İşte Cübbeli Ahmet gerçeği!
Abone olCübbeli Hoca "bebekler tahrik ediyor" dedi. Herkes eleştirdi. Nihal Bengisu ise ilginç bir noktaya dikkat çekti ve Cübbeli'yi analiz etti.
Nihal Bengisu Karaca Habertürk'teki köşesinde geçtiğimiz
hafta Cübbeli Ahmet'in Barbie bebekler hakkındaki fetvasını yazdı.
Karaca medyanın Cübbeli Ahmet Hoca'ya karşı çıkayım derken
Barbie'ye arka çıktığını söyledi. Ve Cübbeli Ahmet'in kim olduğunu
yazdı.
CÜBBELİ'YE KARŞI BARBİE'Yİ SEÇTİ
Karaca oyuncakların insanı tahrik ettiğini söyleyen Cübbeli'ye karşı çımak için medyanın Barbie tarafını seçtiğini söylüyor ve "Oysa psikologlarımızdan ve sosyologlarımızdan bu oyuncakların ne kadar zararlı olduğunu dinlemiştik yıllarca!" diyor. 'Güzel görünmekten başka meziyeti olmayan Barbie'nin küçük kızların rol modeli olduğunu ve ileride onları mutsuz kadınlara dönüştürdüğünü söylüyor.
BARBİE İYİ Mİ?
Daha önce Barbie'ye de karşı çıkan medyanın şimdiki tavrını da muhatabına göre mantık yürütmeye bağlıyor. Ve ekliyor: "Gözden kaçırdıkları bir şey vardı. Cübbeli Ahmet’in, Atatürk Türkiye’sinin medyası tarafından ‘meşhur’ edilmesi gibi."
Ve sonra başlıyor Cübbeli'yi anlatmaya:
CÜBBELİ'Yİ MEDYA MEŞHUR ETTİ
‘Cübbeli Ahmet’, İsmailağa cemaatinin asıl lideri olan
Mahmut Ustaosmanoğlu’nun sağlık problemleri nedeniyle geri
çekilmesi dolayısıyla sahne almış bir isim. Şöhret elde
etmesindeki en temel saik ise, kimilerinin merkez medya,
kimilerinin boyalı basın diye tanımladığı medya oldu. Hoca’nın vaaz
kesitlerini ilişiğinde ‘ben çok güldüm, bu adam süper yaaa’ gibi
notlarle yayımlayan İnternet medyası ve ‘youtube’ da Cübbeli’nin
ününe ün kattı.
NE KADAR KARİKATÜR O KADAR İYİ
Tahmin edileceği gibi ana akım medya Cübbeli Ahmet’in bilgisi ve
birikimi ile hiç mi hiç ilgili değildir. Gazeteci kısmı hocanın
hacının arıza çıkaranını, mümkünse ‘karikatürleştirilmeye’ yatkın
olanını ilgiye değer bulur; eh, Hoca da bu açıdan oldukça velûd bir
imkandır…Onun kürsüden inip jetski’ye binmesi, hutbede
‘israf eden yanar’ diye bağırdıktan az sonra lüks tüketime
girişmesi, rakipleri ile mücadele ederken onları tekfir
edecek,dinden çıkmış olmakla suçlayacak kadar ileri gitmesi, medya
için neresinden baksanız ‘ilginç’ ve eğlencelidir…Ancak ben yine de
medyanın Cübbeli Ahmet sevgisinin bu kadar kolay açıklanamayacağını
düşünüyorum.
‘İRTİCANIN OLAĞAN KOMEDİSİ’
İslamcıların genelini ve özellikle Ak Parti’nin tabanını; dindar
kalarak modernleşmek isteyen dindar kesimini ve dahi Gülen
cemaati mensuplarını ‘takiyyeci’ olarak kodlayan medya, kendini hiç
gizlemeyen Cübbeli Ahmet’e bu kesimin alter egosu hatta
‘gerçek yüzü’ olarak bakmamazı ister.
“Modernlikle, kentlilikle, Türkiye Cumhuriyetinin değerleriyle
uzlaşmış gibi görünmelerine aldanmayın. Aslında hepsinin bir yüzü,
cep telefonuna zil sesi olarak müzik sesi koyma, yanarsın diyen,
Barbie bebekleri tahrik edici bulan, dini aklıyla sevenleri
Vehhabilikle suçlayan, din kardeşlerine bile hoşgörüsü olmayan,
uzlaşımsız ve mutaasıp bir hayat yaşayan böylesi adamlara
bakar’ der alt metin. Öte yanda da, AB’ye girme çabası
olan, değiştiğini deklare etmiş bir partinin kitlesini
‘mürteci-leştirmek’ biraz ayıp kaçacağından, din üzerinden
ötekileştirilecek birilerinin bulunması gibi bir gereksinim (!)
durmaktadır. Cübbeli Ahmet son derece ergonomik dokusu ile birkaç
işe birden yarar. Hem yorum gerektirmeyecek kadar
‘öteki’dir ve bu nedenle ‘zararsız’dır aslında; hem de
mürtecilik dozu ölçümlenemeyen ve şimdilerde iktidar
mekanizmasında etkin olan ‘zararlı’ ötekiyi her fırsatta dışlayan
bir müfteri.
İRTİCANIN KOMEDİSİDİR
Hem ‘dindarlık artıyor’ korkusunun gösterenidir Cübbeli,
hem ‘işte size irticanın olağan komedisi’ lansmanının altını
doldurur. İslami yayın yapan TV kanallarını bile ‘zehirli’
ilan etmektedir Cübbeli. Daha ne yapsın? Medyaya elini kirletmeden,
dindar kalarak güç odağı haline gelmiş toplumsal aktörleri
değersizleştirme fırsatı sunar. Altın tepside.
BARBARA CARTLAND DOSTEYEVSKİ'Yİ ELEŞTİRİR GİBİ
İşin ucu Cübbeli’nin dini ilimler konusunda sahici bir terkibi
olan değerli insanlara attığı iftiralara mikrofon tutmaya kadar
gitmiştir nitekim. Barbara Cartland’dan Dostoyevski
eleştirisi alınamayacağını herkes bilir; ama mevzuu
‘dindarların önlenememiş yükselişi’ olunca, bu yükselişi hükümden
düşürecek olan seçenek acımasız biçimde geçiş üstünlüğü
kazanır.
NEDİR BU ANLAMSIZ KAVGA
Saçmalık geçiş üstünlüğü kazanınca, ona oranla ve ona bakarak
hizalanan herşey saçma olur. Sonra tüm bu saçmalıktan şikayet
etmek, ve ‘nedir bu anlamsız kavga?’ diye şikayet etmek yine
medyaya düşer.
Garip olanı sahiden kimse böyle olmasını istemez. Garip olanı,
bunlar herhangi bir plan proje gizli kararlar yoluyla yürümez. Ana
akım gazeteciliğin içine işlemiştir bu düzenek. Bir yanıyla
mazurdur, ama masum mudur?
Siz söyleyin…