İşte gerçek anlamıyla Alevilik...
Abone olSon zamanlarda Başbakan Erdoğan'ın da yeniden gündeme taşıdığı Alevilik gerçek anlamda nedir?
İNTERNETHABER / BELKIS KÜBRA
AFŞAR
Son zamanlarda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “Eğer Alevilik Hz. Ali’yi sevmekse ben dört dörtlük aleviyim.” söylemiyle yeniden gündeme taşınan Alevilik ve Aleviler’in hakları meselesi gündemi uzun süre sıcak tutacağa benziyor. Peki Alevilik gerçek anlamda nedir?
“Dört kapı kırk makam”, “insan-ı kamil olma ilkeleri”, “ on iki imam” gibi kulağımıza tanıdık gelen bu kavramlar Aleviliğin temel taşlarını oluşturan söylemlerden bazılarıdır. Yunus Emre, Hoca Ahmed-i Yesevi, Hallac-ı Mansur, Hacı Bektaş-ı Veli, ve Şah İsmail, Aleviliğin önde gelen âlim ve mutasavvıflarıdır. Aleviliğin kısa bir tanımını yapacak olursak Aleviler, Hz. Muhammed’in son peygamber olduğuna Hz. Muhammed’in damadı ve amcasının oğlu olan Hz. Ali’nin de son imam (halife) olduğuna iman ederler. Aleviler ibadetlerini cem evinde yapar, muharrem ayının kutsallığına inanır ve o ayda oruç tutarlar.
Ancak Aleviler de zamanla kendi içlerinde birçok kola ayrılmış, ihtilafa düşmüşlerdir. Safeviyyelik ve Kızılbaşlık şeklinde hiyerarşik bir konum kazanmışlardır. Alevilik bir çok toplulukta bir din gibi algılanmış, dışlanmalara maruz kalmıştır. Zamanla Türkiye’nin çeşitli illerine dağılan Aleviler, toplumun farklı bakış açıları neticesinde ötekileşmeye başlamışlardır. Siyaset arenasında seslerini duyurma çabasıyla zorunlu bir şekilde seslerini duyurmaya çalışmışlardır. Dinî literatürleri alışılmışın dışında olan Aleviler’in ibadethaneleri cem evleridir. Geçmiş yıllarda da hatırlayacağımız gibi Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın İstanbul Büyük Şehir belediye başkanı olduğu dönemlerde cem evleri ve Aleviler yine gündeme taşınmış Başbakan bugünkü sözlerini yinelemiş: “Eğer sizin meseleniz Hz. Ali’yi yüceltmek ve saygıysa ben sizden daha fazla Alevi’yim.” sözleriyle o dönemde de şimdikinde olduğu gibi sözünün arkasında durmuştur.
Alevilerin derdi nedir?
Bu soru oldukça komplike cevabı beraberinde getiriyor. Yıllardır kendilerini “ötekileştirilmiş” kabul eden Aleviler öncelikle okullarda okutulan din derslerine Alevilik dersinin de eklenmesini, hatta bazı Alevi çocuklarının din derslerine katılma zorunluluğunun kalkmasını talep etmişlerdir. Sonrasında Aleviler, ibadethanelerinin resmileşmesini de istemişlerdi. Meseleye Aleviler tarafından bakacak olursak Türkiye’de din işleri ile ilgilenen resmi otorite olarak bilinen Diyanet İşleri Başkanlığının Alevilere ne kadar katkısı var? Bu Ülkede Aleviler de yaşıyorsa neden onlarında resmiyette kabul edilmiş bir otoritesi olmasın? Diyanet işleri Başkanlığı bütün Türk vatandaşlarının ödedikleri vergilerle resmi olarak yürütülüyorsa ve Alevilere bir katkısı olmuyorsa, devletin din işlerini bir kez daha sorgulaması gerekmez mi?