla
anılıyor. Ağva'nın, Kadıköy ve Pınarlı gibi köyleri geçerek
ulaşılan ''Saklı Göl'' de bölgenin gizli doğa güzellikleri arasında
yer alıyor.
Yeşilçay balıkçı teknelerinin mekanı olurken, Göksu kıyısında
oteller bulunuyor. Ziyaretçiler, derelerde kano veya deniz
bisikleti ile gezinti yapabiliyor. Motorlu teknelerle de birkaç
saatlik gezintiler organize edilebiliyor.
Adalar
Bahar ve yaz aylarının vazgeçilmez mekanları arasında yer alan
Adalar'da mimozaların, renk renk çiçeklerin açtığı sokaklarda,
tarihi köşkler arasında, fayton veya bisiklet turlarına
çıkılabiliyor.
Yerleşime açık Büyükada, Heybeliada, Burgazada, Kınalıada, Sedef
Adası İstanbul'dan yapılan gemi seferleri ile yıl boyu
ziyaretçileri ağırlıyor.
Büyükada'nın en yüksek tepesi Aya Yorgi Kilisesi'nin bulunduğu Yüce
Tepe, 23 Nisan ve 24 Eylül'de Müslüman, Rum, Ermeni ve Yahudi
azınlıkların akınına uğruyor. Adak dileyip dilek tutanların
isteklerinin yerine geldiği inancıyla ziyaretçiler, manastıra
yıllardır olduğu gibi, yalın ayak tırmanıyor. Ulaşımın faytonla
sağlandığı adada, ada sakinleri ve ziyaretçilerin en çok kullandığı
taşıt ise bisiklet.
2 bin yıllık tarihi ve Bizans, Osmanlı, Türk ve batı kültürlerinin
sentezi, yaklaşık 900 adet tarihi eser köşk, dinsel yapıları, çam
ormanları ile süslü Büyükada da yapılacak gezilerde, görülecek
birçok eser bulunuyor.
Bahçeleri içinde görkemli köşkler, konakların yanı sıra Yörükali
Plajı, Dilburnu Piknik Alanı, Aşıklar Yolu, Lunapark ve Viranbağ
Gazinosu, Yücetepe Aya Yorgi Manastırı ve Kilisesi, Avrupa'nın en
büyük ahşap yapısı eski Prinkipo Palas olan Rum Yetimhanesi, yazar
Reşat Nuri Güntekin'in yaşadığı ev, Troçki Evi, Fabiato Köşkü
Büyükada Kültür Evi, Sultan 2. Abdülhamid tarafından yapılmış olan
Hamidiye Camisi, Hristos (Metamorfosis) Manastırı ve Kilisesi ve
Aya Nikola Manastır ve Kilisesi, Aya Dimitri Kilisesi, Panayia
Kilisesi, San Pacificio Latin Kilisesi, Aya Todori Şapeli Surp
Asdvadzadzin Kilisesi, Hesed Le Avraam Sinagogu, Aya Fotini, Aya
Paraskevi, Aya Konstantin, Aya Yorgi Ayazmaları, görülebilecek
yerler arasında bulunuyor.
Türkler'in en yoğun yaşadığı adalardan biri ve en çok yeşil alana
sahip olan Heybeliada'da ise Deniz Lisesi, Harp Okulu ve senatoryum
bulunuyor. Büyükada'dan sonra ikinci büyüklükte olan adanın yüksek
yerlerini Değirmen Tepesi, Ümit Tepesi ve Domuz Tepe oluşturuyor.
Sonradan müze haline getirilen İsmet İnönü'nün evi görülmesi
gereken yerler arasında yer alıyor.
Heybeliada'nın arka yüzünde Ege ve Akdeniz'in kıyılarını
aratmayacak güzellikte koylar mevcut. Çam ağaçlarının denizle
kucaklaştığı Çam Limanı ve Alman Koyu, tekne ve yatlarıyla hafta
sonu denize açılanların önemli huzur sığınakları arasında
bulunuyor. Doğal liman Çam Limanı, bol miktarda mezgit, istavrit,
dil, kırlangıç, tekir gibi balıkların bolca tutulabildiği balık
yuvası olarak tanınıyor.
Kınalıada, Burgazada ve Sedef Adası, daha sakin ve daha küçük
olmalarına karşın sıcak ve samimi atmosferi ile tercih ediliyor.
Piknik malzemeleri ile adaları ziyaret edenler, tüm adalarda çam ve
çiçek kokuları arasında denize girerek, piknik yapabiliyor.
Çatalca
İstanbul'un arka bahçesi olan Çatalca'daki Yalıköy ve
Çilingoz yeşil doğasıyla, İstanbul'un akciğerleri olma özelliği
taşıyor.
Deniz, dere kenarları ve ormanlarıyla hafta sonları İstanbullular'a
ev sahipliği yapan Çatalca'da, otellerin yanı sıra kampçılar için
çadır kurma imkanı da bulunuyor. İlçede Alipaşa ve Mescit camileri,
Ferhatpaşa, Alipaşa, Hacı Mahmut çeşmeleri, Çatalca Hamamı, Bizans
surları, saat kulesi de sanat tarihi meraklıları için görülecek
tarihi yapılar arasında yer alıyor.
Özellikle kamp meraklılarının akın ettiği Çilingoz'da, ince kumlu
80 metre uzunluğundaki kumsal ve piknik mekanları bulunuyor.
Çilingoz, yaz aylarında vatandaşlara denize girme ve gölde balık
tutma imkanı sunuyor. Çatalca'da İnceğiz Mağaraları ile huzur dolu
bir tatil geçirmek için tercih edilen Subaşı Köyü, önemli uğrak
noktaları arasında yer alıyor.
Kilyos
Kilyos, İstanbul'da hafta sonu tatili, deniz ve doğa turizmi
denilince akla ilk gelen yerlerden biri. Göz alabildiğince uzanan
kumsalı, temiz denizi ve havasıyla bilinen Karadeniz sahilinin
incisi Kilyos, İstanbul'da yaşayanların olduğu kadar dünyanın her
yerinden gelen turistlere, konser organizasyonlarına da ev
sahipliği yapıyor.
İstanbul'un en büyük ve temiz sahil şeridi olan Kilyos'un kum
plajları, Kilyos Burnu'ndan Gümüşdere Plajı'na kadar uzanıyor.
Kilyos plajları, aynı zamanda deniz sörfü tutkunlarına ideal bir
ortam sunuyor.
Orman içinde ve göl kenarında at ile gezinti yapma imkanı da
bulunan Kilyos'ta Cenevizliler döneminde inşa edilen, Sultan 2.
Mahmut zamanında restore edilen Kilyos Kalesi de görülmesi gereken
yapılar arasında yer alıyor.
Rumeli Feneri
Rumeli Feneri, özellikle İstanbul'un Avrupa yakasında oturanlar
için ideal gezi yerlerinin başında geliyor. İstanbul Boğazı'na
Karadeniz'den giriş yapan gemileri karşılayıp aynı denize
açılanları uğurlayan ve 1856 yılında Fransızlar tarafından inşa
edilen Rumeli Feneri, deniz seviyesinden 58 metre yükseklikte
bulunuyor. 30 metre uzunlukta üç kademeli kule yapısına sahip olan
ve ilk yıllarında gaz yağı, ardından asetilen gazı günümüzde ise
otomatik olarak elektrikle çalışan fenerdeki ışığın görülme
mesafesi 18 mil. Kule binası içindeki Saltuk Baba Türbesi ziyaret
edilebiliyor.
Rumeli Feneri'nin eşsiz manzarası eşliğinde, isteyenler kısa
gezintiler sonrası kule dibinde bir çay bahçesinde oturabiliyor,
köyün az sayıdaki balık lokantalarına misafir olabiliyor.
Rumeli Feneri kalesinin eteklerinde, surlarında, avlusunda
dolaşılabiliyor, burçlarına çıkılabiliyor, surlarında
yürünebiliyor. Nostaljik ve turistik Rumeli Feneri köyünün çarşı
içindeki camisinin yanında Rumlardan kalma tek tük yapılar
görülebiliyor.
Garipçe Köyü
Boğaz sahil şeridinde ve Rumelikavağı ile Rumelifeneri köyü
arasında yer alan Garipçe Köyü, Sarıyer ilçe merkezine 11, Taksim'e
31 ve Eminönü'ne 34 kilometre uzaklıkta bulunuyor.
Sarıyer'in 9 köyünden biri olan Garipçe, boğazın Karadeniz girişine
hakim manzarası, temiz havası, taze balıkları, antik kaleleriyle
sakin bir gün geçirmek isteyenleri kucaklıyor. Büyükliman
tarafından giderken ''Gürleyen Kayalar'', diğer adıyla ''Ağlayan
Kayalar'', çok küçük bir koy olan Hamsi Limanı ve Büyükliman Burnu
(Çalı Burnu), Rumelifeneri'ne giderken Garipçe Burnu'ndan Papaz
Burnu'na kadar yalçın kayalar uzanıyor. Koyun diğer burnu ise
kayalıklardan denize girmek isteyen gençlerin, fotoğraf severlerin
kullandıkları bir patika ile köye bağlanıyor. Sarıyer ve
Garipçe'den tekneyle gelenler, Büyükliman halk plajında denize
girebiliyor.
Poyrazköy
İstanbul Boğazı'nın Karadeniz'e çıktığı noktada yer alan Poyrazköy
de yaz boyunca teknelerin, yatların sığındıkları korunaklı bir
koyda bulunuyor.
6 yüzyıl önce kurulan Poyrazköy'e ilk yerleşenlerin, Cenevizliler
olduğu tahmin ediliyor. Sahili kum plaj olan Poyrazköy'ün
çehresine, kıyı boyundaki deniz manzaralı balık restoranları cazibe
katıyor. Poyrazköy'de cazip bir başka mekan da Poyraz gözetleme
kulesi ve kalesi.
Boğaz girişine hakim bir yerde, bugün kısmen ayakta kalabilmiş
gözetleme kulesiyle dairesel bir plana sahip kalenin, kuruluş
tarihi kesin olarak bilinmiyor. Kale, karşı yakada yer alan, aynı
devre ait, aynı amaçla yapılıp kullanıldığı bilinen Garipçe Kalesi
ile birbirine bakıyor.
Sahildeki içi mağara gibi oyuk ''Plefkaya'' isimli ilginç kayanın
çevresi ise temiz denizi, manzarası ile yatların, küçük teknelerin
uğrak yeri. Poyrazköy tesisleriyle, misafirperverliğiyle, plajıyla
ve doğal güzellikleriyle yaz-kış yerli ve yabancı turistlere ev
sahipliği yapıyor.
Anadolu Feneri
İstanbul Boğazı'nın Karadeniz ile buluştuğu yerde bulunan Anadolu
Feneri, görülmesi gereken diğer özel mekanlar arasında
bulunuyor.
Beykoz'a bağlı bir köy olan Anadolu Feneri Köyü'ndeki deniz
fenerine ulaşanlar, fenere komşu olan caminin balkonundan çevreyi
seyretme imkanı buluyor.
Anadolu Feneri'ne gidenler, İstanbul gökdelenler siluetinin
görüldüğü manzara eşliğinde, taraçalar halinde çeşitli kademelere
konulmuş masalarda, denize karşı taze balık yemenin zevkine
varıyor.
Yörede yetiştirilen meyve ve sebzenin yanında, tabiatta
kendiliğinden yetişen kekik, zahter, ısırgan, hindiba, kazayağı,
ebegümeci, yabani kereviz, yabani semiz otu, kocayemiş, kuzukulağı,
defne, muşmula gibi şifalı otlar ve meyveler de bulunuyor.
Anadolu Kavağı
Anadolu Kavağı da yıllardır değişmeyen görüntüsü ile nostaljik
balıkçı köyü özelliğini koruyor. İstanbul'un akciğerlerinden biri
olan Anadolu Kavağı, balık lokantaları ile ünlü. Sonbaharda yenen
lüferin yanı sıra boğaz girişinden çıkarılan temiz midyeler, balık
restoranlarında misafirlere sunuluyor.
Boğazın kontrolü için Bizanslılar tarafından yapılan Yoros Kalesi,
restore edilmiş birkaç ahşap evin bulunduğu hafif yokuş, dar
sokaklar Anadolu Kavağı'nın hafızalarda kalan özellikleri arasında
bulunuyor. Tam ortasında ulu çınar ağaçlarının bulunduğu Anadolu
Kavağı'nda sahil boyunca oltayla balık tutma imkanı da mevcut.
Anadolu Kavağı yakınlarında, oldukça popüler olan ziyaret
yerlerinden biri olan Boğaziçi'nin sahile en yakın ve en yüksek
tepesi Yuşa Tepesi bulunuyor.
Riva
İstanbul'a yaklaşık 40 kilometre mesafedeki, Anadolu Feneri ile
Şile arasında yer alan Riva, Beykoz'un bir diğer yeşil köyü.
İstanbul'da denize girilebilecek temiz sahiller arasında yer alan
Riva, kumsalın arasından denize dökülen deresi, yeşil ve ormanlık
çevresi ile çok kalabalık olmayan bir belde.
Geniş kumsallara sahip olan Riva, yaz aylarında İstanbul'dan
serinlemek için gelenlerin akınına uğruyor.
Belgrad Ormanları
Sarıyer'in gerisindeki Belgrad ormanları, kentin akciğeri
niteliğinde ve toplam 5 bin 440 hektarlık alanı kaplıyor.
Şehir merkezine araba ile 30-45 dakika mesafedeki Belgrad Ormanı,
İstanbul için adeta nefes alınabilecek bir ortam konumunda
bulunuyor. Doğayı sevenlerin ve bitki inceleme tutkunlarının en çok
rağbet ettikleri alanlardan biri olan Belgrad Ormanı'nda, meşe
başta olmak üzere doğu kayını, adi gürgen ve Anadolu kestanesi en
çok bulunan ağaç türleri. Belgrad Ormanı, yaban hayatı açısından da
zengin. Yaban domuzu, tilki, ender olarak çakal ve kurt, ormanın
sık bölgelerinde ise çulluk, sülün ve yaban güvercini
görülüyor.
Terkos Gölü
Çatalca yakınlarındaki Terkos Gölü ve çevresi yaban ördeği ve yaban
kazı avının yapıldığı İstanbul'a yakın av bölgelerinden biri
arasında yer alıyor. Doğal güzelliği, tertemiz havası olan Terkos
Gölü'nün etrafı sazlık, kıyıları ise oldukça sığ. Motorlu tekneler
sazlıklar arasında yol alıyor.
Gezmeye gelenler, karabatak, sakarmeke, beyaz ve gri balıkçıl gibi
değişik kuş türlerini bir arada görebiliyor.
Göl çevresi, yürüyüş yapmak için de ideal. Bitki örtüsü meşe,
dişbudak, gürgen, kızılağaç, defne, kocayemiş ile kamışlarla kaplı
salkım söğüt ağaçlarından oluşuyor.
Durusu Park Yaban Hayatı Müzesi'nde ise dünyanın çeşitli yerlerinde
avlanmış, içi doldurulup ilaçlanmış 200'e yakın hayvan türü
sergileniyor. Durusu park alanında birbirinden güzel bahçeli
çiftlik evleri, turistik otel, at binme sahası ve oteller
bulunuyor.