İşte gazetecilik budur!
Abone olDerya Sazak, Amerika'da Joseph Pulitzer'in gazetecilik mesleğinde ortaya koyduğu büyük farkı bize aktardı. Umarız medya kuruluşları Pulitzer'in yaptıklarını örnek alır.
Derya Sazak, okurlarına ABD'de gazetecilik mesleğinde çığır açan
Joseph Pulitzer'den bahsetti. Pulitzer'in yaptıklarını biz okuyunca
içimizden "Keşke tüm medya kuruluşları böyle olsa!" demek geldi.
Yurttaş gazeteciliğinin nasıl yapıldığını bilmeyenler ve ideal
olanı arayanlar Sazak'ın başlıklı bu yazısını mutlaka ama mutlaka
okusunlar!!!!
İnsana odaklı gazetecilik.
Doğan Yayın Holding'in '2005 Buluşması' mesleğin geleceği açısından
içerikli tartışmalara sahne oldu. 'Fark yaratmak' konulu
panellerde, Fransa gibi güçlü entelektüel birikimi olan ülkelerde
bile 'kriz'e giren gazeteciliğin sorunları ele alındı.
Son dönemde 'başarı' modeli olarak öne çıkan Almanya'daki bulvar
gazetesi 'Bild'in Genel Yönetmeni Kai Diekmann'ı dinlerken,
Pulitzer'in yüz yıl önce ABD'de sansasyondan ciddi gazetecilik
kulvarına geçişinin öyküsünü anlatan 'Modern Gazeteciliği Yaratan
Adam'dan izler buldum.
Joseph Pulitzer'in biyografisini yazan Fransız iletişimci Jasques
Bertoin'in çalışması, Remzi Kitabevi tarafından basıldı.
Medyaya ilgili duyan herkes 'Pulitzer ödülleri'nin varlığından
haberdardır. ABD'de en saygın gazetecilik başarı ödülü olarak her
yıl dağıtılır.
Yerel bir gazeteden New York'ta, World adlı günlük tirajı 1 milyonu
aşan gazete sahipliğine uzanan Pulitzer'in serüveni, 'fark
yaratmanın biraz da mesleğin özüne dönüş' olduğunu göstermesi
açısından günümüzde de başvuru kaynağı niteliğindedir:
Pulitzer, gazetesinin çatısını şu ilkelere göre çatmış: 'Fikir,
sansasyonel haberler, üslup özgürlüğü, yeni sayfalar, yerel yaşam,
başlık ve grafikler.'
Ve doğruluk!
Yaşamı boyunca, siyasi iktidarla, farklı çıkar gruplarıyla savaşan,
yolsuzlukların üzerine giden Pulitzer, gazetesinin okur tabanını,
toplumun korunmasız orta alt sınıflarına, demokrasi ve özgürlüklere
dayandırmış.
Sokaktaki insanın sesi olmuş.
Pulitzer, yayıncılıktan çok kazanmış ama yaşamı boyunca
gazetecilikten kopmamış. Gücünü bağımsızlıktan almış.
Kitaptaki şu sözler, Pulitzer'in gazeteciliği ne denli yücelttiğini
gösteriyor:
'Muhabirleri gerçekten seviyorum. Onları desteklemek istiyorum her
zaman. (...) Napolyon her askerin heybesinde bir mareşal asası
bulunduğunu söylerdi. Ben, çalışanlarımın şuna inanmalarını
istiyorum. Sağlıklı inanç ve ilkelere bağlı kalıp sıkı çalıştığı
takdirde, her gazeteci, her redaktör, her düzeltmen, her editör
bugün geleceğini ve sermayesini kendi kafasında taşımaktadır.'
Zor bir insanmış Pulitzer. Sağlık sorunlarıyla boğuşmuş,
gazetelerini 'uzaktan kumanda' yönetmiş. Ancak, Avrupa'dan
'telgrafla' manşet attıracak kadar gazetesi ile yaşarmış. Yüz yıl
sonra 2000'lerin medyası, sansasyondan eğlenceye doğru savrulurken,
gazeteciliğin temel işlevine, habere, düşünceye, Batılıların 'news
to use' dedikleri gerçek gündeme dönüş konusundaki adımlar umut
vericidir.
Medya şirketi refleksiyle, 'insana odaklı' gazetecilik ikinci plana
atılmamalı!
Doğan Yayın Grubu, '2005 Buluşması'yla farklı olduğunu gösterdi.
Mehmet Ali Yalçındağ'ı kutlarız.
YAZI:Derya SAZAK